Okul yolunda,
Duvar diplerinde,
Nerede sakin, kuytu biryer var,
Oraları mekan edinir onlar.
Okul yolundaki duvar dipleri,
İnsansız sokaklar, boş arsalar.
Hemen orada buluşurlar,
..
Bu dünya imtihandır, iki kapıdan ibaret
Biri mala tapmak, diğeri Rab-ba ibadet
Nerede analar ah, nerede babalar
Gençler gusulü bilmiyor geziyor cenabet.
..
Dünya şiir günü bugün; salıverin şiirleri,
Bent vurmayın duygulara,yürekleri dağlasınlar.
Yollarını kapatmayın,susturmayın şairleri;
Aksın sular seller gibi, gönüllere çağlasınlar,
Bu gün dünya şiir günü; salıverin şiirleri...
Bu gün dünya şiir günü; bir dinleyin şiirleri;
..
Savaslar....
Akil almayan savaslar
Harpler...
Luzümsüz harpler
Silahlar...
..
Bugün Sevgililer Günü Efendim
Dünya Aziz Valentin Günü diyor
Müslüman kardeşlerimi bir görsen
Hıristiyanlara nasıl benziyor
Bugün Sevgililer Günü Efendim
Bana Senden başka Sevgili yok ki
..
Fatma Hanım dilermiş, telli baba verirmiş,
Baba hayatta değil, bu iş gelenekleşmiş…
Sonra Rab unutulmuş, baba Rab durumunda,
Ey baba kurtar derken, Rab ikinci konumda…
Baba kurtarıyormuş(!) , ALLÂH(c. c.) ’ın izni ile…
..
Yaban ellerinde ne işiniz var
Kanatlarınızı
Hacı babalar mı tutar
Sılada bekleyenleriniz yok mu?
Kimler hazırlıyor göç zamanını
Özlem nedir bilmez misiniz?
Vefa nedir bilmez misiniz?
..
Müslüman hanelerde süslenmiş çamlar
Hazırlanmış çerez, tombala ve hindi
Bekliyor hazır kıta bacalar, damlar
Noel babalar ha inecek ha indi
Sabaha kadar eğlence, müzik ve dans
Bazıları yeni yıla girer sarhoş
..
ZİLHİCCE AYININ FAZİLETİ
Kurban bayramının bulunduğu aya Zilhicce denir. Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan ibadetlerin kıymeti çoktur. Bu husustaki Hadis-i Şeriflerden birkaçı şöyledir:
" Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihya etmek de Kadir gecesini ihya etmeye bedeldir."
[Hadis-i Şerif Kynk: İbni Mace]
..
VATAN SAĞ OLSUN
Vatan sağ olsun, vatan sağ olsun
Al canımı da benim, al helal olsun
Bunca şehit verdi, ana babalar
Özgür olsun diye, bu vatan ama
..
26 Haziran, bu ne şerefli bir gün,
Mücadele yapılsın, kalmasın hiçbir hüzün…
Her tür uyuşturucu, Rab’bimden lanetlenmiş,
İrade yasaklamış, zayıf nefis emretmiş…
Zaten rızkın sınırlı, masraflar yapmaktasın,
..
Türk edebiyatı bölümlere ayrılırken kültürel değişim, dini değişim, coğrafi değişim, lehçe ve şive farklılıkları ölçüt olarak alınır. Türk şiiri de bu ölçütlere göre bölümlere ayrılır. Türk şiirini meydana getiren şairlerin, özgünlük açısından değerlendirilmeleri, bu ayrışmanın bilinmesiyle mümkün olacaktır.
Türk şiiri İslamdan önce sözlü edebiyat ürünlerinden oluşmaktadır. Koşuk, sagu, sav, destan bu ürünlerdir. Ölçü milli ölçümüz olan hece ölçüsüdür ve bunların 7'li, 8'li, 11'li olanları kullanılmıştır. Dildeki kelime sayısı sınırlıdır. Daha çok doğa, aşk, kahramanlık, yiğitlik ve ölüm konuları işlenmiştir. Türkler bu dönemde Alp Er Tunga Destanı, Şu Destanı, Oğuz Destanı,Bozkurt Destanı, Ergenekon Destanı, Türeyiş Destanı, Göç Destanı gibi destanlar ortaya koymuşlardır. Özgün bir edebiyattır. Bu dönemin en özgün şairi Yollug Tigin'dir. Çünkü Türk edebiyatının en özgün eserlerinden olan Göktürk Kitabeleri'ni Yollug Tigin yazmıştır. Orhun Kitabeleri, Türk kültür tarihinin, bugün için bilinen ilk yazılı belgeleridir. Aynı zamanda Türk dili, edebiyatı ve Türk tarihinin ilk ve ebedi abideleridir.Orhun Kitabeleri, Türk dili üzerinde çalışan alimler için hazine kadar değerli bir kaynaktır.
Kitabelerdeki dil, hayran olunacak ve hayret edilecek derecede mükemmeldir. Kitabelerin her cümlesinde şiir lezzeti duyulmaktadır. Cümleler kısa ve kesik olup derin bir anlam taşımaktadır. Herhangi bir kelime, cümleden çıkarıldığında veya ilave edildiğinde hemen bozulacak bir dengeye sahiptir.VIII. asırda yazılan kitabelerin dili ve her satırında ifade edilen fikirler emsalsizdir. Her satırında koyu bir Türklük şuuru ve milliyetçilik yatmaktadır. Bu emsalsiz gelişmişlik, Türk yazılı edebiyatının ve milliyetçilik fikrinin daha önceki devirlerde başladığının ispatıdır.
İslamiyetin etkisindeki Türk edebiyatı dönemi ise 10, yüzyıldan itibaren başlamıştır. Geçiş dönemi eserlerindn olan Divan-ı Lügati't Türk özgün bir eserdir. Çünkü Türk kültürünün Araplara tanıtılmasında büyük rol oynamıştır. Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermiştir. Bir sözlük olmakla birlikte, Türk milletinin yüceliğini de anlatan bir abide eserdir.Türk boyları ve coğrafyası ile Türklerin örf ve gelenekleri üzerine önümli bilgiler vermektedir.
On beşinci yüzyılda Çağataycanın (Çağatay Türkçesinin) klasik bir yazı dili olarak kimlik kazanmasında Ali Şir Nevai'nin önemi bilinmektedir. Nevai öncesinde ve Nevai’nin çağında, Timurlular devletinde Türkçe yazan sanatçılar azdır. Nevai, Türkçeyi edebi dil olarak kullanmayan, Farsça yazan çağdaşlarına çatar. Çağdaşlarının Farsçanın karşısında edebi dil olarak Türkçeyi yetersiz görmelerini eleştirir; eğer emek verilirse Türkçenin de Farsça kadar, hatta daha fazla anlatım inceliklerine sahip olduğunun görüleceğini belirtir. Bu görüşlerini Muhakemetül-lugateyn'de görürüz. Yine geçiş dönemi eserlerinden Kutadgu Bilig'in özgün bir eser olmadığı savı yanlıştır. Çünkü, Kutadgu Bilig'in önemi hikâyesinde ve şeklinde değil, kitaptaki tartışmaların konu içeriğindedir. Sosyal hayat, ahlâk, bilgi ve özellikle devlet anlayışı hakkındaki fikirler, tamamen eski Türk geleneğinin sonucudur. Kutadgu Bilig'de iyiliği telkin eden sözlerin dayanağı ise, bütün dinlerde ve ahlâkçı felsefe sistemlerinde rastlanabilen evrensel ilkelerdir ve kimsenin malı değildir. Eser üzerindeki çalışmalarıyla tanınan İtalyan Türkolog A.Bombacı, 'tamamen orijinal bir eser olduğu hükmüne varıyoruz' demektedir. Bu tartışmaların dışında, çok yeni olarak, eser üzerinde bir Sümer etkisinden söz ediliyorsa da, bunu temellendirmek oldukça güçtür; yine de hükmü zamana bırakmak gerektir.Bu geçiş döneminde özgün şiirlere de rastlamak mümkünkür. Hoca Ahmet Yesevi, Edip Ahmet Yükneki, Yusuf Has Hacip ve Kaşgarlı Mahmut bu amaca uygun, halkın anlayabileceği bir dille eserler vermişlerdir. Örneğin, Ahmet Yesevi tekke edebiyatının ilk temsilcisidir. Bu vesileyle Anadoludaki Türk edebiyatının yeşerip gelişmesine zemin hazırlamış, Yunus Emre gibi büyük şairlerin yetişmesine sebep olmuştur. Yunus Emre'de Yesevi izlerini şu örnekle verebiliriz: Yesevî Yûnus
Aşkın kıldı şeydâ mini Aşkın aldı benden beni
..
Yine yandı yürekler
Analar,
Babalar,
Bacılar
Kan ağlıyor gümüş sini
Gökyüzünde bile yas var.
..
İlk depremin acısı daha tazecikken ikincisiyle sarsıldı Van. Analar, babalar çocuklarını, çocuklar analarını, babalarını, kardeşlerini yitirdiler. Tüm bunların acısı yetmiyormuş gibi ardından soğukla yüzleştiler. Yaşamak için mücadele artık doğaya direnmekten geçiyordu. Ne bir çadır var ne de uzanan bir yardım eli. Devlet hem var hiç yok. Çırpınışlar nafile. Karın soğu dövüyor tertemiz yürekli çocukların bedenlerini. Çocuklar aç, çocuklar hasta. Üşümekteyken soğuk çadırlara bir ateş düştü. Isıtmadı bu ateş, yaktı, kül eyledi, savurdu küçücük bedenleri. Isıtmadı bu ateş bizleri, ısıtmadı Van’lı çocukları. 3 çocuğumuzu ısıtamadık ama yaktık. Ah! Van. Yeter mi sana bunca acı? Yeter mi sana bunca can? Yetmedi.
Aldı aramızdan Öznur’u. Soğuk, ishal, yetersiz beslenme. Altı yaşında bir çocuktu Öznur. Narin bedeni dayanamadı soğuğa ve açlığa. Mutlu ol çocuk gittiğin yerde hiç üşümeyeceksin. Devlet hem var ama hiç yok...
..
Neşter değdi güle...
Acıdı içim...
Mavi gözlü bir doktor
Ayırdımı seni dikeninden?
İnledimi seninle müekkel melekleri?
Bahçevan dedi yaralı gül...
..
Kan soğudu, toprak gözyaşı döktü,
Gözler küçüldü, samanlar kavak oldu.
Gerçekler suya battı, yalanlar sel oldu,
Terazinin kefeleri, iki yüzlülükle doldu.
Nimetler şükürsüz, gözler fersiz kaldı,
İnsanlar sevgisiz, bulutlar yağmursuz kaldı.
..
Sevgi içinde kalan insanlık, mavi gök ve güneş, yitik pencereler
Geri gelin,
Yollarında yürüdüğümüz şehirler, hırçın dağlar ve kızgın yıldırımlar…
Öfkenin adı ,büyük kavgalar çakallar ve kurtlar…
Toprağı yırtan tohum, yalnızlığında boğulan adam, unutulmuş düşler…
Geri gelin,
Çoşan nehirler, büyüyen kalabalıklar ve türkü tadında hasret duyduğumuz bacılar
..
Kalpler
Kücücüktür kalpler ama kocaman asklar sigar iclerine
Dokunmayin o zaman yakar inanin degdiklerine
O kücücük ask dolu sevgi dolu kalpler asla kirilmasin
Dökülmesin sürmeli gözlerden hic hüzünlü yaslar
..
İÇDALAŞI (kutsal yalanlar)
Kanımın tadı damağındayken başladı ibadete(ihanete) özenle dinini sığdırdı cüzdanına mümin, münzevi, müşteri, tüketici/yeni bir başrol buldu şeytan/büyük sinema platoların ortasında/yeni kutsal metinlerle bezeli/yeni tüketim ayetleri/yeni peygamberler/yeni çarmıhlar/yeni ihanetler/reklam cıngılları/ki henüz az önce terk etmişken İbrahim harranı/her kes yeniden teslim olmaya başladı kendi nemruduna/vefayla/ateşler içinde yanışına tanık olduktan sonra bile/çünkü iktidar/ona inananların korkusudur/onların yaratma biçimidir/her tiran/her kral/her diktatör/önce korkuyla zihinlerde var eder kendini/sonrası ise/inanç ihtiyacı/tekerürü hatanın/göğe yükselmesi isanın/miracı muhamedin/ihtiyacı ümmetin
Şimdi başkentler ateşler içinde/salgın/sarılık/veba/işçi hareketleri/tanrısal kudrete karşı insan/devlete/reklama…..
şimdi yaşamak temiz bir düştür/helal lokma/natürel gıda/çocuğun ağzındaki memedir/şehvetle dişlenmemiş/kirlenmemiş kadın/erkek/el değmemiş coğrafyadır/kendinde ait bir ülke ümidi veya bir odadır güneşi gören bir oda/kaporasız/peşinatsız/kamulaştırılmış/komünist…..
..
Bir sabah yine başlıyor
Ufukla beraber
Ve bir gazete yazıyor
Satır satır üstüne.
Belli ki, gecenin karanlığı halen üzerinde.
İlk kötü haber geliyor,
Çok uzaklardan.
..