Ayşe Keskin Şiirleri - Şair Ayşe Keskin

Ayşe Keskin

Coşkun bir ırmak için, üzüntüsünü çekmekten başka bir şey değildi hayat; kuraklığa boğulan sınırlardan her geçtiğinde toprağı kendiyle sürüklediği için.

Ya toplayıp toprağımızı kaçacağız kenara...ya da o ırmakla devam edeceğiz yola.

Hayat başlı başına bir sahne ve kurgusu “an”da belirleniyor biz istesek de istemesek de.

Devamını Oku
Ayşe Keskin

...............................Karşıdan Karşıya - I -

I- Sözün kıvratan cazibesi konusunda

Ört bas edilen hiçbir şey kalmamış. Düşünce vericisinden gelen sinyaller durum suyuna akan bir hayatın şarkılarıysa

Devamını Oku
Ayşe Keskin

Ne kadar zaman olmuş içimizde hüzünlü, o sessiz çocuğu kaybetmemiz…

“uzak yaz”’ı elime aldığımda farklı bir yazın-tarzıyla karşı karşıya olduğumu fark etmem uzun sürmedi.. Elimde böyle çok ender sayıda kitap vardı(r) , kitaplığımda tutup, ama onları okumak için bir süre ertelediğim. Dönüp dolaşıp, gelip bakıp elimde tuttuğum. Ama daha iyi anlayabileceğim zamanı kendime tanıdığım. Sonra bu gidip gelmelerden dönüp durmalardan ezberime aldığım adıyla, başlarım hep…
- başladım okumaya içini kitabın…
Ve ilk sorduğum yazara “yazın” neden bu kadar “uzak” olduğuydu.
Okudukça anlattı bana Serkan Türk, okudukça, yazın içimizde gelip geçer sıcaklığıyla yer ettiği ama bütün ihtişamıyla yaşansa bile, kapıya dayanan güzle, rüzgârın savurduğu hazanlar gibi bittiğini de… Bu hüzünle kalakalma ihtimalinin katı gerçekliğini…

Devamını Oku
Ayşe Keskin

Ama bütün içtenliğiyle, bütün geçmişiniz, ama bütün geleceğinizle sizi içinde, dışında yanında yöresinde taşımayı göze alan.. Belki tek, belki göz bebeğini gösteren işaretle! belki de hiç olamamış! Belki de olmayan bir göze 'nice dostum” diyebilen!

yoldan…ne çok toz, ne az altın, ne çok pas, ne az kabuk, ne çok kesik, çizik ne çok, ne çok boşluktan…

Karanlığına ışık, ruhuna sıcaklık!
ruhuna sığmamış zamanı bile alansa.. Sonsuzluğa açılan kapıdan…orası çok daha sır…gir sıradan sıradan

Devamını Oku
Ayşe Keskin

20 - 24 Şubat- 2008 tarihleri arasında, ikincisi yapılan “Her Yönüyle Trabzon Etkinlikleri- 2” ye davet edildiğimizde Ada dergisi olarak “evet, geliyoruz “ dedik.
Ayrıca bireysel olarak çağrıldığım şiir dinletisindeki görevim dolayısıyla daha bir sorumlu hissettim kendimi bu yolculuk için.

Türkiye genelinde birden bastıran soğuğun ve gitmeden üç gün öncesi akşamdan başlayan rüzgâr ve karın ulaşıma etki edebileceği gerçeğiyle endişelensek de ne soğuk ne kar boran durdurabilirdi bizi ama kızımın yola çıkmadan bir gün öncesinde ani rahatsızlığı boynumu büktü açıkçası. Bu konuda en büyük desteği her zamanki gibi yine eşimden aldım. “Olur böyle şeyler. Arkada insan yok mu, gözün arkada kalmasın sen git! ” bu sözü benim için çok önemliydi ve doktora gitmemiz ilaçlara başlamamız ve kızımın geceyi sakin bir şekilde geçirmesi… Yola çıkacağım gün, havanın güzel olması da içimin yine kıpır kıpır olmasına yetmişti. Hazırlıkları tamamlayıp havaalanına doğru giderken iki gün içinde an an değişen havanın ve durumların insanın iç dünyasındaki iniş çıkışlara benzediğini düşündüm. Neticede her şey olacağına varıyordu işte. Dostlarla bir arada olacağımız birkaç günün sevinciyle uçağa bindim.. Küçük bavulumu bagaja vermedim. Yanıma aldım, onu üst bölümdeki yerine yerleştirdim. Koltuğa oturdum. Gittiğim gibi son provalarını yapacağımız ve saat dört civarında gerçekleşecek dinletimiz için elimdeki kâğıtlardaki şiirlere göz gezdirdim. Bir zaman sonra hostesin anonsu hepimizi heyecanlandırdı. Bir yolcu fenalaşmıştı ve doktor olup olmadığını soruyordu. Hemen bir önümdeki sağ taraftaki koltuklardan orta yaşlarda bir bayan kalktı, elindeki kitabı koltuğun üstüne bıraktı ve hastanın yanına gitti. Hastanın tansiyonu ölçüldü, aralarında konuşma geçti. Ve sakin bir şekilde yerine tekrar oturdu doktor hanım. Demek önemli bir şey yoktu. Herkes kendine dönmüştü yine. Gözlerimi kapattım. Yollar ve yolculuklara dair ne çok şey vardı belleğimde. Hepsini tek tek düşündüm. En mutlu edenini, en hüzünlü kılanı, en kırgın bırakanı, en çılgın olanı, en romantik, en bitmek bilmeyenini, çabuk bitenini… Çabuk biteni en kısa zaman içinde en uzun zaman geçişiydi. İnsan ömrünün çoğu yollarda geçiyordu. Bu kesindi ve bana göre insan kendini yolculuklarda buluyordu. Uçağın alçalmaya başladığını anons eden hostesin sesiyle gözlerimi açtım. Yanımdaki iki beyin volümü yüksek seslerini daha yeni yeni duyuyordum. Düşünceler yükselirken bazen en hafif ses bile rahatsızlık verir, bazen çok seste bile sessizliği yakalayabilir insan.

(bazen de kar tutan dalları silkelemek gerekir. Bilmiyorum saçlarımda ne zamandan beri kar var! ...Onları kızıl bir ufkun esintisine bıraktığımdan beri ben içimdekileri silkeliyorum.)

Devamını Oku
Ayşe Keskin

Ankara AKM -HER YÖNÜYLE TRABZON ETKİNLİKLERİ 3


'Kayıp Dağ' Ayşe Keskin şiir kitabının imza günü 21- Şubat-2009 (Cumartesi) saat 16:00 18:00

YER: Ada Dergisi Standı

Devamını Oku
Ayşe Keskin

O bitaraf, sızım bir taraf

Gerçekler adına duyduğum minnet duygusunu yitirmeden yazmalıyım… yoksa çok şey gibi bu da unutulup gidecek.
Bir zaman sonra yediğim kekre bir meyvenin ağzımda bıraktığı buruklukla anıların en buruğunu hatırlamalı en tatlısını da unutmalıyım.. -Minnet duygusu az bir şey mi –değil tabii…

Azı beğenmeyen çoğunu nerden bulsun.. Ne yalan söyleyeyim beğendim bana attığı okkalı şamarı hayatın. Sesi yanağımda hoyrat güldü..

Devamını Oku
Ayşe Keskin

*
Evde ne kadar ıvır zıvır şey varsa toplamış, günlerdir mutfakta büyük kuzinede yakmıştı. Hem odanın soğuğunu kırmada işe yaramıştı bunlar hem de sobanın üzerinde dem tutturduğu çay... hem de iki kaşık çorbasını pişirmesi için... Bir müddet böyle idare etmişti.

**
Ürkek adımlarla ilerledi, sonra bir anda kendine geldi. Şimdiye kadar kimseye el açmamıştı. Boynunu bükmek ona yakışmazdı. Bütün tabulara, kocasız kadını ikinci el mal olarak gören düşüncelere ve olmayan şerefiyle giden Salih’e inat ayakta duracaktı. Niye saklamıştı ki… önce göğüslerinin arasındaki mektubu çıkardı bütün gücüyle nerdeyse bin parçaya böldü. Ve orda bulunan insanların hayret dolu bakışları arasında havaya fırlattı. Etrafa yayılan kâğıt parçalarından çıkan sesten kendisi bile titredi, taş olsa bu kadar ses çıkarmazdı. Annesi kadar olamadığına hayıflandı.

Devamını Oku
Ayşe Keskin

son köprüyü de çoktan yıktınız

geçiniz şimdi geçiniz nerden isterseniz ordan

geçidiniz günsüz, geceniz gülsüz açılınca eşsiz

Devamını Oku
Ayşe Keskin

İnce bir ses, keyifli bir sıcaklık, hoş bir adım gelir yanaşır yanınıza. Bir kapıyı aralar gibi yavaşça içeriye süzülür. Gözlerinizin, gönlünüzün damarlarından akıp ömür hanenize yazılmak ister ve gün be gün çırptığı kanatlarıyla, yorgun bir yolcudur ya... konuk olmak, soluklanmak tek arzusudur çatınızın altında.

Aylarca dışarı çıkamamış bir kilitli kapıdan gün ışığına kavuşan varlığı ki nar! çatlayıp kabuğundan döktüğü, tane tane olgunluğun tadı. Dudaklarınızla buluşan; o mayhoş, o ateş-ten… bir kadeh elinize verildiğinde içersiniz o ölümsüzlüğün balını.
Hayat der: işte arıların doygun kovanı, işte dağların çiçek basmış kırları. Toplanan tüm kokular sizin için vardır. Dünyanın yaşı kadar sır ve en güzel ağrıdır insanın narlaşan ağrısı.

Ama dur!

Devamını Oku