Hışım hazırdı , segah bir linçi büyütüyordu
Tambur taksimi geçilmişti , münzeviydi ışıklar
Ötekilerden bize ne kaldı diye sordum
Kimin yatağında imlasızdı, densizdi aşk
Eski musikilerden yansıyan Leyla ve sakiler
Pür duman , pür hicran , pür gurbetti her şey
''Piskoposlar ve Şeyhülislamlar dinsizdir'' dedi Talat
Şurdan kök dışına çıkılır şurdan hayata içelim üstat.
Söz durulunca akıp giden sızıdır boyuna
Su peşrevi , yağmur duası , sanatkar bir efkar
Endişeye mahal yok nihavend halden anlar.
Ay doğmadan şarkı söyleyen kadınlar bilirler elbet;
Bir yangının ortasında ses de gerekli çıtırtı da...
İyi yürekli kuşların bedeli nedir göç başladıysa,
Nerede rüzgarla oynaşan saçlar , hileli çıkmayan yosun,
Yoksun dediğiniz yıldızlar hangi tanrının cebinde.
Anlamışım , fırtınalı havaların etkisinde kalmışım
İrkilen bir kuğu , beyaza sürükleniş , yüz belki...
Ruhuma zarf atan bu sokak öyle bir yer ki ;
Vurulasım geliyor son şiire sakladığım kurşunla.
Çiçek adlarını sorduğum çingeneler kolluyor beni,
Savaştan haberi olmayan çocuklarla ferahlıyorum.
Anlamışım , gece bekçilerinin etkisinde kalmışım.
Ben ayrılığı bilirim , ayaklanmayı ve sisi de...
Evsizlere konuk olmak için ne kentler terkettim
Nazım geçmedi çünkü kimseye , getmek de semavi
Gidip de dönmemek var , dönüp de görmemek
Yeni bir gökyüzü bulmak gerek , bitse de mavi
Gamlı bir yıldız olarak tanı beni , ihtilalci say
Sana da öğretirdim benimle gelsen , aynı ırmakta
İki kez ölünür -yıkanmaya kalktın sen-
Kayıt Tarihi : 30.6.2001 14:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!