İnsanlık nereye gidiyor? Son zamanlarda bir çoğumuzun kendi kendimize sıkça sorduğumuz sorudan biri haline geldi.
Evet insanlık nereye gidiyor? Bir türlü düşünüp de cevabını alamayacağım bir soru olacak diye düşünmeye başladım son günlerde.
Gazeteleri açıyoruz cinnet, terör fuhuş. TV kanalları öylesine. Filmler izliyoruz şiddet ve kandan başka bir şey göremiyoruz. Sevgiye dair hiç bir şey yok hayatımızda. İnsanlar çıldırma noktasında.
Toprak utandı çocukları bağrına basarken,
Kuşlar utandı masmavi gökyüzünde süzülürken,
Ağaç utandı
Çiçek utandı
Bu neyin nesi diye
Gül utandı rengini kan kırmızıdan aldı diye
Onlarla tanıştığımda ne kadar, mutluydular. Hayata sıkı sıkıya bağlı olan, birbirini seven iki gençti. Arkadaşlarının aracılığıyla tanıştırılmışlardı. Onlara her baktığımda çok güçlü bir enerji alırdım.Hani yaşadığımız sürece “anlık mutluluklar” vardır ya…
İşte, onlarla “ kısa kısa” mutlulukları o an yakalardım.
Sanki o anın bana bir ömür boyu mutluluk getireceğini düşünüp içim, sevinçle dolardı.
Güzel güzel olduğu kadar da mutlu bir an.
Siz hiç sevgiyi gördünüz mü?
Siz hiç; gözlerinizle bir sevgiyi zumlayıp, hislerinizle çizdiniz mi bir resim tualine?
Gökyüzünde beyaz, beyaz bulutlar
Gülümsüyorlar bana,
Umutlarım;
Umutlarım diyorum!
Bulutların üzerinde olabilir mi?
Vazgeçtim dünya hevesinden
Yaşamak sizin olsun
Hiç şansım gülmedi
Ne dosttan ne de aşktan yana
Dosta uzattım elimi
Geri çevirdi
Yağmur yağsa sevdiğim
Islak caddelerde sen ile ben
Yağmurlarla dans etsek
Sevdamız ve sen…
Ellerim ellerinde
Duy beni ey sevgili!
Elimi eteğimi çekiyorum
Bu sevdadan
Yüreğime ektiğim senleri
Koparıp, atıyorum
Yüreğimin en kuytu köşelerinden
Sonbahara hazırlanıyor yüreğim. Bir telaş, bin hüzün. Sararmış yaprakları toplarken birer, birer aşk heybesine, artık gitme vakti geldi diyor. Bir tutam da sevdiğinin gülüşlerinden.
Bir zamanlar yemyeşillerdi derken; gözleri uzaklara dalıyor; kim bilir neler geçiyor aklından.
Ah yüreğim ah!
Ne umutlar beslemişti bu sevdaya, ne emekler vermişti. Çiçekler ekmemiş miydi her renginden. Kırmızısından, mavisinden, turuncusundan.
Bir avuç sevdan için dünyaları sermemiş miydi ayaklarına. Kır çiçekleriyle donatmamış mıydı? Her yanını.
Kuruttun yüreğimdeki şelaleleri, soldurdun tüm çiçekleri.
Yaşlılığın izleri nasıl da kendini gösteriyordu Aynadaki sanki ben değildim. Yüzümdeki çizgiler nasıl da belirginleşmişti. Yüzümdeki her bir çizgi, yaşadığım acıların, zamanın izleriydi sanki.
Kendi kendime:
’’ Zeynep, bu hallere düşecek kadın mıydı? ’’Dedim
Zaman ne kadar acımasızca yüzünde çizgileri oluşturmuş, saçlarına nasıl da akları düşürmüştü.
Upuzun ve gür saçlarım vardı bir zamanlar. Ama şimdi bembeyaz ve seyrekleşmiş saçlarıma bırakmıştı yerini.
-İşte geldik gidiyoruz, dedi.
Hüzünle gözleri uzaklara daldı.Zeytin gibi simsiyahtı gözleri.Büyük annesini çok seven Nurdan boynuna sarıldı.
-Bir daha böyle deme büyük anne Allah seni başımızdan eksik etmesin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!