Geç kalınmış bir bahar geldi, durdu kapımda. İçeri davet ettim onu. Sıcacıktı gülüşü, elleri ve gözleri. Yaza hasret kalmış bir yürek çırpıntısı taşırken, tam zamanında gelmişti dünyama. Isındım, buzların kraliçesinin evi erimeye başladı. Beklenen miydi o, yoksa ben aranan mıydım? Yollar kesişti, yeni bir masal başladı. Küçücük ellerin tuttuğu bir kitap olmak, yoktu hiç aklımda. Okudum ve okundum. Dilden dile dolaşan bir buz kraliçesi oldum sonunda. Evim eridi, yüreğim ısındı. Kanım hızlıca dolaşmaya başladı beyazdan da beyaz vücudumda. Pembelerden bir ton beğendim kendime. Suya değdi ayaklarım, nilüfer oldum birden. Köklendim, suya bağlandım. Beni arayan; hem bahar hem de suydu, anladım.
Beklemiş miydim? Buzdan halimle nerelerde yaşamıştım ben? Hangi ellerde dolanmıştım dünyayı? Hangi gözler değmişti satırlarıma? Hatırlamıyorum…Bir yerlerden geldim, neresi olduğunu bilmediğim. Bu bahardan öncesini hatırlamadığım, soğuk sonsuzlukta bıraktığım geçmişim. Yaşadım, üşüdüm, ağladım. Güldüm zaman zaman. Eksiklerimle, özlediklerimle, bazen de bitmeyecek sandığım cinnetlerimle. En sonunda elime aldığım bahar çiçeklerimle…
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.