gözlerin görmüyor telaşından
nereye gidiyorsun böyle koşa koşa
başın bahar rüzgarıyla belada mı
yoksa aklın hep Leyla’da mı
kar mı bahçelere yağan
yıldızlar mı gönlümüze dolan
Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Devamını Oku
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Ayva, Anadolu’da genç kızların göznuru ve el emeği çeyizlerini, güvelerin yenmemesi için, çeyiz sandıklarına koydukları güzel kokulu bir meyvedir. Ayvanın kokusu çeyizlere öyle bir siner ki, insana bitimsiz bir ferahlık verir. Faruk Uysal, “Ayva Çiçeği” ile insanın dünya yolculuğuna, bu yolculukta insanı diri tutan ölümsüzlük inancına gönderme yapıyor. Şair bir tefekkür yolculuğu yapıyor.
İnsanın değişmeyeni kaderidir. Kaderin rengi beyazdır. Kefenle imlenen ölümün rengidir beyaz. Ölüm ayrılıktır. Şair ayrılıkları hatırlatmayın derken, ölen sevdiklerinin kastetmektedir.
Görülüyor ki Faruk Uysal, şiir malzemesini Anadolu’nun zengin imaj birikiminden devşiriyor. Metafizik bir duyarlılığa ve modern bir söyleyişe sahip. Kullandığı kelimeler, belli ki alegorik olarak bir seçime tabi tutulmuş.
Teşekkürler Faruk Uysal, yüreğimizi ferahlattın.
Ayva çiçeği güzel bir imge. Aynı zamanda pek kullanılmamış. Tabi biraz da taşralı...
rüzgar her zaman taze konuşur
taze inanır ardından gidilecek kadar
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta