Kaç bin yıllık mirası neredeyse bitirdiler.
Dönüşü olmayan bir yola girdiler.
Kim bu adamcıklar? Nereden,nasıl çıktı?
Bu kutlu davayı kimlere, neden sattı?
Özden habersiz bağırır,çağırır dururlar.
Bu vücut,bu el bana yabancı.
Dinmek bilmiyor içimdeki sancı.
Hayran hayran bakıyorum,aynadaki hayalime.
Dokunsam yanıyor,yaram çok derin, kanıyor.
Bir sabah; essalatü hayrun minen nevm derken ezanlar,
Çıkıp gideceğim bu sahte diyardan.
Balı yiyene, sen çiçekten kovandan dem vurursun.
Döner bir de dudak büker durursun.
Biz yakmışız gemileri sen karada bekleyedur.
Mihengim var elimde şaşmaz ölçülerden,
Biz ben deriz ama sen o beni, ben sanadur.
Bıkıp usandığım, kaçıp kurtulamadığım;
Severken de kızdığım...
Kıymeti yok iken
Değerini bilemediğim,
Ne de anyayıp anlatabildiğim,
Yine kendi kendimdir....
Anlamıyor, bilmiyor, bilemiyorum...
Göstermezsen göremiyorum.
Kalınca kendimle başbaşa,
Ben benden utanıyorum.
Kaçsamda kurtulamıyorum.
Bir köle etsen Sen, beni Sana;
Nedir bu hal bilemiyorum.
Kaçıyorum kendimden kurtulamıyorum,
Bunca istek arzu ve heves;
Bitmez, tükenmez, eskimez.......
Ne söyleyeyim,nasıl, kime anlatayım?
Benim de bilmediğim hastalığımın,
İlacını kimlerden alayım?
Al bu derdi bende sana varayım.
Kara bulutlar çöker üzerime,
İter beni dehlizlere...
Konuşur içimde bir ses,
Binbir şekil ve biçimde.
Kaçarım kendimden o zaman
Susmaz ki o ses hüzüne boğar beni;




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!