Ayrılıkllar Yaşamımıza Zamansız Girecekti 5

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Ayrılıkllar Yaşamımıza Zamansız Girecekti 5


Denizin tuzlu suyunun yosun kokusunu zapt eden Mersin gecesinin sahilinde ki süt bardağının sıcaklığını her yudumlamam ile midemdeki kıvrımlı sancı git gide azalıyordu.

Tamamını bilmediğim bir türkü mırıldanıyorum şu anlarda “beni nasıl unutursun” cümlesine takıldı hislerim devamındaki “hasretinle” ve “yaralıyım” kelimelerinin tutsağıyım sanki.

Bir de “yağmur yağsa” diyorum belki de bu kış da gelirim “mavi karanlığa” o kadar çok anlatmak istediğim var ki ışıklarla oynaşmak bir başka olacak sanki.
“Gölgelerinde kaybolmak bu şehrin” diyor müzik ile rahmetli “Suavi” dağılmış düşlerimin arasında yakaladım bu şarkıyı dinlerken, gülümsedim şarkıya…
Yaşamıma dahil olmuş uzun yıllar boyunca söylemeye ve yaşamaya cesaret edemediğim bir düşüncem vardı.
Yıllar yılı bu cümleyi yazmaya cesaret edememiştim.

Oysa bu gece o korktuğum cümleyi mürekkeple boyadım
Yalnızlık veya yalnızımsı zamanları yaşamam, zamanı geldiğinde çözülen düşüncelerle, yalnızlıktan sonra ve yalnızımsı zamanlarda nefes alabiliyorsam artık yalnızlığın bende savunucu özelliği yok demekti.

Evet sevgili benim yalnızlığımı aradığın zamanlardır ki kendi yalnızlığında boğulma zamanlarını yaşamış olmandı zamana göre devam eden.

Rüzgar kesiği zamanlardı en çok kendi yalnızlığımın içinde dolanıp durmam.

Şimdilerde doğu Akdeniz’in serin rüzgarları alnımdan terlerimi kuruturken, geleceğe hırslanmamın nedenidir şüphesiz payıma düşen bu sinirsel kıvranışlarım.

Yarınki ilk güneş ışıkları ile şehrime dönme hazırlığımı, bu gece tamamlayacağım sanırım.

Zaman, Güneş doğumunu az biraz geçmişken, gözlerim kahvaltı yapabileceğimiz bir yer bulma arayışında idi.

Şehrin bulvarında gecenin sonunda dolaşırken, kahvaltı yapabileceğimiz bir yere takıldım ve duraksadım usulca aracın sol camından baktığın anda bir sesle irkildim

Ardında kahvaltı edeceğimiz yeri düşündün mü derken garip bir gülümsemeye benzer ıslık çalar gibi dudaklarını birleştirirken ıslık çalar gibi imaj yaratırken, “galiba yine acıktım” diyerek mırıldandı. Ardından “ sen daha acıkmadın mı” derken “ saatin kaç” diye sorgu cümlesini alaycı bir mimikle tekrarladı?

Yaşam geçmişle gelecek arasına inşa ettiği köprüsünü bu ana kadar yine benliğime gizlenmiş ki bir geriye doğru düşünce bir de geleceği planlara hissi ile yarıştaydı sanırım.

Şu an hissettiğim karanlıkların gündüze hazırlandığı düşünceler oldukça duygusal ruhsal yapıya uzatıyordu karanlığı yaşadığım anlar boyu.

Gece alnıma siyah bir öpücüğün hislerini bıraktı ki geçmişe dönük özlemler tekrar gözlerimin önünden şerit halinde geçirterek.
Yaşadığım aslında kendimle bir düelloydu geçmişin özlemine karşı yaşanan zamanın gerçekliği.

Ve sen sevgili, yazdığın cümlelerin gölgesinde nefes almayı yaşattıkça bana, ben daha çok yarını olmayan düşüncelerin içinde var olacağım.

Vaat edilen gelecek günler umutlarıydı yaşamımı ters yüz eden. Artık yaşam şartları kabullenişle geçecek günleri kabullenişle zamanını gerektiriyordu veya bedelinden tahmin edilemeyecek kadar ağır yaşam şartları üretiyordu şüphesiz güzel günleri yaşamak artık gereksiz bir yaşam kesitini düşlemeye yönelmişti.
Ben sevmiştim, belki de sevildiğimi sanmıştım.
Artık bu düşünceler çözülemeyen muammalar olarak kalmaya devam edecek.

Gelecek sadece bir yüzleşme beklentisi içinde varlığımı taşıyacak.
Zamana karşı tükenmişlik vardı bu zapt edilemez duyguların karşısında belki de zaaflar zayıf düşürüyordu zamana karşı bedenin gücünü sadece hak etmedim ki sorusu uğulduyordu.

Gülmek koyu karanlık gibi hissettiğin bir gecede bil ki kendini mutluluk olarak hissettiriyorsa ki ben halâ gülümseme ile düşüncelerim sörf yapıyor belki de bu gülümsememin içinde gizli olan senli geçmiş dahil anılardı belki de…

Neler yoktu ki bu anılar zincirini oluşturanlarla…
Masallar anlatırdım gözü kapalı dinlerken bir anda yanaklarına sızan yaşların farkına vardığımda, ilk düşündüğüm çocukluğundaki anılarının etkinliğiydi, derdim ve susardım… Ansızın, geçmişin yaralarının kabuğu kopuyor zaman zaman derken, aracın içindeki müziği değiştirirdim…

Ardından yolların karanlığı tan şafağına ulaştığında, hadi çay içecek bir yer bulalım derken, yüzündeki hüzün karışmış gülümsemesine aralıklarla bakardım… O an anlardım ki “biz gülmeleri unutmuş ruhumuzdaki eksiklikle aynı nefesleri alırdık”
Biraz acı, biraz öfke ve en önemlisi kendimizi yaşamın eksikliğinde bulurduk…

Yolların uzunluğu bizim sessizliğimizi saklardı…

Yokluğunda senin, benim tükendiğim zamanlardı, yarısı bitmiş bir yaşam, ondan sonrası sorguda iken, sen gittin, ben bitmedim, tükendim, senin sesinin yokluğuydu bitişime eşlik eden, seslerindi unutulmaza yol giden, düşlerindi eşlik eden nefesime, bir eski hikâyeydi bu yaşam, ne dünleri belirgin, ne de geleceğinde yol izi var…

Sevmek başka bir düş, sevilmek ise bir başka yaşam ve sen ömrüme umut katmışken, dünleri yaşamak ister oldum ben…
Yarın sevgili yarınlar umut yaşanacak derken, bir şarkı eşlik etti yaşamın kalan kısmına, ne dünü kaldı ne de yaşanacak güzel günleri, sadece umut var yaşam sınırının içinde…

Bir veda şarkısının dinlendiği Bir veda şarkısının dinlendiği andaki çaresizliklerimin sıralandığı böyle bir anda güneş yanığı ile sancılar yaratan bir acılanma gibi dinlediğim bu şarkının bir cümlesini ezberleyebildim, “gidip de dönmemek gibi” özlem kovalamasında içim ve öfkenin baskınlığı ile düşüncelerim içim ve öfkenin baskınlığı ile düşüncelerim hasrete kilitlendi ki sanırım boğazımda yığılan cümle suskunluğunu yaşamak ruhsal bir işkence yaratıyordu şuan bile.

Ve ben kendi savruluşuma bile ağlayamıyorum. Gülümsemeyi düşünmem bile bedenime acı yüklemesi yapıyor artık…
Sabahın tan ışıklarına kavuşma heyecanı ise, ayrı bir işkence türünün dönüşümü oluyor, benlik sıkışmaları ile…
Elbette sen varlığının sıkıştığı düşüncelerin sessizliğimle suskunluk savaşı sonrasıydı bu an şartı ki nefes almalarımdaki kesikliklere sebep olan, düşüncelerim…

Şimdilerde düşünüyorum da kendi kendime neden bu kadar acımasızdım?
Neden şartlara göre umarsız olamadım da doğruluk şartlarını hep kendi aleyhime kullandım?
Neden acımasız olamadım, neden hep birçok şeyi görmeze geldim? Ve neden affedilemeyecek çok şeye umarsız kaldım? Oysa yaşamın acımasızlığını, hangi sebeplerle hep kendime sakladım…
Bugün düşünmekle birçok şeye evet demenin haksızlık şartlarını neden kendime yükleyip afedilecek şartları çoğula getirerek acıma duyguma esir oldum hâlâ cevapsız kalan düşünceler bunlar…

Yeşil yosunların düşlerimde tükenmesiydi vaz geçmek düşüncesinde olduğum yaşam kesitim... Kahredici bir saldırganlık hisleri ile nefes almak oldukça yaşanamaz duygular
üretiyordu…
Kaybettiklerimin geriye dönüş düşünceleriydi asıl kayıplardan büyük acılar yaratan…
Kusursuz bir yaşamın içinde var olmak arzusu ile sevgiye dahil olmaktı belki de aşırı sevgi düşüncelerinin harekete dönüşmesi idi…
Kelebeklerin gecelerde ölmeleri gibiydi benim de düşlerimde yok oluşum?
Belki de sınırsız özlem korkusuydu yaşamış olduğum hayat?
Neden bu yük taşınmazıydı içinde var olduğum yaşamın dikenlerinden batmalar hissetmem? Ve neden bu sevgi benim düşlediğimden de ağır bir yaşam artığı bıraktı bana?
Sadece sevginin yüküydü taşımak istediğim hayatın köprübaşı ki tam da ortasında çöküntüler peydahladığı bu sevgi?
Aslında korkusuz düşlerle başlayan bir zaman kesitiydi kendime aşka dair duyduğum güven ki ömrüme yayılmış üzüntü kasvetleri ile acınası yaşamın bu kesik nefeslere sebep olarak yaşam şartlarımı ağırlaştıran?

Her gün artığı gecesinde bir ertesi gün doğacak güneşle, var oluş korkuları ile yaşamam, sevmenin garip bir tecellisi olsa gerek?
Denir ya “sevgi acıları yaşatarak kendine güveni sağlar” belki de?

Suskunluk en son sessiz çığlıktır, bedensel işaretlere sığınan.

Aslında umutsuz bir bekleyişti zaman hiç takip etmeden sadece geçmişteki mutluluklardı bu günlere ruhsal yıkılışlara karşı koyabilen.

Belki de baş edilemez düşüncelerdi hayata eksiklerle karşı koyarak ödenen bedellerdi şüphesiz bedensel çöküşlere karşı duruşla dirençti karşı koyuş gücü.

Seni yazmaktan başka hiçbir şeyi yazmaya zamanım olmadı.
Ve hâlâ sen bitmedin tüm isteklerime rağmen…
21-12-2019

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 21.12.2019 18:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yalnızlık veya yalnızımsı zamanları yaşamam, zamanı geldiğinde çözülen düşüncelerle, yalnızlıktan sonra ve yalnızımsı zamanlarda nefes alabiliyorsam artık yalnızlığın bende savunucu özelliği yok demekti.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Yılmaz 4