Keşke uçurtma olsaydık göklerde
Herkes görseydi seviştiğimizi
Yaylalarda çınar olsaydık
köklerimiz karışsaydı birbirine
toprak görseydi sevgimizi
Derin düşüncelere daldığımda
barışa adanmış
bir yaşam gelir aklıma
Uzakları yakın ettim
Senden haber almak için
Toprağına güller diktim
Ruhuna can olmak için
Geçen zaman acı zaman
Beni affet...
Şiirler yazacaktım oysa
Beni affet...
Şiirler okumak isterdim sana
Destanlar bırakmak ardından
Hayatımda derin bir acısın
Toros dağlarından doğup
Akdeniz'e çağlayarak dökülen
Seyhan nehri kadar coşkulu
Dağ otları gibi hoş kokulu yavrularım
Dillerimde türkü yüreğimde şiirsiniz
Siz ruhumun derinliği
Ah şu utanmalarım olmasa!
Söylerdim sana olan sevgimi
Senin için yazardım aşk şiirlerimi
Bugün kuş gibi havalarda
doru at gibi ovalarda gezerken sen
ardından güle güle demek düştü bana...
Ve bir yaprak misali
savrulurken güze doğru
ağlayan bir kadın bıraktın ardında...
Bugün sana içelim
Doldur kadehi
Unutalım gideni
Unutalım kederi
Yeni günlerin adı
Düşünceler beynimin içinde
Sayısız düşünceler
Bitmek bilmeyen öğretiler
Bitmek bilmeyen eksikler
Daha da çok bilmek gerek
Zaman bana yetmiyor...
Başarılar
“Yere” mim olmadan “yâre” lam olmaz.
Görmemişken bile, yüreğim kaldıramaz.
Cemalini göreyim, cennetten de geçerim
O Kevser şarabını, sonsuza dek içerim.