Aynı rüyada uyananlara : I - VII

Seyit Cafer Arvas
12

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Aynı rüyada uyananlara : I - VII

"Aynı rüyada uyananlara.
Saçmalama tragedyası."

"Alarak aynayı karşıma
kısarak gözlerime gözlerimi.
Derin bir nefes çekip anlatmak istedim.
Şiir diye değil.
Öylesine işte...
Biraz uzun sürecek belki ama
Şimdiden kendimden ve kendimden olanlara özür dilerim."

I

Dünyanın güzel olacağına olan inancını
yitik bir bataklığa terkediyor rüyam.
Boğazımıza kadar çamura battık iyi mi.
Olsun diyor son bir kere gülerken sevdiğine
İlerde bir karanfilli okşuyor rüzgar
Çırpındıkça batıyor adam
Zaman yıkıp gidiyor bütün gerçekleri
geriye yankısı geliyor bir nergisin.
Çarpıp duruyor bataklığa.
Ölümün gizemli çabağı duruyor işte şuramda
Bataklık mı
Ha o da iki sokak sonra şuram da.

Kalbimin durmaya niyetli olduğu bu zamanda .
Sokağın sokak olmaktan vazgeçip sustuğu ve uyuduğu sırada
ayağını sürterek en geçimsiz anında
Elleri üşümesin diye değil yük olmasın diye kendisine, paltosunun cebinde.
gözleri mahzun
Elinde dünden kalma iğdeler
dudağın da Alper Gencer ' den bir şiir .
-Kendi şiirini bu kadar okunmamıştır Alper abi bu arada...-
Olsun! diye diye geçip dururken
bir anda düşmüştür bataklığa
o sokağa girmekten korkmuş
Yinede girip ölmüştür sonunda.
İlerde bir nergis durmaktadır hemen bataklığın kıyısında
yankısı gelmektedir
çığlığı
yok olup gitmenin sayhasında.

Susmanın daha da susmak olduğu
Karanlık bir sahilin en karanlık anında
dağların ve ovaların rüzgarın sesiyle uyuduğu o anda.
Bayram namazında bayramlığını çikolataya bulayan o çocuğun duyduğu korkuya yakın bir korkuyla.
Eve gitmenin korkmak olduğu o ana.
Yılların o korkunç demine sarılıyorum
-Güzelim hatam varsa affola.-

İşte en çok buna sıkılıyor içim
Dört zindanın dördüde var ben de ne yazık ki.
Yazar bakıyor sanıyorum ki sinirli.
Olsun diyorum bende
Bir şarkı söylüyorum...
Ne zaman şarkı söylesem bir rüzgar çıkıyor işte
ne zaman yüzmeye kalksam rüzgar...
Sanırım bu gidişle ölmeye de yüzüm olmayacak.
Neyse diyip geçiyorum burayı
-Sonra aşk acısı çekiyorum diyenlerim çoğalacak.-
Bu birinci zindandı değil mi?

Sahi ne oldu bana?
Şiir bir yazgısıydı hayatımın
Duygusal biri olmayı tercih etmedim ben.
Yazgımdı...
Varsa yoksa ezberimi vermekti tüm derdim aslında
Henüz küçük bir hafızken
Gözlerim kapalı
Sallanıp dururdum öyle içten
Rahle anne olurdu
Rahle kaçmayı düşündüğüm evim
Rahle bir sahil boyu olurdu
Rahlem köy
Rahlem uyuduğum ranzam olurdu.
Gözlerim kapalı olsun yeterdi.
Rahlem bana dostluk ederdi.
Tek derdi ezberi olan bir çocuk
Rahlesine şiir karalardı işte.
Sonra bende idğam alışkanlık oldu
Ah işte hata edip gizlediğim harfler ömrüme bedel oldu.

Aşk nedir bilmediğim zamanlarda
Tek derdimin vereceğim ezber olduğu imkanlarda.
Böylesine korkmazdım hayattan
Yurtların plastik naylon terlikleri kadar igrenmezdim hayattan
Horlamaktan utanmazdi arkadaşlarım
Saydıklarık ezberimizi rüyalarda.
Bataklıklar olmadığı zamanlarda.
Böylesine ağlamazdık.
Rüyalarda.

Ömür diye tüketiyorum şu zamanları
Vazgeçtim sevgiye de olan inancımdan.
Şiir böyle kalmayacak
Yarım bırakacağım
Vazgeçtim tüm imkanlardan.
-Bura da bir es verdim.-
Sanırım vazgeçemem hülyalardan.
Seyit Câfer!
Uyan artık bu saçma rüyandan.
Rüyam...
Portakal nergisinden ders alan bir karanfilin
rahlede yazdığı bir şiirle son bulmuştur.
Duyurulur.

Niye?

"Çokta takılma
Öylesine işte ."

II

"İkilem dünyası içinde bağdaş kurmuş yanan evini seyre dalan ev sahibi gibi.
Sigarasını ellerinin arasından dudağına götüren
ve çaresizlik ya - tebessüm eden- adamın
Gözlerini kısıp dünyaya çaresiz
buruk.
Anlamsız.
İsyan etmeyip
Naralar atmadan
Öylece yanmasını seyreden adamın ahvali gibi."

Mi?

Mecaz bir kavram değil mi yaşamak?
Öyle geliyor ki sorduğum soruların cevabı yok.
Eğer mahşerde soru soramayacaksak vay halimize.
Kimsenin umrunda değil güzelim sustuklarımızın.
Dünya dönüp duruyor
umrunda olduğunu sanmıyorum
siyasi kavgaların.
Ve bir gün infilak edecek
adına kılıf uyduracak adam olmayacak görürsün.
Dalkavukluk cehennemine düştük iyi mi
yandıkça ne güzel diyor adam.
Beni hiç bir acı paklamaz diyorum da.
Bu cümlem samimi mi?
Bilmiyorum.

Sen iyisi mi bir çay demle
otur solan saksına da ağıt yak.
Vurulurken Filistin de yaslı çocuklar
Bir agitta bize yak.
Erkekler savaşmıyor bak
Bak öylece bağdaş kurup oturmuşuz.
Bizden adam olmaz.
Olsa da burada olmaz.
En fazla savaş meydanında olurdu.
Onunda önünü kestiler bak.
E bahanemiz de kalmadı .
Ah ulan...

Anlatacak bir hikayemiz bile yok.
Yalan olacak bir dünyanın
Düzenbaz erkekleri
eline almış bir karton kahve
Cesetlere basmadan yürüyoruz.
Kokusu geliyor aslında farkındayız
bacağından asılmış koyunların.
Rahatsız olmaya bahane arıyoruz
avucumuzla kendimizi karartiyoruz.

Savaşların ve karanlığın dünyasında bir adım ileri atsak uçurum.
Her şey bir şeye bağlı bu dünyada
almışız elimize bir davul çalan da oynayan da deli.
Velilerimiz teneffüste
Gözlerimiz kan çanağı
Şiir okuyanı adam yerine koymuyorlar
kim bağırsa erkek
kim ağlasa kadın diyorlar.
Neyin öfkesi ve neyin dramı anlamıyorum.
Vallahi ben bu çağdan nefret ediyorum.
Evet çare değil nefret biliyorum da
sanırım ben olduğum yeri böyle kabul ediyorum.
Sen de et.
Ama nefret
Ama sevgi
Ama küfür
Ama et .
En azından ne olduğun belli olur.
Suskunluğun bedeli
zaman oluyor.
İyi biliyorum.
Sen bilme
sen bilince valla ben kahroluyorum.

Şiir değil yazdıklarım
Öyle bakmayın
Oklarınız hazır
Öldürmeye nazır
Yaşatmaya münhasır
Ama süründurmeye vakıf.
Olsun...

Neyse neyse
Ne diyordum
Bir adam
Evi yanıyordu.
Saçmalıyorum.
Ev değil adam
Adam yanıyordu.

III

Bu dünya bir macera değil artık.
Bir adım daha atsam düşeceğim sanki
çağım cehennem ve sanki benim lavlara üfleyen.
Bir mankenim sanki vitrinleri süsleyen.
Ve somut kalıyorum yinede soyutlarım direniyor.
-Allahım yol kenarında can çekişen
o köpeği kurtaramadım.
Beni affet...
Dayanamıyorum.

Bir cam kırığı gibi ve yansıyan aynalardan.
Ve sonbahar hiç gitmeyecek gibi.
İntikamını izletirken mevsimler
Kaybolup gidene zaafım var.
Var işte benim de ah çektiğim.
-burayı da çok kurcalama

Allah'ım affet binlerce çiçek yolunurken
ya ölülere yada sevgililere
dur diyecek kadar cesur olamadım.
Bir yerlerde bu çağ yaşadı içimde
kıyameti isteyemedim.
Beni affet...

IV

Attığın adıma dikkat et Ravi
Bir adım daha atsan uçurum.
Rüzgarın sesini
kelimenin nefesini hisset
Bir adım daha atsan...

Ben gülümsemi kaybettim anne
Kalabalık bir yerde kurdele kesilirken
Alkışlarla kayboldu
Koştum aramak için sonra düştüm
Üstüm başım toprağa çamura batmış
Kolumda yara bere
Ben gülümsemi kaybettim
Karanlık bir yolda çaldılar belki
Ümit batağına düşmüş de alamadım gibi
Kaybettim kazandıklarımla
Kolum kaybolmuş gibi
Bir savaşta ansızın.
Yerine konmuyor bazı şeyler.
Biliyorsun en çok sen anne.

Ben ümitlerimi kaybettim anne
sustuğum şeylerin acısını
İnancımı
Ben kayboldum anne
Tut kolumdan
Uyandır beni rüyamdan.

Aynaya baktım son kez
Kıstım gözlerimi gözlerime
İzi kalmış parmağım da
Çıkmıyor...

Aynanın izi .
Derin bir nefes çekip anlatmak istedim.
Şiir diye değil.
Öylesine işte...
Biraz uzun sürecek belki ama
Şimdiden kendimden özür dilerim.

Çok istedim birakmak avucuna senin kadar cesur
Büyük bir hevesle topladığım iğdeleri.
Sanırım kıyas öldürüyormuş
Kaldıramadım
Ben de ektim iğdeleri
Sen de tohum
Ben diyim
Mezar.
Rüyam

V

Vazgeçtim seni anlatmaktan

VI

Vazgeçemedim kendimi anlatmaktan

VII

Aynam.
Kırıl artık buradan gideyim .
Umut
Öl artık
Ölde haddimi bileyim.

Seyit Cafer?
Uyan...

Seyit Cafer Arvas
Kayıt Tarihi : 8.6.2025 03:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Hiç bir kurala bağlı kalmadan sadece içimdekileri anlattığım bir yazıdır. Öylesine işte...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!