Satırlarımı son kez yüreğine eğip sana yazıyorum. Yoksun işte. Cümlelerim bile değişti sensizliğin vurgun saatlerinde. Herşey anlamsız, herşey kapkaranlık. Seninle gülümseyen satırlarım bak şimdi yokluğunda karamsarılığa büründü Hayatımın hiç bir karesinde sevgi olmamıştı. Sevgi zannetmiştim yalanları, umut zannetmiştim karanlıkları. Hep severken terkedildim, hep gülümserken acıya yenildim. Belki de sevilmeyi haketmedim ben. Belki de hiçbir zaman sevginin sofrasında gülüşlerimle nefes alamayacağım.
Sensizliğin vurduğu dalgaların arasında ılık nefesini bekliyorum. Telefonlarım hala sessiz, yüreğim ise sensiz. Bıraktığın yalnızlar limanda o yerdeyim. Çok mu senden istediklerim Çok mu seni uzaklarda bekleyip bir yudum nefesini beklemelerim çok mu Haklısın. Ben sevgiyi hiç haketmedim..Hiçbir zaman da haketmeyeceğim.
Şimdi bu yazıyı okuyupta çok karamsarsın deme bana. Sensizlikte çektiğim acıları bilemezsin. Sanma senin yokluğundan kanayan yaralarımın sancı değil çektiklerim. Dört duvar yalnızlığı arasında nefes alan yüreğimin çığlıklarıdır hissediklerim. Hani senin düşlerinde gökyüzüne kanatlanmayı öğretecektin bana Hani gözlerimin renginden gökyüzünü mutluluğa boyamayı öğretecektin Şimdi yalnızlığa demlenmiş yokluğunla başbaşayım. Sevgiyi haketmeyen yüreğimle sesinden gelecek ılık rüzgarları bekliyorum o yalnızlar limanında. Yokluğun kanıyor içimde, yetimliğin ağlıyor göz bebeklerimde....
Birkaç gün sonra doğum günüm. Haklısın dünyanın en mutlu insanı benim. Yanılıyorsun, yalnızlar limanının yalnızlığında üşüyorum. Artık dışarıya bile çıkmıyor. Herşey seni hatırlatıyor. Dört duvar yalnızlığında yokluğunu soluyorum. Çok mu istediklerim senden Çok mu sana dair beklentilerim...
Düşlerinde ellerini tutmaktan öte ne istedim senden. Karanlıklarıma bir avuç güneşinle gelmeni, gecenin avuçlarında uyumaktansa avuç içlerinin arasına kıvrılıp bir cocuk gibi senin yanında gülümsemeyi istedim hep. Gelmeyeceğini bile bile bir yudum sevgini diledim. Çok mu istediklerim? Artık kelimeler anlamsız, çaresizliğim ise yapayalnız. Şimdi beni bıraktığın yalnızlar limanında o yerde hala seni bekliyorum. Çok şey istemiyorum senden. Yüreğime yüreğinle dokunmak, ılık nefesinden düşüp gülüşlerinden avuçlarına yuvarlanmak..Sadece gözlerinde demlenmiş umutları sesinden duymak, kirpiklerinde ıslanmış gözyaşlarınla kanayan yokluğunu yıkamak. Söyle hadi senden istediklerim çok mu sevgili?
Senden hiçbir zaman yollarıma serilecek bir ömür istemedim. Ya da duygularıma sunulacak bir beden diledim senden. Asla senin yüreğinde bir yudum sevgi damlası istedim. Dilinde ıslanan bir kelime, iki dudağından havaya kanatlanmış bir nefes olmayı diledim ben. Biliyorum hiçbir zaman ellerimiz birbirini tutmayacak. Yüreklerimiz hep hasretin avuçlarında imkansızlığı yaşayacak. Lakin karanlıkların içindeyim. Ne olur nefesinden bir yudum hayat yolla. Seni soluyayım havayı solur gibi. Zifiri gecenin içinde kaybolmak üzereyim. Yokluğun kanarken ne olur bir avuç güneşinle karanlıklarıma gel. Karanlıkların içinde sonbaharda solan bir yaprak gibi düşmek istemiyorum kuru toprağa. Anla sevgili; gözlerinde saklı aydınlığına ihtiyacım var benim..
Yüreğime umut diye ektim seni can,diye koydum seni canımın en güzel yerine biliyorum sen sonum olmalısın ve ben seninle aşkta sonsuzluğu tatmalıyım. Yüreğime umut diye ektim seni can,diye koydum seni canımın en güzel yerine biliyorum sen sonum olmalısın ve ben seninle aşkta sonsuzluğu tatmalıyım. İnanırmısın, güne başlamaktan dahi korkmuyorum artık yaşamak bile zor gelmiyor,gece olduğunda ya yoğun bakımdan çıkamazsa diye artık düşünmüyorumyaradanıma şükürler olsun artık umutsuzluğa kapılmıyorum uykusuzlukta çekmiyorum. Dedim ya umut oldun bana, dedim ya canıma can kattın bu dünyada Özlemlerim boş, çarelerim boş…
Yüreğimdeki ateşler de küllenmeye yüz tuttu artık Sevgilerim boş, kaygılarım boş…Ama ben henüz düşmedim:Verin gecelerimi bana, hayallerimi verin
Yeniden bakayım şu kahrolası hayata…Gecelerimde sarayım en derin yaralarımı Gecelerime bırakayım en koyu karalarımı Yeniden haykırayım gündüzlerin göğsüne göğsüne Artık saatler umurumda olmayacak cünkü sen yoksun isimsiz sevdam
GEÇTİĞİN YOLU YAKIN SAYARAK
HASRETİN ZEHİRİYLE HER AN YANARAK
GÖZLERİM ENGİNDE SENİ ANARAK
İçimde biriktirdiğim ve gün geçtikçe çoğaldığını hissettiğim bir özlemdin sen. Herkesten sakladığım bir sır,derinlere gömdüğüm hüznümdün.Uyudukça bitmesin istediğim, en güzel rüyaydın sanki.Ne kadar korksam da; çıkmakta zorlandığım Sis Dağı’nın en zirvesiydin gönlümdeki.Velhasıl benimdin,benleydin.Yada öyle sandığım…
Yitip gitmemeliydi düşlerim.Meydan okuyabilmeliydim gidişlerine.Küsmelerin beni bana bu kadar yabancılaştırmamalıydı.Yeniden deneyebilmeliydik belki.Yeniden denemeyi bilmeliydik ya da.Varsın olsundu öfkelerin.Susuşların varsın olsundu.Günler boyu kalemim,kendimi sana anlatamamanın derdiyle can çekişti durdu.Bunu da istemezdim biliyor musun? Konuşamasam da anlamalıydın beni.Yaşadıkça paylaşılıyormuş,insan şimdi anlıyor.Ağlamaların ve susuşların şimdi daha bir anlam kazanıyor,hafızamın harmanında.
Hani bir de göz gezdirişlerin olurdu yaa.En çok da onu özlüyorum aslında.Sonra birden gözlerini kaçırışların.Oturduğun masadan kalkmadan gitmelerin olurdu bazen.Hiç bilemezdim nerede olduğunu.O an, aklının ve kalbinin kimde olduğunu.Vardın ve o masadaydın işte.Ama hepsi buydu.
Salıveriyorum şimdi kanatlarını allı pullu boyadığım güvercinleri.Varsın lal-i handan desinler.Kimselere söylemeyeceğim ismini.Bir giz olacaksın içimdeki.Hala rastlıyor olsam da sana,unutacağım cümlelerimi ve her şeyi…Ahh sevdiğim! Hep ben bildiğim,hep beklediğim.Gözlerimde biriken yaşlara yemin olsun ki; bitmedi…
Yasa büründü tüm geceler. Gök kubbe, yıldızlı ihtişamıyla çöktü aşkımın üstüne, aşkın içinde biçare ruhum enkazında kaldı. Senin varlığınla kurduğum ne kadar toz pembe hayal varsa, üzerine siyah boya kutusu ters gelmişçesine siyaha boyandı. Yasa büründü tüm geceler. Gök kubbe, yıldızlı ihtişamıyla çöktü aşkımın üstüne, aşkın içinde biçare ruhum enkazında kaldı. Senin varlığınla kurduğum ne kadar toz pembe hayal varsa, üzerine siyah boya kutusu ters gelmişçesine siyaha boyandı. Bir an kaçmayı denedim buralardan, sensizlik alıştığım bir durumdu, sensizliğimde hayalin bir avuntu. Şimdi annesinin en sevdiği vazoyu kırmış bir çocuk gibi suçlu hissediyorum kendimi; seni sevdiğimi söylemekte keşkelerim olmasaydı derken kendi kendime, içim buruluyor. Düşünmeden yapamıyorum; bütün servetlerini ayaklarının altına dökerek sana sahip olmayı düşünen insanlar, sırf kendi egolarını tatmin etmek uğruna her şeyi yapmayı göze alanlar, sana mutluluğu da satın alabilirler mi? Gözlerin cezbedici zenginliğin rengarenk görüntüsüyle boyanır, sen ideallerinden vazgeçip, aşkını üç kuruşa satabilir misin ya da sattırırlar mı? Nasıl canım yanıyor bilemezsin, çakıl taşlarıyla dolu bir alanda top oynarken düşen bir çocuğun derisi yüzülen diz kapağından akan kan gibi yüreğim kanıyor. Yakamozlu gecelerde bir başka hayal ederdim seni, yakamozlu geceler bile şaşkın halime, hayallerim siyahı kadife gibi emdi, korkularım aydınlığa kavuştu, bu gece yarısı sabah olmak bilmez. Olsa ne değişir ki sevgili, sensiz olan her sabah sensizliğin üstüne doğan her güneş, ay benim için.
Başlamadan son bulacak sanırım bu aşk hikayesi... Tamamlanamamış bir beste, yarım kalmış bir şiir gibi olmasından iyidir sevgili, başlamadan bitmesi belki her ikimiz içinde en hayırlısıdır. Bunları ben söylüyorum. Savaşmadan yenilgiyi kabul etmeyen bir adamdım halbuki, maneviyatın maddiyata yenilmesine izin vermezdim ben, bana ne oldu böyle bilemiyorum. Bu belirsizlik her geçen gün, yüreğimde daha da şiddetlenen fırtınanın benden bir şeyleri koparıp götürmesine sebep oluyor. Senden, varlığından, gerçekliğinden ve beni hayata bağlayıp, hayallerde seni yaşamamı sağlayan bakışlarından birazcık cesaret alsam belirsizliğe sebep olan bulutları, karanlık dünyanın üstüne güneş gibi doğan o gülüşünle dağıtsan, canımı bile ortaya koyarak savaşacağım ama yoksun işte ve yaşananlardan bihabersin. Şu an yorgun bedeninle masum bir çocuk gibi, melekler gibi uykudasındır, rüya görüyorsun belki de, merak ediyorum sevgili, sende rüyalarında yer veriyor musun naçiz siluetime, sende sevmelerinin en yücesini, aşkların en temizini yaşıyor musun? Seninle yalnız kaldığım o an söyleyebilseydim seni sevdiğimi, sonunun yıkım olacağını bile bile söyleseydim, şimdi böylesine seni kaybetmekten korkuyor olmazdım sevgili. Düşlerime giriyor kaç zamandır; ellerinde paradan oraklarıyla yüreğimde aşkının can suyuyla yeşeren sarı saçlı başaklarındaki her tanesinde aşkımızı gösteren ekinlerimizi yoluyorlar, ikimizi karşılıklı bağlayıp; sıcaklığını bile bilmediğim o pamuk ellerine tütünden bulaşan kolaları alıp gözlerime sürüyorlar, resmen seni bir daha görmemen için gözlerimi dağlıyorlar sevgili.
Ben seni olduğun gibi seviyorum, bu insanlarsa bedenini, ruhunu bir eşya misali satın almak için çaba sarfediyor, bunları gördükçe canım acıyor, tüm bu yaşananlardan habersiz olduğunu düşündükçe, boğazıma düğümlenen ne kadar asi kelime varsa haykırmak istiyorum. Senin ağırlığınca altın verebilirler. Ya ben? Kalbimi, yüreğimin sınırlarına sığmayıp beni biçare eden aşkımı, sana hasret sevgimi verebilirim şu an ki sefaletimle...Seni koluna takıp bir süs eşyası gibi taşımayı düşünen bu zenginler gibi paraya boğamam belki ama sevgiye doymanı, aşkla sarhoş olmanı, aşk ateşiyle yanmanı sağlayabileceğim gibi o ateşte seninle yanmayı göze alırım sevgili.
Yoruldum, biliyor musun? Zemheri ayazında kalmışçasına üşüyorum sensizliğimde... Bir tarafım para değer vermeyeceğini söylüyor, bir tarafımda fırtınalar koparıyor isimsiz korkularım ve sen hiç birini bilmiyorsun. Dayanması en güç acı bu; evladını yitirmiş bir anne gibi feryat edesim geliyor içimden, acısını yüreğine gömen bir baba gibi sessizce ağlıyorum, damla damla sen düşüyorsun gözlerimden, incinirsin diye korkuyorum.
Meydan okurum tek başıma,
Kuşatılsa, aşkımı barındıran yüreğim,
Bu gece ben butun uykularimi hic dusunmeden senin ugruna harcadim.Kulagimda tatli bir seni seviyorum var,ben onu yeniden duymak istiyorum!
Gozumun onunde kum misali savrulan dakikalar,benden uzak oldugunu dusundukce birde kasirgalar ekleniyor.Kum taneleri savruluyor,onlar savruldukca zaman daraliyor ama sen yoksun! Hadi bul beni,al beni gecenin koynundan bitsin bu bekleyislerim!
Butun gunleri satin almis gibi,mutlulugu tutmak varken uzaklara gitme benden.Bu kez ask seninle herseye deger,seninle guzel.Ozlemlerim umutsuzluga vurmadan gel!
Yine seninle dunyayi unutmak,bi sonunun olabilecegini dusunmeden sana akmak istiyorum,seninle caglamak,ben seninle yasadigimi anliyorum.Gel artik zifiri karanliga teslim olmadan gonul,gel.
Hayat nefes aldigin hayat degil,hayat mutlu olunca hayat ve ne kadar seversen o kadar mutlusun,mutluysan yasiyorsundur.Gel yakala hayatindan bir an,ama her guzel sey gibi cabuk bitmesin...
ayhan ay
Kim belirleyebilir tum yasananlarin rengini? Koca bir kaosun hukum surdugu bir bataklikta,gulmek kolay midir acaba? Insan olmak bu kadar mi zor? Ve nefreti gostermek sanki ondan da guc.Hic bir dusman secmiyor kinini sergilemeyi; gercek yuz gostermek beyaz bayragi savurmak mi demek,her maskesiz gosterilen yuz bir o kadar guzel,bir o kadar gucsuz kotulugun karsisinda.Hangi havlayan kopek acitti canini,o yuzden yuzune gulenden kork! Butun sakin sular derindir,derin acilan yaralar ise mehlemsiz.Insani sadece sevdiklerini vurur digerleri diye bisey yoktur.
Dun ve bu gun arasi yasadigin hayat onu tanimana yeterli mi? Herkezin hayati kesili,kisaliyor her gecen dakikada.Ne kadar yasamali ve nasil? Kim gorebilir siyah-beyaz hayatin asil rengini? Belkide hayat renklerin cumbusunde kaybolup,her duygudan tatmak demek.Ama hangisi bizim? Bize geceyi getiren karanligin siyahi mi,sabahlarin habercisi bir beyaz,kucuk bir tebessum kirmizi,sonbahar sarisi mi? Tum bu renklerin icinde birde insan var renksiz diye adlandirdigi.Kendi rengini belirleyemez insan,bunu basarmis olsaydi herhalde digerlerini de tanirdi.
Aslinda insan hic gecmise ve gelecege takili kalmamali.Butun dakikalarini kendisi boyamali,yuzbinlerce renge.Bilmiyorum,insan biraz unutkan olmali,fazla guvenmemeli,inanmamali,sevmeli ama dengeli.Zira guvenmek aldatilmaya,asiri sevgi tapmaya goturur,tapmak secenek yok demektir,secenek yoksa buyuk ir riske girmissindir,ama buna degmez.Hayat riskler icin cok dar,zaman kisaliyor.YAGAN YAGMUR UZERINDE YURUDUGUM KOPRUNUN TAHTALARINI CURUTUYOR HER AN DUSEBILIRIM!
karanlığı..ne bir menfaat bekliyor ne bir şey istiyor.sadece sunuyor kendini kendindeki herşeyi..bıkmadan usanmadan yapıyor hergün.. güneş doğuyor yine bütün asaletiyle..saçıyor o eşsiz ışıklarını kendisine muhtaç yerlere..ne kadar verirse ışığını o kadar güzelleştiriyor girdiği ortamdaki kaç yaralı yürek can buluyor onun tek bir ışıltısıyla.sen ona arkanı dönsen bile o 'o' olmaktan vazgeçmiyor.nerede ve nasıl olursan ol buluyor seni ve ısıtıyor kar kaplamış içini..ümit veriyor geleceğe dair bir bir temizliyor pas tutmuş duygularını..hayata hayat olduğu için değil seni aydınlatan bir tutam ışık olduğu için bakmaya başlıyorsun.ne varsa seni üzen geçiriyorsun o ışık demetinin içinden..kalsanda gün boyu dört duvar arasında onun tek bir parçası yetiyor sana insan olduğunu hatırlatmaya..bana insan olduğumu hatırlat şu ankara yabancılığında günes....
ayhan ay
Benden sana bir dah yol geçmeyecek nasıl olsa... HOŞÇA KAL SEVDA Kaç gün geçti, kaç hafta… Bir anda bozuldu inançlar, bozuldu üstü kapalı riya kokan vaatler… Doğruluk payın neydi ki sevdalım? Neydi bana hiç ayırmadığın, yasak elma misali kalabalıklar içerisinde saklanıp, saklayıp durduğun aslın? İkimizde özgür bıraktık birbirimizi, aslında hiçbir şekilde birbirimizin olamamışken. Şimdiden sonrasında sevda yeminlerimizde, pusu kuran hâyâllerimizde başkalarını yaşatmak için özgürüz… Gittiğin gün dün gibi aklımda, beni benden almıştın ya her şey kara bir sayfada! Ama dedim ya, ikimizde birbirimizi özgür bıraktık, aslında hiç birbirimize ait olamamışken. Düşüncelerimiz farklıydı, ben sensizlikte bile seni severken, sen dokunmalı bir aşk arıyordun… Her şey sevmek demek değilmiş,ötesini-berisini- gerisini hiç düşünmeden sadece sevmiştim ben seni… Ama aşktan çok mantık yaşatırmış sevenin ruhunu… Zaman zaman intikam yeminim oluyorsun ama; çok şey öğrettin bana, o sersefil hâlin doyumsuz bir aşk masalı yerleştirdi, adeta eşeledi yüreğime zehrini… İlk hatam; tek doğrumsun sanmıştım seni, ilk hatam; ilk yaram, tecrübesizdim fakat zayıf değildim… Kocaman bir yer açmıştım yüreğimde, sen zehrini akıtırken… Adını dilimden düşüreli, senden nefret etmeyi isteyeli, avuntu dolu gönül limanlarında gezeli, gizliden gizliye özleyeli, bir hayli zaman oldu… Unuturum merak etme, senden sonra canımı vermeye hazır olduklarımda olacak! Ama git… Gönül limanımda yerin yok, haydi git… Bir daha olma, hiç gerçek olamamışken, hakkın yok yüreğimde sefa sürmeye! Sefil ruhunla, tenha yollardan çıkıp, yüreğimi mahvetmeye! Dokunmak, koklamaktı aşk… Senin için yalnızlıkla yaşanması zordu; zordu dokunmadan hissettiğin her bir ruh… Çünkü bedeni yanında değildi… Ben seni yanımda, nefesimde istemedim mi sanıyorsun? İnanmıştım bir gün; bir gün ellerinin ellerimi tutacağına… İnandığım anlarda, en vurgunsuz, en aşk kokan anımda yüreğimden vurdun beni! Bir gün hak ettiğin yollarda, çok susuz bulacağım seni. Aşka susamış, aşka yanmış, aşka susmuş- aşka hiç selam edememiş biri olarak… Arkan dönük, bedenin çökük, gözlerinin feri sönük, ruhun özrünü ifade edememiş, titrek; ellerin ise kısır bir döngünün içindeymişçesine acıtacak seni! Hemen tanıyacağım; seni unutmuşken tanıyacağım, unutulmuş her insan gibi yalnızca hatırlanacaksın… Yalnız geçtiğin yollar, dövünüp durduğun o toprak bile kaldıramayacak seni… Çölleri arayacaksın kendi yangınında. Sanma ki bunlar birer beddua… Hep yarım yamalak yaşadın, ya da yaşadığını sandın duygularını. Demem o ki; bu senaryo seni tanıdığım için, sadece ondan! Güçleniyorum, hoşça kal sevda; seni yalanınla baş başa, dümenin ortasında bırakıyorum, o sevdalıya son bir hediye; hayatla sarılıp, şarkılar söylediğimiz an, bana bulaştırdığın zehrini sana yollayacağım! Korkma sakın, kaybedecek bir şeyi olmayanlar korkmazlar. Aşka suskun, susuzsun. Kaybetmişliğine bir başka seçenek daha ekleyebiliyorsan, korkma hakkı senindir lâkin hiç seçeneğin yoksa korkma… Korkularını gönder bana, senin için salabilirim. Her gün yeni bir kıyakla çıkıyorum karşına, geçmişimizin- hiç yaşanmamış “biz! ”in hatırına… Hoş ve de mutlu kal sevda; ihtiyacım olduğunda gelirsin yine canımın en iç yanına, onu benden uzaklara sal da mutluluk her an sarılabilir boynuma…ayhan ay
ah be babam birgün senin düştügün cektigin o acıları cekse idim sende elini acıp allaha benim ettigim duayı edermiydin benim icin ben rabbimden diledimki ya ver şifasını dik dimdik başımıza yada al yanına ver sabrını bize diye dua ettim babam ama böylesine seni hergün özlüyecegim hic aklıma gelmemeşti babam o kızmlarını özledim hanı akşam kızardın ya sabah oluncada öperek uyandrımanı özledim babam bu nasıl bir his nasıl bir duygu hiç icimden silinmiyor cıkmıyorsun cocukken senin yaptıklarını buyuyunce anlıyorum bıraktıgın o kucuk kızım bak 17 yaşında oldu derdin ya ceketimi satayım okuyun diye ablamın kucagında iken dilanım ablam cok cırkin demişti ya sende konuşamayacak o durumda bile cok güzel demiştin ya gözlerinden boncuk gibi damlayan göz yaşları icinde o torunun cok güzel oldu babam inşallah hemşire olacak o torunun ve bunlarda senin sayende herkes diyecek halit in torunu hemşire oldu ah be babam yoklukta buyuttugun evlatlarını bi görseydin varlıkta iken kızıyordun ya bana hep diyordun ya o dedigin hep aklımda eşe dosta hep söyluyorum cok degiştim babam cok uslandım tövbe ettim herşeye şu halimi bi görsen babam sen bile inanamazdın adam olmaya calışıyorum babam bıraktıgın bayragı gururla taşıyorum kimseler yıkamaz yıkılmamda cünkü ben senin oglunum babam felegin o cemberinden gectim azraile dikildim ama kimseye egilmedim babam senin gibi hep başım dik anlım ak benim bu aralar sanırım kavuşacagız gibi bi his var icimde arada sırada yokluyorlar gibi babam sanırım az kaldı sana kavuşacagım gün ve ben o gunu iple cekiyorum babam
sanırım ayrılma vakti geldi bu son vapurdan dumanlar cıkarken göklere sevda karanlıgında son düdük otüyor cok uzaklarda umudun da her ne varsa yaşamaya özlem duydugun yaşamanız dileklerimle bugunki bana yada bize ayrılan vaktinde sonuna yaklaşırken salı akşamının inşallah güzel dostluklarla beraber el ele yürek yürege yürümek dileklerimle sanırım cıkma saatim geldi ben cıkarım daha dogrusu kacacagım aman allahın emriyle gideyim :)) istemedende olsa kırdıysam üzdüysem af ola serin bi ankara akşamından güneş yüzünü saklamak üzereyken yüreklerde bulunan tüm hasret sevdalara acılan gemiler gibi sevda dolusu bir gece gecirmeniz dileklerimle aşk yagmurları sevdalarıza yagarken akşamın karanlıgında gelen huzurla beraber gecenizde de bekledikleriniz her ne varsa sana ona buna suna kısacası hepimize getirmesi dilegimle en güzel geceler sizinle ve sevdiklerinizle olması dileklerimle iyi akşamlar yüregi güzel insanlar :)
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!