Düşünce enflasyonu içerisinde duygu erozyonuna uğramak
Garip, garip olduğu kadar da acı
Düşünce, insanı kendisiyle başbaşa bırakır
Düşünürken eleştirir, yorumlar
Yorumlarken yargılar
Yargılamada Hâk ölçüsü değil
Malesef ego dürtüsü ağır basar
..
Sakat bırakan babalar
Dövüşür, öpüşür gibi yumruğuyla.
Geçer çatlak dudağıyla masumiyet
Ağlar Hızır.
Müjdeli bir yüz çevirme
..
Bir yular ki, geçirilmiş kulların boynuna
Bir yular ki, demokrasi koymuşlar adına
Üzümler, müzikal gibi, bayılmışlar bu ada,
Şarap oluyorlar, demokrasiyi tada tada.
Bir elde yular, bir elde kamçı
Oynar jokey atın üstünde,
..
Öyle büyük öyle büyük ki ACIMIZ;
Korun içinde yanıyoruz durmadan,
ŞEHİT KANLARI OLDU, BAŞ TACIMIZ,
VATAN DİYORUZ! Sebebini sormadan!..
Analar, babalar, eşler alacak canını;
..
Özgürlüklerini özlüyorlardı
Çocuklar babalarının
Anneleri de öyle
Ama suskundu masum babalar
Çaresiz
Avukatlarını bile
İçeriye atmışlardı
..
İsa AS ve Yeniyıl
Büyük Peygamberlerimizden İsa AS Kudüs yakınlarında doğmuştur.Doğumu ile ilgili Kur'an-ı Kerimde bilgi vardır.
Doğum günü belli değildir.Katolik Hıristiyanlar 24 Aralık günü doğduğunu kabul edip bu günü NOEL veya Weichnachten olarak kutlarlar.Saygılı bir kutlayışları vardır.Kiliselerde törenler yapılmakta,hıristiyan aileler bir araya gelmekte,dede-torun bütün sülale birlikte kutlamaktadır.(Ewangelisch'ler veya protestanlar da 24 aralığı doğum günü olarak kabul ederler. Şunu da söyleyim.Ülkemizde sık sık hıristiyan batı dünyasında aile ilişkilerinin zayıflığından bahsedilir...Zayıf olan alanlar varsa da sımsıkı bağlarını sürdürenler de az değil.)
Ortodoks Hıristiyanlarda doğum günü 6 ocak kabul edilir,kutlamalar 6 ocakta yapılır.
1 Ocak günü Ortodoks ve Katolik hristiyanların birleştikleri noktadır ve takvimi bu günde başlatırlar.
..
Gel dünyayı ardına at
Cum‘a günü cum‘a günü
Ölmüş kalbim bulur hayat
Cum‘a günü cum‘a günü
Mümin isen etme nazı
Terkeyle sohbeti sazı
..
Sarmaşık çicekleri, öyle mutlu, öyle güzel bir hayat sürüyorlamışki, dille tabir edilmez. Anne sarmaşık, bukle bukle sevgi dağıtırken, baba; ümitleri yarinlerle avuturken, çocukların keyfine diyecek yokmuş. Öyleki, Sümbül dahi, o güzelim kokusundan vazgeçip, sarmaşık olmaya, lale imrenerek,hasetinden yanmaya başlamış...Mutluluğun ömrüde sarmaşıklarki gibi uzun olmamış. Anne sarmaşık, aniden bir hastalığa yakalanır ve ateşlerde yanmaktadır. Lokman hekim, hastalığı kardelen çiceklerinin, kıştan kalma tohumlarındaki, enzimlerde olduğunu söyler. Karların içindeki kardelenlere yetişmek, oldukca zordur. Hatta imkansızdır.Eşinin ölüm acılarını görmektense, açiz açiz gülmektense, ulu dağ yolunda ölmeyi tercih eder.Gidiş o gidiştir, birdah da dönemez. Anne iyi leşmiştir, ama buruk bir seviç yaşanmaktadır ailede. Babalarının gelecegine inanan aile fertleri, uzaklara, daha uzaklara, baka bilmek için, bir yarıştır başlar. O günden sonra buldukları ağaç köklerine, yoldukları, bitki saplarına ve ulaştıkları bina kapılarına, sarılarak yüksekler yükseklere daha yükseklere çıkmaya çalışmışlardır.Babalarını görmek için.
BABA ACISI AĞAÇ YARASI GİBİDİR, NE SOYULUR, NE OYULUR.. Babalar gününüz kutlu olsun
Gaziantep'ten hepinize selam olsun
Yıldırım Öğretmen
M. Yıldırım Katrancı (Anadolu evsaneleri isimli çalışmamdan bir kesittir)
..
Elinde değildi elbet, dünyaya geldin.
Çocuktun, candan sevdin, sevildin.
Dün gibi, ana kucağında süt emerdin,
Büyüdün, seçtin, sevdin evlendin,
Çocuklara ana-baba yine sendin O.
Sana ruh üflendiğinde bir kadının karnında,
..
Ülkemizin
Kırsal kesimlerindeki
Ağalar
Ve de
Onların
Metropollerde
Uzantıları
..
Kimi ağlar, kimi güler
Bayram günü, Bayram günü.
Özüm dağlar, gözüm güler,
Bayram günü, Bayram günü.
Garip, yoksullar acılı,
Arefeler hep sancılı,
..
Günaydın baba, ustam günaydın
Öpemedim yine ellerinden, sesinin sıcaklığını duyamadım
Lâkin
Silinmişti kalbimde kazınmış yerine inat, buz mezar taşın
Bu sabah erkenden, yazılarını kaşlarının karasına boyadım...
..
Dedikleri doğrudur
Çınar ağacı gibidir Babalar,
Çoğunun meyvesi olmasa da
Gölgesinde güvenle oturulur.
Babasız bir hayat;
Giderek azaldığı sanılsa da
..
24 Kasım Öğretmenler Günü
Değerli gönül dostlarım, bugün yapmış olduğum konuşmamı sizlerle payşamayı kendime görev addettim. Sevgi ve saygımla.
Sayın Başkan, Sayın İl Genel Meclisinin Değerli Üyeleri ve Saygın Yöneticileri. Bugün Atatürk’ün Millet Mektepleri Baş Öğretmenliğini kabul ettiği günün, 80. yılını ve öğretmenler gününün de 27. yılını kutlamak maksadıyla, şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan, hepinize saygılarımı sunuyorum
Değerli arkadaşlarım,1 Kasım 1928 tarihinde yapılan harf devrimini müteakip, yurdun birçok yerinde millet mektepleri açılarak, okuma yazma seferberliği başlatıldı. Okuma yazma çalışmalarına bir fiil katılan Mustafa Kemal Atatürk’e, 24 Kasım 1928 de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, Baş Öğretmenlik unvanı verildi. Bu bağlamda, 24 Kasım günü çok önemli bir gün olup, “Baş Öğretmenlik Günü” olarak kutlanmaktayız.
Bu hatırlamayı yaptıktan sonra, Birkaç hususa değinmek istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün Başöğretmenlik unvanını, öğretmenler günü haline dönüştüren, 1980 ihtilalının Milli Eğitim Bakanı Sayın Hasan Sağlamdır. Mustafa Kemal Atatürk’e ait olan bir günü, Türkiye öğretmenlerine vermekle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin almış olduğu kararı yok saymaktan başka bir şey değildir. Bugün Atatürk’ümüzün Baş Öğretmenliğini anma ve anlama günüdür. Bu nedenle, her 24 Kasım’da olduğu gibi, bugünde Başöğretmenimiz Atatürk’ün anısı önünde, saygıyla eğiliyorum.
Öğretmenler gününün tarihsel geçmişine bakacak olursak, 16 Mart günü, öğretmen okullarının açıldığı gündür. Bu günün Öğretmenler Günü olarak kabul edilmesi gerekirdi. Bu durum, o günün şartlarında kabul edilmese de, o şartlar ortadan kalktıktan sonra kabul edilebilirdi. Hatta dünya öğretmenleri günü olan ve Birleşmiş Miletlerin Eğitim Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) kabul ettiği 5 Ekim 1994 gününü, Türkiye Öğretmenler Günü olarak da kabul edilmeliydi.
Bakın değerli arkadaşlarım, Toplumları yönetenler ve yönetilenler, toplumumuz yararına olan temel gerçekleri görmemezlikten gelemezler. Ülkemizin sağlık ve selameti için, bunları yapmak zorundayız. Aksi halde dünya yaşamında, büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Bunu bilmemiz gerekir ki, dünyayı sorunlu hale getiren cehalettir. Cehaleti ortadan kaldırmadan, huzura kavuşmamız imkânsızdır. Cehaleti ortadan kaldıracak kişilerde, yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Bu başarıyı sağlayacak öğretmenlerin de, bilgi ve beceri birikimine sahip olmaları gerekmektedir. Çünkü öğretmenin imalatı insandır. Bu insan 6-18 yaşta olan ve öğrenme çağında ki çocuklardır. Onları pozitif düşünce ışığında yapıcı, yaratıcı, zihinsel gelişimi işlek ve bağımsız iş yapma yeteneği oluşan birey olarak yetiştirmiş olsunlar. Toplumumuzun gelişmesi bu ilkelere bağlıdır. Eğitim-öğretimi düzenli olan bir toplumun, gelişimi ve refah seviyesinin yüksek olması bu şekilde oluşur. Böyle bir toplumun bireylerinden, dünyaya gelecek çocukların sosyal genleri düzenli ve sağlıklı olmuş olur. Hatta zekâ düzeyleri gelişkinlik gösterir. Bu göstergelerin oluşumunu sağlayacak bir programa ihtiyaç olduğu gibi, bu programı uygulayacak bilgi ve beceri sahibi, öğretmenlerin de yetiştirilmesine ihtiyaç vardır. Ne yazık ki 1980 den başlayan yok etme politikası, eğitim kurumlarının içini boşaltıp, yozlaştırarak, istedikleri düşünceye göre bir kadrosu oluşturdular. Böylece, Türk eğitim sistemini çağın gerisine götürdüler. Bunun temel göstergesi, toplumumuzda gitgide öğretmene ve öğretmen yetiştiren kurumlara karşı bir ilgisizliğin çoğaldığıdır. Durum böyle olunca, eğitim kalitesi düştü. Buna paralel, sevgisizlik oluştu, işsizlik yoğunlaştı, hırsızlık ve kapkaççılık arttı, anarşik hareketlenme yoğunluk kazandı. Bütün bunlarla beraber, cehalet zincirin halkaları çoğalıp kalınlaştı. Bu yönde gelişme gösteren tehlikeye karşı, gerekli önlemler alınmadığı takdirde, bu tehlikeyi ortadan kaldırmak imkânsızlaşmış olur. Böyle bir düzensizlik içinde, yaşamak hiç bir kimseyi mutlu etmez. Bu gerçekleri görüp, ona göre eğitim-öğretimi en kısa zamanda, yeniden yapılanmayı başlatmak gerekmektedir. O zaman öğretmenlerimiz, toplumumuzun her alanında yerlerini almış olurlar. Bu ciddiyet içinde, bütün imkânlarımızı kullanmak zorundayız. Aksi halde, başı dik nesillerin yetişmesi, mümkün olmaz. Evrensel bağımsızlıktan söz etmemiz imkânsızlaşır.
..
Herkes annesine çiçek alırken
Ben bir ah çekerim anneler günü
Eller neşelenip mutlu olurken
Ben boyun bükerim anneler günü
Kapıdan içeri girdiğim zaman
Duvarda resmini gördüğüm zaman
..
Önceden adı gedikli imiş
Ordunun kırılmayan beliymiş,
Çileyi kendine nişan edinmiş,
Çalışmayı değerler üstü bilen astsubay..
Verilen her işi layıkı ile yapan,
Çıkılmaz problemleri yapmak için soran
..
Doğum günü hep ilktir.
Aşık ilk tutulandır.
Doğum günü sevgidir.
Aşık delice sevendir.
Doğum günü yaşlılık içerir.
..
Hayatımızın başından sonuna bizim için hayat olan varlıktır anne ve babalar...İkisine de minnet borçluyuz. Bir çocuğa sorsalar en büyük kim diye 'babam' der elbette...Bana sorsalar ben de 'en baba benim babam' derim...En baba benim babam...Neden diye sormak hakkınız elbette...isterseniz bir kaç ilginç anımla babamı anlatayım:
ilkokul birinci sınıftayım...O yıllarda televizyonda sadece trt 1 kanalı vardı ve perşembe akşamları haberlerden önce 'İnanç Dünyası' adlı bir program vardı. O programda Kur'an-ı Kerim okunur, meal açıklaması yapılır ve sonra günün önemiyle ilgili konu anlatılırdı. Yine böyle bir perşembe günü Kur'an-ı Kerim okundu meal açıklaması yapılrken Cennetten bahsediliyor...
- Baba Cennet neresi?
-Çok uzak
-Biz de gidelim mi?
-Gidemeyiz!
-Bizi de götürsene
..
Sayın Başkan, Meclisimizin Değerli Üyeleri ve Değerli İdareciler,
Bugün”10 Ocak Çalışan Gazetecilerin ” ve “İdareciler Günü” olması nedeniyle, şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce hepinize saygılarımı sunarım.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler: Bugün, 10 Ocak, ”Basın Çalışanları ve İdarecileri Günü” Bu günün tüm emekçi basın mensuplarımıza mutluluk getirmesini diliyorum. Mesleğim eğitimci olmasına rağmen, basınla ilgili yazarlık yanım itibariyle, “İstanbul Gazeteciler Derneği’”in üyesiyim. Bu yanılmada huzurunuzda olmaktan mutluluk duymaktayım. Hepinizin bildiği gibi basınla ilgili düzenleme,1960 ve 1982 Anayasamızda da ifadesini bulan, aynı zamanda dört üncü kuvvet olarak bilinen basınımızın, çok önemli bir güç olduğunu unutmamalıyız. Bu gücü elinde bulunduranlar, ülkemizin ve toplumumuzun genel çıkarlarını düşünmek zorundalar. Aksi halde yapılan bir hatayı, bütün toplum olarak ödemek zorunda kalmış oluruz. O nedenle, basınımızın değerli çalışanları bu tür çalışmalarında çok hassas olmaları gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Çağdaş Hukuk Devletidir. Bundan dolayıdır ki, Basın mensuplarının haklarını düzenleyen 212 sayılı kanunun çıkarılmıştır. Bu kanun 10 Ocak 1961 tarihinde yürürlüğe girmiştir. O günden beri, 10 Ocak Günü gazeteciler günü olarak kutlanmaktadır. Bu günün önemi ve anlamı bakımından değerlendirecek olursam; Basın çalışanları, ülkemizin “sosyal, ekonomik ve kültürel” değerlerinde, insanlarımızı bilinçlendirmek adına, doğru haber yazmak zorundalar. Bu açıdan bakıldığında, bütün basın çalışanları çok önemli ve anlamlı bir görev üstlendiklerini bilmelidirler. Basın ahlak ilkelerine tam anlamıyla uyulması ve uygulamasında buna dikkat edilmesinin de önemli olduğu da hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır. Toplumumuzun her alanda, basının ciddiyetine inancı sarsılmamalıdır. Bu bakımdan her türlü uygunsuz davranıştan mutlaka uzak durulmalıdır. Aksı hali, ülkemiz ve toplumumuz için kargaşa yaratmasına sebebiyet vermiş olur. Böyle bir olgunun oluşmaması için, basın çalışanların tamamı, Basın ahlak ilkelerine mutlak uyarak görevlerini yapmalı, görevinde sorunlu olanlarında ıslahı cihetin gidilmelidir. Bu hal ve davranışlarda sorun yaratanlara karşı tedbir almakta, sayın yöneticilere düşmektedir. Bu açıdan, yazılı ve görsel medya dediğimiz bu müesseslerin yöneticileri ve çalışanları dikkatli olmak zorundalar. Çeşitli zorluklar içinde olsalar dahi, vatanımızın ve milletimizin sağlık ve selameti adına, hayatı önem taşıyan bu mesleğin mensupları çok dikkatli olmak zorundalar. Davranışlarını, ülkemizin yararını göz önünde tutarak ayarlamasını bilmeliler. Ülkemizin topyekûn kalkınmasında ve toplum yararına olan bütün hizmetlerde, görevlerini yerine getirmelerinin hayatı önem taşıdığını bildikleri kanaatini taşımaktayım. Bilmeyenlerinde, mutlaka bilmeleri gerektiğini hatırlatmak isterim. Çünkü bu meslek sahiplerinin dikkat etmeleri gereken, insan hak ve özgürlüklerini ön planda tutarak, insan sevgisi ve hoş görü duygularına azami duyarlılık gösterilmelidir. Ne yazık ki, zaman zaman kişi hak ve hürriyetleri hiçe sayılarak, yanlış uygulamalarda yapılmaktadır.
Sayın Başkan, Değerli arkadaşlar, Basında görevli bütün çalışanlardan ve idarecilerinden beklentim, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve onun vatandaşlarına zarar verecek her türlü biçimsizlikten uzak durmaları olmalıdır. Böyle bir duyarlılık içinde hareket etmeleri gerektiğine inanıyorum. Bu vesileyle, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü” ve yöneticilik görevini yürütmekte olan “İdareciler Günü’nü” içtenlikle kutluyorum. Sözlerimi tamamlarken yüce meclisimize saygılarımı sunuyorum.
Mürsel Adıgüzel
CHP Grup Sekreteri
..
hane mahkumlar,.................berxim..-..si
ağlamaz diyurlardı...............gulnare......leman
işte ağliyur,.............................muzaffer.......çalışkan
hane mahkum sevmez,........ender.........sekerci
diyurlardı babam akılımda,..hüseyin......gedik
çıkmiyur,.....................................yağmur........kelebek
..