BABALAR GÜNÜ ŞİİRLERİ

BABALAR GÜNÜ ŞİİRLERİ

Demet Akkoyun

Filistine ölüm saçtı göklerden
Yerlerde kan yaralılar binlerce masum insanlar
Kaçamadılar savunmasız silahsız filistinliler
Okullara sıgındılar analar babalar
Ama biricik yavrularını okulda kaybettiler
Okul harebeye dondü atılan bombalardan
Başka çareleri yoktu kendilerini dışarı atmaktan
..

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

Geçmiş zaman olur ki / Hayali cihan değer/ Bir an acı duyar insan belki / Sevmişse biraz eğer /Anlar ki geçenlerin / Rüyaymış hepsi meğer / Rüya olsa bile o günlerin / Hayali cihan değer... Necip Celal Andel

Ben çocukken, geçmiş zamanlardan laf açıldığında rahmetli babam söze şöyle başlardı: “Biz çocukluğumuzu çocuk gibi yaşayamadık, savaş tüm dünyayı etkilediği gibi ülkemizi de etkilemişti” diyerek ikinci dünya savaşının ekonomik sıkıntılarının dünya ülkelerine ve dolayısıyla topluma nasıl yansıdığını anlatır ve sözlerini şöyle sürdürürdü: “Çay bulsak, şeker bulamazdık. Çayın içine, şeker yerine üzüm katardık da öyle içerdik.”
Bizler de şimdiki nesle 80’li yılları kastederek şöyle demiyor muyuz “ Bizim zamanımızda cep telefonu yoktu.” Bırakın onu, evimizde telefon bile yoktu. Jetonla çalışan kulübeye giderdik. O dönemde bilgisayar ve internet de yoktu. Sanal oyunların yerini, jetonla çalışan ve “atari “ adı verilen oyunlar almıştı. Paramızı verir, atariciye giderdik. O zamanlar rengarenk ve çeşit çeşit kartpostallar satılır, insanlar şimdiki gibi mailleşme ve chatleşme yerine birbirlerine kendi el yazılarıyla mektuplar yazarlardı. O dönemlerde ayrıca video film furyası vardı ve her evde olmasa da mahalledeki üç beş komşuda mutlaka video oynatan cihaz bulunurdu.Hem şimdiki gibi flash bellek yoktu, kasetçiden müzik kaseti satın alır, mono teybe takar dinlerdik.Bir müzik kasetinin fiyatı, o zamanlar pahalıydı. Abartmıyorum, “Gecekondu’nun Kahvehanesi”nde boğaz tokluğuna günlük üç kuruş yevmiyeyle çalışırken kafa kafaya gelirdi alacağım kaset. Televizyon kanalları şimdiki gibi çeşit çeşit değildi. Devletin televizyon kanalı TRT dışında özel televizyonlar yoktu.
Şu anda, bu yazıyı hazırlarken, telefonuma bir mesaj geldi. Mesaj çeken kişiyi tanımıyordum. Çocuk olmalıydı ki mesajda şunlar yazılıydı “ bayramın mübarek olsun dede.” Önce espri sandım, bilirsiniz ki gençler aralarında “ hacım,enişte vb.” konuşur. “ dede” de neydi? ? Dedesi miydi ki? Bunları düşündüm bir an. İşte size canlı bir örnek sıcağı sıcağına. Demek ki günümüzde bayram kutlamaları birinci dereceden yakını da olsa kişinin, mesaj yoluyla oluyor ve olağan karşılanıyor. Sonra da, “Nerede o eski bayramlar” edebiyatı yapıyoruz. Suçu kendimizde aramalıyız.
Çocukluğumdaki bayramları hatırladım da, bir avuç kuru yemiş ve şeker için mahallenizde çalmadığınız kapı kalmazdı. Aldığımız şekerleri, kuru yemişleri ceplerimize doldurur, sonra da evimize gelerek ceplerimizi boşaltır ve sıradaki evlere giderdik. Allah bereket versin, kısa günün karı akşam olunca kendini belli ederdi. En az üç beş ay yetecek kuruyemiş ve şeker. Gerçi yaşımız büyüdükçe, gurur onur meselesi yaptık sonraları da, şeker için kapılara gitmez olduk.
Ankara’nın yoksul semtinde oturduğumuzdan olsa gerek, genelde herkesin cebinde akrep bulunurdu. Yani kimseden para çıkmazdı. Para çıksa çıksa ne iş yaptığını hala bilmediğim yan apartman komşumuz, Münip Bey Amca’dan ve karşı komşumuz Ali Bey Amca’dan çıkardı. Bizler mahallemizdeki komşularımızın huylarını bilirdik. Kim para verir, kim şeker verir, kimden bir şey çıkmaz, bilirdik. Tedbirimizi ona göre alır, para veren komşular pek çıkmasa da, kaliteli şeker ve kuruyemiş veren komşularımız mutlaka bulunurdu. Ali Bey Amca, bunlardan birisiydi. Yalnız başına yaşar, kapısını öyle pek kimseler açmazdı. Çok sık olmasa da arada bir, günü birlik çocukları gelir, güya Ali Bey Amca’ya bakarlar ve giderlerdi. Bayram zamanlarında sanki o da çocuk olmuşcasına sevinir, bizlerle birlikte eğlenir, gülerdi. Aslında normal zamanlarda ciddi bir insandı. Bahçesine topumuz kaçtığında, ceza olarak topumuzu iki gün bize vermemişti.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N

Aklığımda bir konu olmadığı ya da olan konuları,daha içimde tutmak istediğim zaman.Ve olanak buldukça,seninle söyleşelim günlüğüm olur mu? Zaten,senin hayır deme şansın yok.Soruyorum kendime.Seni karşı cins olarak mı düşünsem? Yoksa bir bayan gibi mi? Karşı cins,hep daha yakın gelmiştir bana.Uğraşım gereği,onlarla olmam gerekti çoğunlukla ve gerekiyor.Ankaradayken,çoğu kez,boncuk gibi tek olurdum aralarında.Ve dengeyi sağlardım tek olsam da.O zamanki arkadaşlarım ve ilişkiler çok farklıydı.Fiziksel olarak ta,onlara daha çok gereksinmem vardı.Dışarıya çıkma,bir yere gitme,gezme gibi olaylarda,onların fiziksel gücü gerekiyordu.Hepsi çok severek,yardımcı oluyorlardı,tertemiz düşüncelerle.Ben de hiç huzursuz,rahatsız olmazdım,beni bebek gibi kucakladıklarında.Hepimiz doğal bulurduk bunu.Doğaldı da zaten.Konu eskilere kayacak günlüğüm.Seni,cinsiyet gözetmeksizin,salt arkadaş olarak düşüneceğim.Adın TUTKU olsun.Yazmak,benim en büyük tutkum ya.Eğer bir kızım olsaydı? İsmini:SEVİ-TUTKU koyardım.Aşk ve tutku yani.Sanırım,benim özetim bu.Daha doğrusu,özetimin bir bölümü.Oğlumun ismini de,UMUT-ÖZÜN koyardım.ÖZÜN:Öztürkçede şiir demek.UMUT VE ŞİİR.Mavi umuttur.Ben maviyim.Adımın anlamı:MAVİ RENKLİ,ÇİVİT MAVİSİ VE MAVİ BİR ÇİÇEKMİŞ.Anneannem,bilerek mi koydu adımı? Hayır,o beni bir prenses olarak düşünmüş.Refik Halit KARAY’ın roman kahramanı,NİLGÜN prenses gibi.Delifişek bir prenses.Mavi umut.Şiir de,armağanım olduğuna göre.Bir oğlum olsaydı,UMUT-ÖZÜN adı olması çok doğal.İkinci isimlerini kullanmaları gerektiği için de:TUTKU VE ÖZÜN.İkisi de pek kullanılan adlar olmadıkları için.İlgi çekecekti.
Sevgili Tutku.İnsanların ellerindeki şeylerin değerini bilmediklerini ve yanıbaşlarındaki ya da avuçlarındaki mutlulukları göremediklerini düşünmüşümdür hep.Yıllardır da,somut olaylarla çıkıyor karşıma bu düşüncelerim.Geçen gün,bahçede oturuyordum.Nöbetçi amirin yakını mı? arkadaşımı bilmiyorum.Bir bayan,iki çocuğu da yanında yürüyerek geçtiler yanımdan.Konuşuyordu nöbetçi amirle.”Artık biberon ve bez taşımak istemiyorum.Kurtulmak istiyorum bu havadan.”Gibi daha bir sürü şey söyledi.Şaşkınlıkla ve inanamayarak baktım arkalarından.Bir kız,bir erkek,nurtopu gibi tatlı,sapasağlam çocuklardı.Nöbetçi amir bayanın da,küçük bir erkek çocuğu vardı.O yakınmıyordu.Kadına,çok kızdım içimden.O harika minik altıntoplarının değerini ve anlamını bilmiyordu.Dünyada kaç kadın ve erkek,bir çocuk sahibi olabilmek için,neler çekiyorlardı.Ömür boyu bu özlemle yaşayanlar vardı.Hatta bu yüzden boşanan,üzerine kuma getirilen kadınlar,öyle çok ki hala.Ve dahası:Çeşitli biçimlerde engelli çocuğu olan ve hep biberon-bez taşımak durumunda kalan anneler-babalar var.Yakınmasız,sabırla katlanıyorlar buna.Ayrıca:Benim kaldığım yerde,bazı engelli arkadaşlar,sıvı şeyleri,biberonla içiyor.Yemekleri,normal çiğneyemeyip,yutma sorunları olduğundan.Tüm yiyecekleri,blendırdan-robottan çekilmiş halde yiyebiliyorlar.O şımarık kadının arkasından koşup,hızla sarsarak,bunları anlatmayı,çok istedim.O minikler,nasılsa büyüyecek.Bezden-biberondan kurtulunacak.Bin bir çeşit başka sorun çıkacak.Ve bir daha,küçük bir çocuk olamayacaklar.Her anın,her günün,her yaşın değerini bilip,tadını çıkartmak gerekmez mi Tutku? Sevinmek,şükretmek yerine.Neden gözlerimizde,usumuzda,gönüllerimizde,hızla-kolayca yırtıp atabileceğimiz perdeler var? Sevgili Tutku.Aziz NESİN’in demesini öğrenmeden önce,ben aptal buluyordum insanları.Ve ne yazık ki,hala ona tüm varlığımla katılıyorum.Bir anne,çocuklarının yanında,böylesi saçma sözler söylerse? Ki,o çocukların bunu anlamadığını sanıyorsa? Çok,çok daha aptaldır.Diğer insanlar,neler yapmaz? Değil mi Tutku? Çenem düştü yine.Şimdilik hoşça kal.Işık ve sevgilerimle.
Nilgün ACAR
08. 09. 2008
..

Devamını Oku
Lokman Hamitoğlu

FATİHA DİLENCİSİ

Gitte şu mezarlığa dinle gelen sesleri
Bak kimi imdat! diye toprağı inletiyor
Dünya nimetleriyle doymak bilmez gözleri
İki avuç ham toprak nasılda doyuruyor! ..

..

Devamını Oku
Münire Çetin

Hayatımızın başından sonuna bizim için hayat olan varlıktır anne ve babalar...İkisine de minnet borçluyuz. Bir çocuğa sorsalar en büyük kim diye 'babam' der elbette...Bana sorsalar ben de 'en baba benim babam' derim...En baba benim babam...Neden diye sormak hakkınız elbette...isterseniz bir kaç ilginç anımla babamı anlatayım:
ilkokul birinci sınıftayım...O yıllarda televizyonda sadece trt 1 kanalı vardı ve perşembe akşamları haberlerden önce 'İnanç Dünyası' adlı bir program vardı. O programda Kur'an-ı Kerim okunur, meal açıklaması yapılır ve sonra günün önemiyle ilgili konu anlatılırdı. Yine böyle bir perşembe günü Kur'an-ı Kerim okundu meal açıklaması yapılrken Cennetten bahsediliyor...
- Baba Cennet neresi?
-Çok uzak
-Biz de gidelim mi?
-Gidemeyiz!
-Bizi de götürsene
..

Devamını Oku
Kenan Ağlaklar

İnsanlık;
Önünde kuyruklar oluşan,
Her gün binlerce kadının girdiği,
Lüks bir güzellik salonunun,
Karşısında
Öğle yemeğinde,
Bir ağacın altında oğluyla,
..

Devamını Oku
İbrahim Kılınç

Bir muhabbet ehline,düştü gönül kış günü,
Ne gözde mesai var,ne gönülde iş günü.
Öyle bir olmuşum ki,muhabbetin düşkünü,
Ne gözde mesai var,ne gönülde iş günü.

Ressamlar mı çizdiler,gözlerini kaşını,
Cennet etti mekânın,toprağını taşını,
..

Devamını Oku
Mehmet Tunçer

Oldu işte..
Ben dedimdi deyip
Kasım kasım,kasılın.
Gülümseyin..
Gülümsemek yetmez kahkahalar atın.
Atıldı işte..
Misket oynayan bebelerin,
..

Devamını Oku
Duygu Demirci

Yanlızlığımı içime gömdüğüm andı işte o an
Parça parça bulutlardı beni ayakta tutan
Bir şehir ki; acımasızlığıyla insanı içine yutan
Suçmuydu kapalı gözlerle kendi halime kalmam.

Dalgalar benim için denizlerde, kuşlarsa bana ötüyor
Sanki, mahşer günü içimde silahlar atıyor
..

Devamını Oku
Gülşen Şenderin

Bu gün “Üç Aralık Dünya Engelliler Günü “
Bu konuda duyarlı olmalıyız, el ele
Dernek ve kuruluşlar, herkes tutsun sözünü
Engelliler adına devletin desteğiyle
Yasalar düzenlensin, bitsin çekilen çile.

Gereken haklar için sözler lafta kalmasın
..

Devamını Oku
Emin Kuzucular

*

İsyan denizinde batarken yatım,
Hesap günü iflasımı gördüm ben.
Haramla kaplanmış, şu hayat çatım,
Hesap günü iflasımı gördüm ben.

..

Devamını Oku
Yavuz Bayram Çalışkan

Özlemek, var ya özlemek;

Gözlerin yanarak, yaşlarla süzüldüğü yanaklarda bir umut gamzesi bırakarak, düşlerde yaşatarak ve ağlayarak hüznünü dindirdiği aşklar, sevgililer, anneler, babalar, çocuklar; bilin ki özleniyorsunuz.
Uzaklarda bir yerlere takılıyorsa gözler,akan hayat duruyorsa, kaybetmenin üzüntüsü damarlarda akıyorsa, hasrete yenilmişsin demektir.
Esintilerle gelen leylak kokularına serapları katıyorsan, rüyalarda görmek için yatıyorsan, acaba şimdilerle batıyorsan, bil ki özleme yenilmişsin demektir. İçin yanıp tutuşuyorsa, gülümsemelerden uzak, sızlayan bir yürekle yatıyorsan, içkiyi yaşamaya katıyorsan, gözlerin doldurup,külleri karıştırıp yanan ateşleri karıştırıyorsan, bil ki sevdaya yenildin demektir.
Kuş kanadından medet beklerken, ömür sona doğru teklerken, acılara karışık hüzün eklerken, sen hala yüreğinin sesini dinlerken, acıtan özlemi koynuna almak ve sabahı etmek güzelse, koş sarıl ve okşa umutlarını, kim yüreğinideki sevdasını korumuş ki yalnızlığın zehrinde, sen koruyacaksın, şu fırtınalı denizlerden çıkıp okyanuslara gitmeyi göze alıyorsan, yağmur çiseliyorsa ıslandın demektir.
Yaşadığın sürece içinde olduğunu unutmadan ve bir an olsun aklından çıkarmadan değer verdiğin o sevgi, tek bir yürekte yaşıyorsa, bil ki dostum sen bittin demektir.
..

Devamını Oku
Yüksel Nimet Apel

Her zaman sığınacak sakin
Bir ağaç gölgesi vardır
Umutlar yeşerir çare tükenmez
O günü beklemek lazım sabırla
Kıpkızıl bir bayraktı ki şehitlerimin kanından
Kanlı gözyaşı damlıyor toprağa bayrağın
Asılmış şehit evinin balkonundan
..

Devamını Oku
Ayhan Dağhan

Kara yazılar yazılmış bu toprağa
Elbette bir gün günü doğacaktır
Bu değişmez kaderini memleketimin
Elbette değiştirecek bir yiğidi
Doğuracaktır bu toprağın herhangi bir annesi
Hem de bağıra bağıra
Hem de haykıra hakıra
..

Devamını Oku
Engin Çakar

Hee bide bugün anneler günüydü. Ne bileyim, benim için hergün anneler günü, belki ondandır; onu bir güne hapsetmeyişim. Böyle bir şey zaten adaletsizlik olurdu. Ben her nöbet çıkışı ilk onu ararım, gurbette elimden tutan olmasa da, annemin sesini duymak benim nefesim. Çünkü, etrafa baktığımda yanımda kimsecikler yoktu; anneme baktığımda ise elimden tutuyordu...

Gelin bir günü değil de, her günü anneler günü yapalım, onları üzmeyelim, sonra birgün kaybettiğimizde pişman olmayalım.Yüce ahlâk timsâli Âlemlere rahmet'in söylediği gibi; "Annenin ayağının altını öpmek, cennet kapısının eşiğini öpmek gibidir" değerlerini bilelim...

Selâm ve duâ ile...
..

Devamını Oku
İsa Yazıcı

Görevlerini yapmayan
Babalar için
Söylenen bir söz.
Babağ koruk
Veya erik yer,
Oğlunun dişi kamaşır;
Babanın yaptığı
..

Devamını Oku
Tekin Akay

geçti yine bu bahar
olduğu gibi yine her bahar
gelirmi,
bu bahar babalar....
gittimi gelmez,
ne bahar,ne sonbahar..
..

Devamını Oku
Oktay Avcu

Babalarda sever annelerde çocuklarını
Ama en çok kim sever
Bunun yanıtı olmaz
Bazı babalar annelerden çok
Bazı anneler sonsuz
Bazı anne babalar sevdiğini sanır
Dokunmayı
..

Devamını Oku
Ahmet Emer

Liberali olsun olmasın kapitalin, kapitalistin, sömürgenin, ağanın, ezenin ortak tutumları, duruşları, tavır alışları vardır. Emellerine erişebilmek için olmazsa olmazları!
Karşısındaki bilgisiz/cahil,zayıf, güçsüz, hastalıklı, yalnızsa bu işi çok kolaylaştırır. Hatta “körün gözünü açma görür! ” demeleri bu yüzdendir.
Tam tersine bilgili,iri, güçlü, dip diri/sağlıklı, örgütlü ise bu onların ereğine ulaşmalarını güçleştirir. Belki de olanaksızlaştırır.
Zaten yalnız olan, güçsüz olan, hastalıklı olan bilgisiz, örgütsüz kendi kabuğuna çekilmiş olup; ne sabuna ne suya dokunmamış, kirden kokmuş olmaz mı? Bencil, aman sendeci, bana neci sarmalında, “Her koyun kendi bacağından asılır”, “Beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın” demez mi?
Elinize bir kurşun kalem alın,isteyince hemen kırabilirsiniz. Bir hayvanı aynı şekilde korkutabilirsiniz. Bir insanı yine bildik bir şekilde yıldırabilir, korkutabilir, ona istediğinizi yaptırabilirsiniz!
Bu güne dek tüm bunların yapıla geldiğine, yapılmakta olduğuna tanık olmuşuzdur, oluyoruzdur da. İçimiz kan ağlasa da, bir şey yapamamanın ezikliği, burukluğu, vicdan azabı, üzüntüsü içinde kahrolmuşuzdur! ..
Tersine bilgili, güçlü, sağlam, canlı, sırt sırta ve el ele, örgütlü olunursa; ne bir tek kalem gibi kolayca kırılır, ne bir hayvan gibi korkar, ne de zavallı bir insan gibi kolayca yıldırılabilir, korkutulabilir; ona her istediğinizi kolayca yaptırabilirsiniz! ..
..

Devamını Oku
Muhsin Aktaş

Yağmur yağarken yollara
Damla damla ağlar yüreğim sana
Sorar,nerede Gül Sıla'm
Anlatamam kanayan aciz yarama

Özlemez mi babalar evlatlarını
Solan bir çiçektir,inan bahtları
..

Devamını Oku