Çin'de birbirini izlenileyen
Birçok imparatorun
En olunulağanüstülerinden biri de
Çien Hung'dur.
Ülkesinin sınırlarını genişletilinmiş,
Sananılatı desteklenilemiş,
Porselenciliği teşvik edilinmiş ve
..
Türk İslamın Ülküsünü kuralım
Dilde işte dinde birlik dirlik olalım
Avrupa birleşmiş biz ne duralım
Yazalım Turanım kurulsun diye
Kıbrıstan Kerkükten gelsin haberi
Bitsin gök bayrağın derdi kederi
..
MISIR’DA DEVRİM VE DEVRİMLERİN RUHU
Mısır’da devrim. Ordu yine ihtilal yaptı. Bu kez İslamcı bir lidere karşı. Bütün dünya destekliyor. Avrupa, Amerika, Suudi Arabistan, Birkaç İslam ülkesi hariç. Başta Türkiye yumuşak sert bir üslupla tavrını ortaya koydu. Yumuşak güç ya. Yemen, Tunus gibi Arap baharı denen diktatörlere karşı yapılan devrimlerden demokrasiye geçmiş ülkeler. Kendi başlarına da gelebilir diye herhalde. Bazı yayın organları Türkiye ile ilinti kurarak verdiler olayı. Mısır’ın Tayyip’i devrildi diye.
Teweter’dan organize oluyor bu devrimler. O halde tweter’e hâkim olan iktidarı istediği gibi devirebilir. CHP’li bir vekil yandaşlarına twitter hesabı açmalarını öneriyor. Bu adamların darbe arzuları hiç bitmeyecek. Halka inanmayanlar demokrasiye de inanmıyorlar aslında. Ankara belediye başkanı da önlem olarak kendisi gibi düşünenlere aynı tavsiyeyi yaptı akşam bir TV’de. Demek iktidarın da kaygıları var ve önlem almak istiyor.
Doğru da yapıyor ama yetmez. Ben bir yazımda mağdur kitleleri işaret etmiştim. 4C’liler demiştim, 4B’liler demiştim. Açlık sınırı altında yaşayan bu kitlelere işaret etmiştim. Hatta müteahhit işçilerinin çalışma şartlarının zorluğundan, insan haklarını zorlayan yanlarından bahsetmiştim. Hükümet bunların bir kısmına el attı ama diğerleri hala duruyor. Hatta bazı özelleştirilmiş hizmetlerin vatandaşa zulüm ettiğinden, bazı belediyelerin ve belediyeye bağlı kuruluşların uygulamalarından bahsetmiştim. Bütün bunların bir zulüm olduğunu, yönetici erkinin mazlumun ahından korkması gerektiğini anlatmıştım.
Şimdi de diyorum ülkede en ufak bir zulüm varsa bundan yöneticilerimiz sorumludur. Bunun giderilmesi için bütün önlemler alınmalıdır. Osmanlı padişahlarının neden tebdili kıyafet ederek halkın arasında dolaşıp onların sorunlarını bizatihi gözlemleyerek çözdüklerini düşünürsek bunun nedenlerini anlar, işin ehemmiyetini daha iyi kavrarız. Bu işi bizzat yapamıyorlarsa illere tayin edecekleri ombudsmanlarla vatandaşın sorunlarını yönetici erke ulaştırmaları sağlanmalıdır. Aksi halde toplumsal patlamalar kaçınılmazdır, bunları da birilerinin manüple ederek darbelere ortam hazırlamalarını kimse önleyemez. Siz istediğiniz kadar geçmiş darbe sorumlularını tutuklayın bunu engelleyemezsiniz. Birileri canını ortaya koyar yine de sizi alaşağı eder. Bunun için seçimi beklemez kimse. Hele muhalefetin iktidar olma yeteneği yoksa bu kaçınılmazdır.
Batı bunu iki güçlü ve muktedir partili demokrasi ile sağlamıştır. Bizde CHP hiçbir zaman iktidara alternatif olamamıştır. Çünkü bu parti demokrat değildir, ekonomiyi bilmemektedir ve yolsuzluk yapmaktan başka bir şeye meyletmemektedir.
MHP ise marjinal ırkçı bir partidir, BDP gibi onun da tek başına iktidar olmak gibi bir şansı yoktur. Geçmişte kötü sınav vermiş partilerin beli kırılmış bir daha canlanmamak üzere tarihin mezarlığına gömülmüşlerdir. Var görünseler de yokturlar. Ortada dolaşan yalnızca onların hayaletleridir.
..
Hint Avrupa dillerinin
Cermence kolundan, uzay
Almanya, Avusturya ile İsviçrenin
Bir bölümünde
Kullanılan dil.
Almanların kullandığı dil.
Bu dile
..
Saat sistemi,
Üzerine oturularak
Kabul eden; Pontus
Gece yarısını
Günün başlayışını,
Günü 24
Saat sayarak...
..
Avukatılınlık mesleğini
Bırakınılanan Montesquieu,
Bütün zamanını
Yazanılarlığa harcanılamıştır.
'Lettres Persanes'
İran mektupları
Adlı eserilinde,
..
Sözlerinde durmaz oldu hainler
Avrupa bunuyor Bosnalı gardaş.
Perde arkasında sinsi oyunlar
Dolaplar dönüyor Bosnalı gardaş
Tarih neler söyler ipret alana
Bütün dünya düşman islam olana
..
Gecenin sabaha en yakın vakti
Karanlığın en yoğunlaştığı vakitmiş.
Kötü yönetilen ülkelerde de
Yöneticilerin yalan yanlış söylem ve eylemleri
Giderek o kadar yoğunlaşır ki,
Aydınların alabildiğine artan eleştirileriyle
Doğruları dile getirmeleri
..
Aradan fazla bir zaman geçmedi. Bundan birkaç ay önce Sayın Sağlık Bakanı olsun, Sayın Başbakan olsunlar TV ekranlarında, halkın karşısına geçip; “ Bundan böyle vatandaşımızın hasta hanelerde rehin kalmayacağını, hastanedeki tedavi masraflarının, tedavi olduğu hasta hanelerce karşılanacağını, (Benim insanım tedavi için tek kuruş ödemeyecek) sözleriyle dile getirip, tüm dünya basını ve TV. lerinin önünde söyleyip, söz vermiş hatta bir nevi müjde şeklinde duyurmuştu…”
İnsanlarımız bu müjdeye gerçekten çok sevinmişler, şahsına kendilerinin gıyabında, hayır dualar etmişlerdi. Çünkü; yiyecek ekmek parası bulamayan bir çok vatandaş, bu konuda hasta hanelerde zor durumlara düşüyor, gerçekten yıllardır mağdur oluyordu… Hastane masraflarını karşılayamıyor, kimisi hasta hane kapısından içeriye alınmıyor, kimisi tedavi bitmeden hastaneden atılıyordu. Kimisi de hastası rehin alınıp, hasta yakınları tedavi masrafı için varını, yoğunu satıyor tedavi masrafını karşılamaya çalışıyor, kimileri bazı TV programlarına müracaat edip, halktan bağış, yardım istiyor, Ulus’ça duygusal sömürüye alet oluyor ve de yabancı TV. lere malzeme üretiyor, kimi hastalar veya sahipleri çaresiz-likten, umudunun kalmamasından ve de gururu incindiği için intihar edip, yaşamlarına son veriyorlardı. Bunlar masal değil… Hikâye de değil, yaşamın taa kendisi.
Bu saydıklarımı son yıllarda, hep beraber görüp, şahit olduk, birlikte yaşadık ve hala da yaşamaya devam ediyoruz… Öyle değil mi? Amma; bakın görün ki, sayın hükümet yetkilileri sözlerini hala yerine getiremiyorlar. Zaten o beyanatlarının üzerinden bir ay geçmeden birçok özel hasta haneler, vakıf hasta haneleri o müjdeye, karara karşı çıktılar… Tüzük ve yönetmeliklerinin buna müsait olmadığına işaretle, görüşlerini olumsuz olarak ilan ettiler. Sanki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan, ya da B.M.M. alacağı kararla, yeni yapacağı yasadan üstünmüş o tüzük ve yönetmelikler de, değiştirilemezmiş gibi… Sanırım işlerine gelmediği için, bugüne kadar Anayasaların bile kaçıncı kez delindiğini, değiştirildiğini, unutmuş görünüyorlar. 1924 Anayasası’ndan buyana bu yasalarımız kaçıncı kez değişti, değiştirildi acaba? Onu bilseler de hatırlamazlar… Çünkü burada yoksul vatandaşın yararı veya menfaati var.
Onların isyan ettikleri tarihlerde de ben bu konuda makaleler yazmıştım. Bu işin başarılamaya-cağını savunmuştum. Bu savunmamın yanında da, eğer böyle bir yasa düzenlemesi yapılıp uygulanırsa, çok yoksul insanın mutlu olacağını, büyük bir sıkıntıdan kurtarılmış olacağını ancak; böyle uyarlanmış bir yasanın uygulanmasının zor hatta imkânsız olduğunu yazmıştım. Evet, bu sözü hiçbir zaman söylemek istemiyorum amma, zaman beni yine haklı çıkardı. Keşke yanılsaydım, haklı çıkmasaydım da, vatandaşım mutlu olsaydı hastanede yaşadığı yürekler acısı durumlardan kurtulmuş olsaydı… İşte size gazeten alıntı yaparak sunacağım ispatı. Haber başlığını aynen sunuyorum: “ BAĞ-KUR’ u AİHM’ e ŞİKÂYET EDECEK…” haberin içeriği de özetle şöyle diyor: “Sakarya’da yaşayan Bağ-Kur emeklisi K.Çalışkan, 2002 yılında siroz hastalığına yakalanmış. Hastalığı ilerleyince, özel bir hasta hanede Karaciğer nakli yaptırmış. On iki saat süren bir ameliyattan sonra başarılı bir operasyon sonucu sağlığına kavuşmuş, iyileşmiş. Ancak; hastane karşısına 115 bin Ytl. Ameliyat faturası ile çıkmış. Bu fatura karşısında tedavi masrafları için Bağ-Kur’ a başvurmuş. Bağ – Kur’ dan bu faturaya karşılık 10 bin Ytl tutarında ödeme yağılmıştır.
Zor durumda kalan hasta masrafının tamamının karşılanması için Bağ – Kur ‘ u mahkemeye vermiş, hakkında dava açmış, fakat mahkeme Bağ – Kur lehine karar vermiştir. Hukuk yollarının tıkandığını gören ve zor durumda kalan hasta çaresiz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmak zorunda kalıp, hastane masraflarının tamamının Bağ – Kur’ca ödenmesini talep etmek zorunda bırakılmıştır…”
Bakınız sevgili okuyucularım. Bu da insan haklarıyla ilgili önemli bir konu. Maalesef uygarlık yolunda her şeyiyle savaş veren Türkiye’de, 21. yy.Türkiye’sinde böyle konular hala gündemde. Ve de insanlık ayıbı olarak çözüleceği günü bekliyor…
Sanırım, bu mağdur insanların oyları ile bu insanların yaşadığı ülkeyi yönetmeye gelen icra sahibi iktidar temsilcileri, vatandaşın zor yaşantısını görür, duyar ve de bir çözüm formülü uygular. Bir yıldan az kaldı. Kısa bir zaman sonra yine, o vatandaşın huzuruna, oy istemek için gidileceği unutulmamalıdır….
..
Şehidin son örtüsü cennet yolunda,
Yüzbin kere ölsem derim uğrunda,
Nazlı dalgalanırsın vatan bağrında,
Cânım sana feda güzel bayrağım.
Uğruna herşey feda gözlerdeki fer,
Hiç düşünmem veririm fazladır ser,
..
Nedir bu çileler? Bu ne ızdırap
Çocuklar ölüyor binalar harap
Gerçek bu Avrupa! Değilki serap
Kuralsız kanunsuz zalim İsrail
Harbin bile vardır belli kuralı
Analar ağlıyor yürekler yaralı
..
Kavgadayim ben
Bedenim en buyuk dusmanim
Adim Adolf
Resim cizmektir olumle isim
Has be has Yahudi’yim
Babam sisman bir got veren
Tum kinim dunyaya bu yuzden
..
Düşmanı düşmanın silahıyla karşıla
Tecrübelerden deyimler vardır sayısızca
Bir Türk yok mu çığlıklarıydı bir çağda
Bunu uyguluyor Batılılar akıllarınca
Gel beni kurtar Amerika….
Amerika, Avrupa kıskısıyla, Yahudi tadı Roma imparatorluğu tadında bir havayla, dalıyorlar kurtların fırsat beklemeleriyle davara daldığı gibi. Kişilik, benlik, bireylik diyerek başlıyorlar bir parmak bal sürmeye ağzına kuçu kuçu ederek sevimlilik halleriyle, nesi var nesi yok kaşımaya… Bu süreç yetiyor soyup soğana çevirmeye, kaçışan çil tavuklar, bakışan şaşkın ördekler kalıyor sonra…
..
‘Dünyanın en sıra dışı projesi’ diye tanıtılan ve tanımlanan bir çalışma amacı, çok hoş, çok ilginç, çok işsever, duyarlığı dinamikleştiren olduğu ile tartışılmaz bir düşünce. Aman Dikkat! Tam da bu tartışılmalı… Çünkü;
İlk bakıştan son bakışa kadar her bölümü soru yaratıyor ve her soruya da çok hoş yanıtlarıyla konuya ilgiyi çok ilginç sürüklüyor. Örnek: Yüce Türk Milleti diyoruz ya, şimdi yüce olmaya ‘seçim’ ile görev alanlar olacak, halk ise hesap veren. Bir sivil kuruluş bu, ilk anlayabildiğim haliyle bu sivil kuruluşa kişi, ömründe tek kere bir yıl olmak üzere seçilecek ve bir daha görev alamayacak. Bilgilendirme amacı güdüyor ve bir proje olduğuyla sınırlı, istendiği sürece hayatta kalacak, ihtiyaç doğdukça da derlenilir haline açık. Ve denemek, tecrübeleri dinlemek, izlemek hoş ve ilginç olur doğrusu.
Bu projeye bütçe hissesini bir varlıklı şirket üstleniyor ve bitiyor şirketin işi, kar ortağı değil, hissedarları ama yöre halkı, o mahalle, o ilçe, o eyalet vs. oluyor ve hissedar olarak da sözde bir kuruş yatırdı oluyor. Hissedar yatırmıyor tabi bir kuruşu, ama hissedarların toplamı kadar hisseyi şirket veriyor, bu paranın sahibi ise katılan halk oluyor. Bu proje bataklığa dönüşürse eğer, yani batarsa, halk bir kuruş ile batmış oluyor. İşte ilk soru: Denilmez mi acaba, bir kuruşluk halk battı! Her türlü denemeyi Avrupa çoktan yaşadı, bu da Türke nasip oldu! Bir şakaydı ve düşünmeye yine de değerliğini koruyor elbette…
İnsanın, insanlığa aşk olan yürekliliğine şansı da vardır, işte bu şansın uğursuz olanı bu ‘Aman Dikkat’ ile aza indirgenmesidir. Her uğursuzluğu hayra dönüştürecek çabayı vermek, insanlığa emeği hür düşünme kararlılığıyla insanın en asil ödevidir. Aman canım, biz yapalım da, hoş olmadığı hissedilirse nasıl olsa engel duvarı örerler diyen Tarikat yemliklerinden iblisler etmesin yüce Allah insanı! ‘Aman dikkat! ’
..
OKUMANIN YARARLARI
Okumanın yaşı yoktur. Bunu bilmek gerek. Çoğunlukla bunu bizlere büyüklerimiz çok görüyor. Neymiş efendim,’kız çocuğu okumazmış.’ Ben bunu yadırgıyorum. Niye diyeceksini? Çünkü öğle bir çağda yaşıyoruz ki artık okumanın yaşı yoktur diye inanıyorum. Özellikle vurguluyorum; bayanlar için çok önemli. Niye diye sorarsanız? Biz kadınlar çok eziliyoruz. Ezilmemek için artık bir şeyler yapmamız lazım. Bu gün Türkiye’nin de Avrupa birliğine katılmak istemesi, birçok vatandaşımızı sevindirdi. Gençlerimize biraz olsun iş imkânı tanınıyor. Halk Eğitimi Kurumlarında açılan kurslar ve İş Bulma Kurumlarının tanıdığı iş imkânlarının sunulması birçok kadınımızın yüzünü güldürdü.
Ve bizler. Bu imkânları kaçırmamalıyız. Hiç okuma yazma bilmeyen bayanlarımız bile artık bu imkânların farkındalar. O yüzden bazı gerçekleri görmemezlikten gelemeyiz. Şunu ifade edeyim ki; ne hikmetse kadınlarımızı her zaman küçümsüyorlar. Ama bu yanlış… Eğer devletimiz elini uzatırsa çok şeyleri değiştirebilir. Mesela başta okuma yazma kurslarının devam etmesi, diğer iş imkânı tanınan kurslarının devam etmesi ve gençlerimize iş fabrikalarının açılması gibi yararlı şeylerin olması ne kadar güzel olurdu.
Benim halkıma söylemek, istediğim şey şu: Neden hanımlarınız ve kızlarınız bu gibi iş imkânlarından yararlanmasınlar ki? Çünkü öğle bir kırız yaşıyoruz ki. Artık çocuklarımızın isteklerini yerine getiremiyoruz. Her şey pahalı… Hele okuyan çocuklarımız için, çok zor. Bu gün Bayburt’ta bile birçok ailenin zorlukla çocuk okuttuğunu görüyorum. Gelin el ele verip yardımcı olalım ki onlarında yüzleri gülsün, yalnız olmadıklarını bilsinler.
Hele okumak isteyen çocuklarımız için gelin güzel şeyler yapalım. Onların giysilerine ve okul masraflarını karşılayalım ki okumak daha zevkli olsun. Aileleri daha çok ilgilensinler. Ayrıca şunu da söylemek istiyorum: Okullarda, öğretmenlerinde yakinen ilgilenmelerini rica ediyorum. Bizlerden çok onların çocuklarımızı tanıdıklarına inanıyorum. Çünkü bir öğrencinin ders notlarıyla önce öğretmenin ilgilendiği ve sonra ailenin ilgilenmesi gerektiğine inanıyorum. Eğer ki bizler çocuklarımızın gelecekte iyi bir eğitim almasını istiyorsak öğretmenleriyle birlikte çocuklarımızın nasıl ders çalışmasını sağlıya biliriz? Sorusuna beraberce cevap bulmamız gerekiyor. Öncelikle disiplin gerek. Okumayı sevdirmeliyiz. Okumayı bilmiyorsan karşındakini okut ki sende bir şeyler öğrenesin. Ne garip ki; bazen bizler nasıl bir hayat yaşadığımızın farkında değiliz. Bizler cahil yaşadık gelin bu gençliği cahil yaşatmayalım.
Bu memlekette okumayan kalmasın, onlarında bizden farkı olmasın. Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırları ne olursa olsun onların gelecekte iyi şeyler yapacaklarına inanıyorum.
..
Otomobil oldu at, at otomobil.
İstiyorum tezek dökmeyen at/om-obil.
******
Göz, görür mü ki gözünü.
Görsün, gözünün gözünü?
******
Doktor ve öğretmenim oruç.
..
Sanki sen doğrusun - haklısın... hah –hay!
Ya doğru - haklı olansa Fazıl Say
Bir düşün - taşın... eğer varsa başın?
Sen ne bilirsin ki? Nesin? sayın Bay
..
Cagızlar cegizler olur verilen telkin.
Cakkalr cukkalar dolmalı birde helkin.
İrin misali akarak anası ağlatılır halkın.
Hak korkusuyla aday olmalı...
Herkesin refahı huzuru olmalı amaç
El ele verince düzleşir her yamaç.
..
ATAMIN KANIYLA YOĞRULMUŞ, bu vatan, bu taş, bu toprak
Bütün dünya selam durmuş, BENİMDİR BU ŞANLI BAYRAK
NE KUTLU, NE KUTLU TÜRKİYEM
NE MUTLU, NE MUTLU TÜRKÜM BEN.........(nkrt)
Adriatikten, çin seddine, bir düşün kendi kendine
..
Niye kimse göremiyor,
Görenler niye ses etmiyor,
Avrupa bir oyun oynuyor,
Amerika bizi bölüyor…
Din ve bayrak aşıkları,
Niye hala haykırmıyor,
..