Bu kitabın yazılmasında emeği olan dostlarıma teşekkür ederim.
Sevginin “yeşil” olduğunu söyleyen, bozkır bilgesi, Emirdağ Suvermez Köyü’nden arkadaşım Berber Faruk, beni bu kitabı yazmaya sen ittin,; değilse bu çalışma ortaya çıkmayacaktı.
Sevgili hocam Attila İlhan, bunca yoğunluğunuzun arasında yazdıklarımı okuma inceliğini gösterdiniz.Kitabı baştan sona iki kez okumanız bana güç verdi.
Sevgili yayıncı dostum, Selçuk Maviengin, bu kriz döneminde tanınmamış birinin kitabını basma cesaretini kutlarım.Ayrıca sayfa düzeni ve düzeltmelere de çok emek verdin
Dolaştığım köylerde derleme yaptığım dostlarım,bana insan güzelliklerimizin hala yaşadığını gösterdiniz.Emirdağ Kılıçlı köyüne varıp,arabadan inince,kerpiç bir duvarın duldasında laflayan yaşlı kadınlardan birisi,ilk kez gördüğü bir insan olmama rağmen,önlüğündeki kuru fasulyeleri uzatarak “al bunlar senin olsun kapının önünde büyüttüm,içimden geldi” demişti,kim olduğumu sormadan ve söylemeden..onu hiç unutmayacağım.
Hepinize sonsuz teşekkür ediyorum
Ayrıca İzmir, Selma Yiğitalp Lisesi öğretmenleri, okuyan ve eleştiren arkadaşlarım,sağolun.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta