Dostum ayağa kaldırsan
Ölüm değer tenime
Sen, bende buldun acıyı
Bir yağız delikanlıydın
Sevdiğimden vefalıydın
Hepimiz birer çocuğuz daha
Oyuncaklarımıza büyüyeceğiz
Her istediğimizde alınan
Her alındığında hemen kırdığımız
Bir zamana ait
Bir yokluğun verdiği oyuncaklar
Gelin sakladığım sırlar gelin!
Savrulun geride bıraktığım yıllara
Yalnızlığıma değişmedim ya sizleri
Şimdi getirin hadi kaybettiklerimizi...
Yok mu
Çok uzun bir yoldan geldin
Geç otur şöyle yüreğimin kıyısına
Sana ırmaklar dolusu bir sevda yapayım
İçinde güvercinler olsun...
Gökyüzü kadar mavi olalım
Akşam kadar mağrur
Rüzgarlarda uçuşan yapraklar gibi
Hür, özgür ve kopmuşuş tutunduğumuz dallardan
Nereye gideceğimizi bilmeden
Savrulur dururuz açlık denizinde
Kah bir kaldırımın tepesinde
Kah kıyıya çarpan sert bir dalganın eşiğinde
Sabah uyandığımda çam kokan havasına hayran kaldığım o yer
Ciğerlerime dolan umut
Sesinde müptedi bir yara
İçimde mahrem
Aklımda sevda
Sonra bir ara yürümek
Her kavgada başıma çarpıp duran şu taş
Artık olman gereken yerden başka bir yere
Başka bir yerde karşıma çıkma diye
Karşıma her çıktığında canımı acıttığın yerde
Kurgulandım bu gece...
Bu gece duygulandım gene
Yoksulluk acısı ya da yüreğimde tecavüz sancısı
İkiside birbirinin aynısı
Nereme dokundunda bu sarhoşluk bende gebe oldu
Kiminle sıkıştırdın beni
Hangi duyguma laf attında
Beni, benden aldın beni...
Doğan güneş bir çocuğu getirdi
Tuana, yarası saklım, acısı bahtım, öyle bir tattım.
Elleri minik, serpe rüzgarlar gibi
Yüzünde saklı ırmaklar
Sussa ölüm gibi korkak
Ağlasa yaşam kadar anlamlı
Sigaram tükenmek için uğraşıyor.
Yakan aleve bin minnet çaresizlikten kuduruyor.
En kızılında ateş, tütüne mi kağıdına mı yanar
ben alev
alev yanar
anlamıyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!