Sevmeye başlarken zamandan çalar önce yürek.
Kocaman kıstaslarıyla, kocaman bir akrebi ateş çemberine alacaktır.
Kaçar yol yok, akrep kendini sokacaktır.
Dünyayı boyamaya başlar ruhlarımız.
Kimse doğru düzgün kendi rengini yansıtamaz.
Uzandım yanı başına
Saçların bedenimi kokluyor...
Saçların oluyorum...
Sen kokuyor oda, soluksuz yaşıyorum...
Sonra sarılıyoruz ölüm gibi sıkı sıkıya...
Yaşamak tozlu bir raf, üzerinden bir bezle geçersen...
Bir çocuğun uzanamayacağı kadar yüksekte
Bir yetişkin, bezi eline almaya üşenmekte.
Kiminin altına bir tabure
Kiminin çukurda ayağı
Sevdamın uzandığı topraklara adadım
İki güle devşirdiğim ne varsa...
Yürekle...
Göz yaşlarımla suladım bu toprağı,
emekle büyüttüm tenine yaraşan ne varsa...
Zaten nicedir oturmamıştım bir ağaca yaslanıp.
Siyah beyaz filmleri renkli gözlerle izlerdik eskiden.
Pınarlarımız kururdu, yansıttığı her acıda gözlerimizin
Filiz koşardı, Türkan ağlardı, Kemal gülerdi halimize
Hiçbirimiz Kadir gibi sert bakamazdık hayata
Biz daha çok Sadri gibi gülen gözlerimizin ardından ağlardık kimseye göstermeden hüznümüzü.
Orhan gibi, Ferdi gibi veyahut İbrahim gibi ne zaman bir türkü tuttursak dilimize, aşk için, dost için
Seni düşünüyorum,
Gözlerin yüreğime değiyor ve bakışların deliyor bedenimi.
İnanıyorum, hayatın beklemedik olanı vermesine,
Olmazlara takılıyorum.
Saçların kızılın göz kamaştırıcı doğasına teslim,
Tenin, terin ve kokun bir savurganlık doğuruyor hasretimde.
Eskişehir, İzmit, İstanbul...
Aşkları kadar kısamıydı yolları ömrümün.
Bir bakışta anlatılan onca kelime
ve bazen bir kelimeye sığdırılan onlarca bakış
önce kısa kısa
sonraları uzun uzun gözlerime doluşun...
Beklenmedik olanı beklemenin hayatımdaki yeridir
Senin durduğun yer...
Teraziyi dengede tutan ağırlığın merkezde bıraktığı hassasiyet
ve kuyu dibinde biriken suyun, yağmurla taşma ihtimali kadardır
Senin yüreğime uyguladığın basınç
Hiçbirşeyim kadarsın, herşeyinle başladığın bu paylaşımda
Başladığımı bitirememek korkusu bu, sensizlik değil
Ellerimin teridir, bu bir ağrı değil
Korkuyorum çünkü, beni kıstıran ateş çemberi daralmakta
Bilmek üstelik ağır geliyor, akrep çemberden hoşlanmamakta
Bizim gibiler
Bizim gibiler
Bir tabuta yaklaşıyorum dalgaların arasından
Sessizliğe hayran kalıyorum
Bir elimi karşı kıyadaki geçkin fenere
Diğer elimi geldiğim pespaye çıkmaza uzatıyorum
İçimi tadını duyumsayamadığım zifiri bir fezaya dolduruyorum
Hiç bir şey olamıyorum, bu kemirgen akşamda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!