Sayıklıyor dilim, anlamsız sözcükleri medet yakarışıyla
usulca, kendisi bile farkına varamadan
çağırıyor yardıma sevgiliyi, anneyi..
işte ve sokakta konuşuyor kendiyle , aldırışsız
deli görünüyor uzaktan sahibinin sesi
Güzdü, yaprak döken güllerde, akşamın kızıl sancısı
aşk kara bir tren vagonunda ayrılığa uğurlanmıştı
gezinirken kara bir kuzgun gibi başında düşünceleri
sise batmıştı denizi ve şehri
acıydı ve güzeldi bu baş dönmesi
ben bir tek seni sevdim..
güneşin yedi rengi camlarıma vurmuştu
kuşlar pencereme konmuştu
yağmurlar yağmıştı boran olmuştu
köklerim sarsılmıştı topraktan
Eğriliyor gerçek,
Gönlümü buran sıkıntı biçim değiştirdi yıllarda…
Büyük boşluğumu küçük kutulara bölüştürdüm
Dizdim raflara…
Ara sıra tuz yerine döküyorum yanlışlıkla tabaklara.
öyle geniş gökyüzü, yeşile dönük yağmurda
sen öyle bulutlu mavi dağ dumanlarınca ağır
ben yapayalnız kar aydınlığında sütbeyaz
gecelerin eflatun duygularını besliyorum
gündüzler sazsarısı saman çöpü
Neleri terk etmeli, neler biriktirmeli
Tutunmasak da hiçbir şeye
Durabiliyorsak ayakta
Neyi beklemeli
Susmuyorlar oysa, dinlemiyorlar en uzaktaki sesi
Akıntıda yüzüyor yeşil yaprağımız
Zehir saçan akşamında gecenin
siz yoktunuz
yollarda, önünüzden geçtim
aradığım sizler miydiniz? Giderken kendime
arada konakladığım misafirhaneler
yol üzerinde şöyle bir uğradığım?
bir yağmura tutuldu aklım kaçamam
ıslanır mıyım
güneşin tüm renginin solduğu yağmur günlerinde
yorgunluğumu çoğaltır mı duman altı odalar
yeşil gözün yaprağını yiyor karıncalar
akılımın bozguna uğramış bahçelerinde
karanlıklar dökeceksen parmaklarından
çizme!
konuşma,
acılardan dem vuracaksan
yakınacaksan
sonsuz tekdüzelikten.
İstemezdi o çok şeyi
yağmur olmazsa damlaya yüklerdi
bulut görmüş sevinci
hazırdı alacaklılara
borçlu değildi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!