Ayrılıklar Yaşamımıza Zamansız Girecekti 1

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Ayrılıklar Yaşamımıza Zamansız Girecekti 1


Yollara serildi yaşam boyu geçmişe dair düşüncelerin... Yarından fazlası önemini yitirerek, hafızamdan silinirken, yaşamıma tesir eden birçok anı, kendini korurken, kendimi kendimle acılandırıyordum...
Her buluşmamızda sana bir cümle yazdığım not kağıdını isterdin benden. Her gün yeni bir itiraf gibi uzatırdım cümleyi itiraf gibi, uzatırdım not kağıdını. Okumadan çantana koyardın, bense sadece bakardım sana... Sadece bakmak bir dünya düşünce görmek gibiydi... Gölümserdin, yine... Bilirdim bilerek sorularına kendince cevap arardın... Susardım...
Yaşamın dar zamanlarını sığdırırdık, düşler kurarken yüreğimizin sus denen anına konuşurduk, aniden, “sensizliğini düşünürken bedenim sarsılıyor, korkuyordum yaşamın bu anlarından” derken, içimden kopuşmalar oluşurdu...

Galiba vedasız gidişlerin bir haliydi bu içimde kırılmalar yaratan...
Ansızın “o cümleni tekrar eder misin,” dedi, “sustum.”
Biraz sonra yazdığım benim cümlemi okudu bana, sanki kendi söylemimiymiş gibi, vurgular yaparak “yaşamak senin gülüşünden doğan bir nefes alma zamanıdır” diyerek gözlerinden akan yaşların farkında değildi...

Anlaşılan bu cümle onun yaşam biçimini etkiledi... Ve sordu aniden” ne zamana kadar sürecek” diye sarsılan nefeslerle bedeni titriyordu... Sakıncasız, düşünmeden cevap verdim, “varlığınla devam edecek” dedim ve çeneleri titrerken suskunluğunu seçti..

Ve ben aniden, “yaşamak senin gülüşünle doğan bir nefes alma zamanıdır” dediğim andan itibaren bedeni sarsıla sarsıla ağlama seslerine boğulduk... ikimizde...

Aslında korkuyorduk, zamansız ayrilikler yaşamımıza girecek ve biz yalnızlığı nefeslerken, şüphesiz bedensel direncimiz de kırılacaktı işte o zaman ebedi hasret başlayacaktı...
Aslında geride kalmış ve söylendiği zamanlar yıllar iöncesine dayanan sevgi bağındaki sadakatin ezberlenmiş söylemlerinden kalan atık bir cümleydi bu...
Saygısını ve özverisini yitirmiş hislerin bu günlere sarkan anlamsız hislerle söylenen ve ardında hazmedilemeyen öfkeler bırakarak yaşamın bu günkü zamanlarında kısık bir acılanma ile beraber bir soğukluk hissi yaratıyordu sanki içimdeki öfke titremeleri ile beraber...

O günler “güzel günlerdi” yüreğimde titremeler bırakan duygulu hislerle zaman zaman güldüren, çoğunda ağlama nöbetlerine dönüşen bir yaşamın o günkü saygınlığı ile zaman zaman güldüren, çoğunda ağlama nöbetlerine dönüşen bir yaşamın o günkü saygınlığı ile
hetirlenmesi bedensel burukluk ve ruhsal heyecanlar yaratırken, bu günlere sarkan yalnızımsı yalnızımsı düşlerle kendini lnızımsı açıklığa atıyordu...

Sevmek bedensel kökü olan saygın bir yapı ile yaşadığında hazmı çok ağır olan yaşam zamanlarını yaratırdı...

Bende sevdim demenin ağır bedelleri olan yaşam zamanlarının da kabullenişi ağır bir yük taşımanın bedel ödentisi gerekiyordu yaşamın arsız zamanlarında...

Yalnızlık ruhumun baskılarının hüküm sürdüğü zamanlardı Ona karşı hasret ve özlem baskılarının ruhuma karşı yaptığı baskılar...
Kaybediş veya kayboluş korkularının yaşamına hakim oluşuydu asıl bedensel baskıların ruhuma işleyen yalnızlaşma korkularım... Zaman bir geçiş köprüsüydü kendime olan güven ve inanma duygum zamana çoğu hükmediyordu...
Ama O malüm saatlerin zaman zaman baskısı ruhsal daralış yaparken, hasretin özlemi ile ezilmek çok farklı acılanmalarlar ekliyordu düşüncelerime. Ve ben yalnızlaşma korkuları arasında sahipsiz bir ruh dağınıklığı ile yaşamı kendime zorlaştırıyordum.

Tüm düşüncelerim yalnızlaşma korkuları ile barışık bir bağ ile günlere esir oluyordu. Zaman zaman kendime sorduğum sorularla “ben kimdim bu yaşamın karelerinde” derken, farkında olmadan yalnızlaşma korkuları ile yaşıyordum...

Oysa o kendine hükmedemeden garip bir savruluşun içinde kendini yalancı bir güç içinde fark edemiyordu.

Ben korkularıma gün ve gün baskı kurarken, yaşamın o gün baskı kurarken, yaşamın o güç bedelini belki de yaşanmışlıkları kendimden uzaklaştırarak yaşam savaşı içinde ağlama zayıflığım ile uğraşı içinde uzun yıllar var oldum...

Çok uzun yıllar bedensel eziklikle zamanı geçiştirirken, yavaş yavaş yalnızlığı yaşamım olarak kabulleniyordum...

Sen sevgili yıllarca umut günlerimin huzuru içinde yaşam vaat ederken, sonsuza sürecek acılanma duyguları ile yaşamı bana perçinledin. Yıllar o günlerin uğraşları içinde geçerken zamanın bu kadar özverisiz olduğunu fark edemiyordum şüphesiz...

Yıllara uzayan acımasızlıklarını bu günlerde hatırlamak bile pek hoş olamadı. Bırak hoşluğun bu kadarı acımasız zamanlarda var olmayı bile kabullenmek imkansızın ötesinde değildi...
Anladım ki bu da senin acımasız ve tutarsız davranış tarafının gücünü açığa çıkarırdı...

Zaman unutulanlarla unutturanlar arasında farksız olarak yaşanıyordu.
Sadece düşlerini küskünlüklerle değersizleştiriyordu...
Eksik bir şeyler vardı yaşamımda, tespit edemediğim belki de düş kurmaydı çoğu zaman yaşamıma darbe zamanları yaşatan…

Şüphesiz inanmışlığın yanılgıları yaşanıyordu sürüp giden yıllarda belki de kendi kendime önemsizleştirme çabasının içindeydi geçmişte yaşanmışlıklarla yüzleşmem…
Şüphesiz yıllarca sevgi sözcüklerinin etkisi altında yaşamış olmam onların gerçek düşünce kabullenme hatalarımdı vaat edilmiş gelecek güzel günler için…

Ne kadar büyük yanıltılıştı gelecek güzel günlerin yaşamımıza dahil olacağına dair kurulup söylenen genel cümleler…

Vaat edilen gelecek güzel günler umutlarıydı yaşamımı ters yüz eden.

Artık yaşam şartlarını kabullenişle geçecek günleri kabulleniş zamanını gerektiriyordu. Belki de bedelinden tahmin edilemeyecek kadar ağır yaşam şartları üretiyordu şüphesiz güzel günleri yaşamak artık gereksiz
olmayan bir yaşam kesitini düşlemeye yönelmiştim.

Ben sevmiştim, belki de sevildiğimi sanmıştım, artık bu düşünceler çözülemeyen muammalar olarak kalmaya devam edecek, gelecek sadece bir yüzleşme beklentisi içinde varlığımı yaşayacaktım.

Ama karşı bir tükenmişlik vardı bu zapt edilemeyen duyguların karşısında.

Belki de kendimde var olmaya başlayan zaaflarıma endişe düşünceleri ile yenik düşme üzere idim ve zamana karşı bedenim gücünü sadece hak etmedim ki sorusuna uyguluyordu.

Zamana karşı bir tükenmişlik vardı bu zapt edilemez duyguların karşısında...
Belki de zaaflar zayıf düşürüyordu zamana karşı bedenin gücünü sadece hak etmedim ki sorusu uğulduyordu...

Öfkemin baskın olduğu bedenimde bu kadar sevgiye zaafla yaşam tutmak, belki de geleceksiz bir direnişimdi hâlâ cevap aranan bu sorulara karşı...
Belki de ona karşı olan sevgi gereksizliği yaşamam gerekti. Öylesine bir düş yorgunluğu ile kararsız bir yaşam boyutuna uzanıyordum. Ve yorgundum artık kendi kendimi yargılayıp sonraları sana dönüşüm yorucu bir zaman boyutuna uzuyordum ve yorgundum ama birçok şeyden vaz geçişle yaşıyordum, öncelikle sana karşı sevgili saygım kendi kendini yitirmişti...

Artık hiç kimselerimdin... Sahi sen hep hiç kimsem olacaktın...


Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 25.11.2019 12:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Galiba vedasız gidişlerin bir haliydi bu içimde kırılmalar yaratan... Ansızın “o cümleni tekrar eder misin,” dedi, “sustum.” Biraz sonra yazdığım benim cümlemi okudu bana, sanki kendi söylemi miymiş gibi, vurgular yaparak “yaşamak senin gülüşünden doğan bir nefes alma zamanıdır” diyerek gözlerinden akan yaşların farkında değildi...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Yılmaz 4