Sakal bitmemişken henüz on dördümde;
Ateş olup Ayşem düştü ki gönlüme.
Dillere destandır.. kirpikleri sürme..
Görülmemiş böyle ne gamze ne çehre!
Aklım ermez gönül, böylesi sevgiye…
Bıçak soksan gölgeme,
Sıcacık kanım damlar.
Gir de bak bir ülkeme:
Başsız başsız adamlar...
Ağlayın, su yükselsin!
Devamını Oku
Sıcacık kanım damlar.
Gir de bak bir ülkeme:
Başsız başsız adamlar...
Ağlayın, su yükselsin!
Maalesef toplumumuzun kanayan bir başka yarası da berdel ......... Ve hiç ders almadan acımadan merhametsizce kendi yavrularına nasıl kıyarlar işte bunu anlamak imkansız...Fulya'm duyarlı yüreğine vicdanına merhametine hayranım...Rabbime emanetsin ...Seni çok seviyorum...
Üç beş sene gerek anca denklemeye..
Borçlu kalmak olmaz… el açıp kimseye.
Köyde nafaka yok gittim büyük şehre.
‘’Bekle’’ dedim yare ‘’sensin aşk gönlümde’’!
aman be ya ne olacak yani
öldükten sonra
kim isterse gitsin yapışsın çocukların yakasına
buna mı kafa mı takılır hiç
güllük gülüstanlık yaşamak dururken
*Allah öyleyse gecinden versin demeli
geride kalan çocukların hatırına!
tebrikler!
BİR KERE DAHA KUTLARIM SİZİ. CAN ALICI, TOPLUMUN KANAYAN YARALARINA PARMAK BASIYORSUNUZ. BERDEL DE BUNLARDAN BİRİSİ.
LANET OLSUN BÖYLE TÖRELERE. BÖYLE TÖRE OLMAZ OLSUN. BÖYLE TÖRE DE OLMAZ ZATEN.TÖRE DEMEK BU DEMEK DEĞİL. ÖRF, ADET, GELENEKLER BAŞKADIR. BU BAŞKA. TÖREMİZDE BU VARDIR DEYİP KESTİRİP ATILMAZ Kİ. LANET OLSUN BÖYLE ANALARA, BABALARA. LANET OLSUN CAHİLLİKLERE. LANET OLSUN GENCECİK KIZLARI PEŞKEŞ ÇEKTİRENLERE.
Sevgili Fulya ''AYŞEM'' ŞİİRİNİ Yazdığın günün heyecanını hatırlıyorum da..,
Bu şiir yazmanın getirdiği bir heyecan değildi
Bu zamanı dolu dolu geçirmenin getirdiği iç huzurun heyecanı değildi...
Bu ben yaparım öz güveni hiç değildi.
Neydi biliyor-musun?
Taze bir gelinin, severek isteyerek gelin geldiği bir ailenin, geleneksel yemeğini ilk defa yapmış çekinerek biraz korkarak biraz gurur duyarak en çok yemeği sunduğun sofradaki bireylere verdiği sevgi ve saygıyı göstermek çabası ve hassasiyeti vardı..
Ben o sofra daydım ve sofradan, gözüm gönlüm doymuş tadı damağımda kalmış olarak ayrıldım..
Çok güzel bir anlatı çok duyarlı bir yürek ve maharetli bir kalem...
Şiirden; Ayşe olarak ayrılıyorum, aşık delikanlı olarak, Berdel olarak, gözü yolda kalmış nine olarak..
Şiirden ayrılıyorum, şiire boyanarak.
Susmasın kalemin incinmesin yüreğin güzel dostum
Sevgim-desin daima...
Sıcacık bir şiir dilin,iz var Fulya Hanım... 'nazmı nesre yaklaştırma' tekniğiyle yazdığınız bu şiirde de öyküyü şiire o kadar güzel uygulamışsınız ki... iç içe geçmiş... Hem şiir okuyorsunuz hem bir öykü... Harika....
Bu toprakların yabancı kültürlerden aldığı ve ne yazık ki sonra 'kraldan çok kralcı' olmak misali sahiplendiği ve adına da 'töre' deyip koruduğu, insanlık dışı bir uygulama... Ama ne yazık ki hâlâ uygulamada... Birçok genç yürekler bu nedenle kavuşamıyor, mutsuzluğa mahkum edilmiş taraflar 'yaşayan ölü' gibi sürdürüyorlar yaşamlarını...
En acısı da.... Yıllar önce kendilerine uygulandığı için canlarını yakan bu yanlışı çocukları da uyguluyorlar... hayattan mı hınç alıyorlar acaba?.....
Bu konuda yazılacak o kadar çok şey var ki... En iyisi uzatmamak....:))
Koşma nazım biçiminin çok büyük bir başarıyla uygulandığı şiire bir yenilik getirilmiş ve her dörtlüğün arasına 'şiir dışından biri konuşuyormuş gibi' bir dize eklenmiş... Bu da çok hoş olmuş gerçekten...
Şiirinizi ve ve sizi içtenlikle kutlarım Fulya Hanım.... Daha nicelerine... Sevgilerimle.......
Hikayesini de okudum elbette..
Şiir "özgürdür", en azından özgürlüğü kabul edilmelidir..
Hece, serbest ne fark eder.. Önemli olan meramı iyi ifade etmesidir..
Toplumsal yaralarımızdan "berdeli" işlemiş şiir..
Öykü tadında, akıcı ve ilgi çekiciydi..
Tebrikler Fulya Hanım..
Tebrikler Fulya'cığım, konusuyla, hece ölçüsüyle çok güzel bir çalışma olmuş.
Berdel, kanayan toplumsal yaramız hala ne yazık ki...
Yüreğine kalemine sağlık...Kutluyorum seni canım...
Sevgilerimle...
Ne kadar güzel bir çalışma ve uğraşı vermişsiniz, şiirinizden evvel öncelikle bunu kutlamak istiyorum.
Ben de hececiyim ama serbest şiir de yazıyorum. Ne güzel oluyor ama serbest serbest yazıyorsun, kimse de karışmıyor, üstelik kimse de eleştiremiyor. "Ben böyle yazıyorm kardeşim" diye işin içinden çıkıveriyorsun. Otomatik vitesli araba kullanmak gibi sanki, bir elinle çekirdeki yiyip kahve içerken bir ayağının da üstüne oturabiliyorsun. Veya gözünü kapa, el eline fırçayı, tuvale rastgele renklerle şekiller çiz, sonra boşlukları doldur, al sana sanat. Doğrusu hoşuma da gitmedi değil.
Ama serbest şiir yazan üstadlarımız bu kadar kolaycılığa kaçmamışlar. Orhan Veli'nin, Attila İlhan'ın basit gibi gördüğümüz birkaç dizelik serbest şiirleri derinlemesine bakılıp incelendiğinde pek çok sanat ve fikir eserinin varlığını görebiliriz.
Öncelikle serbest şiir yazan üstadlar ilk mısrada 11 veya 14 hecelik duraklı bir cümle kurarlar. Bu hececi şairlere selam mahiyetindedir. Ben de bu selamı alırım her defasında. Bunu pek kimse de bilmez, hiçbir yerde de okumamışsınızdır.
Konusu, içeriği, vermek istediği olay ve fikri, hele sonlarda tüm mısralarda hece vezniyle birlikte aynı kafiyenin kullanılması, az yazılan 12 hece olması şiirinizi daha da ilginç kılıyor, emeğinize sağlık diyor, içtenlikle kutluyorum.
İzninizle tam puanımla Antoloji listeme alıyor, başarılı çalışmalarınızın devamını diliyor, saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Öğretmenlik mesleğimin ilk 13 yılı yurdumuzun güney doğu bölgesinde birkaç köyde geçti. Bu nedenle, feodal yapının nasıl işlediğini bizzat içinde yaşayarak gördüm. Ağanın etrafındaki insanların nasıl yaşadıklarını, onun isteklerinin nedensiz, sorgusuz hemen yerine getirildiğini defalarca izledim. Anadolu insanımızın yaşadığı gerçek bir olaydan yola çıkılarak kaleme alınmış öyküyü başarıyla şiirle anlatan hem de hece ölçüsüyle bize ulaştıran değerli şair kardeşimi gönülden tebrik ediyorum. Öykü, serbest ve hece yolundaki başarılarının devamını diliyorum.
Öyküleyici anlatım o kadar etkileyici ki, yaşananları birebir gözlemiş gibi oldum...
Töreler, töreler, töreler... Yerine gerilince atalarımızın varlığını daha çok hissettiklerimiz de var... bir de bize nereden geldiği belli olmadan yaşamları yok sayanları da var...
Anadolu'nun kanayan yarası törelerden biri de 'başlık parası' ne yazık ki... Azaldığı söylense de bu yüzyılda kadının hâlâ kim daha çok verirse ona 'satıldığı', ailenin gelir kaynaklarından biri gibi görülen, sevgiyi yok eden töreler de var.
Bu acıların işlendiği ne çok ağıtlar yakıldı acıyan yüreklerden... Ne çok mutsuzluklar inşa edildi mutlulukların hayalleri üstüne.... Ne sevgisiz ömürler geçti, aşkın enkazına basa basa...
Şiirinizi çok severek okudum Fulya Hanım... Ayşe, bu yaşananların simgesi... Her okuyanın bildiği, dinlediği, tanık olduğu, izlediği, okuduğu yaşamdan örnekler....
Şiirinizi ve duyarlı yüreğinizi kutlarım... Sevgilerimle.....
Bu şiir ile ilgili 14 tane yorum bulunmakta