Aşktan Başlayacağız
Zamanın yüzü solmuş bir fotoğraf gibi bakıyor bana.
Eskiden gülümsediğimiz yerlerde şimdi sadece rüzgâr dolaşıyor.
Bir kahkahanın yankısı bile kalmamış duvarlarda.
Sanki biz hiç orada olmamışız gibi.
Sanki bütün o hikâye, yağmurdan sonra toprağa karışan bir mürekkep gibi akıp gitmiş.
Oysa ben her sabah uyanınca hâlâ senin adını duyar gibi oluyorum,
sanki birisi içimde seni tekrar söylüyor, sessizce, sabırla, inatla.
Aşkın geçtiği yerlerde zaman durur derler.
Bizimkinde zaman durmadı; sadece biz kaldık geride.
Birbirimize yetişemeyen iki yürek olduk.
Aynı gökyüzüne baktık ama aynı duayı edemedik.
Sen bir tamamlanışı aradın, ben bir başlangıcın peşine düştüm.
Ve ikimiz de birbirimizin cümlesinde yarım kaldık.
Gözlerinde bir sonsuzluk vardı; ben o sonsuzluğu ev sandım.
İçine yerleştim, duvarlarını sevdayla ördüm, pencerelerine umut taktım.
Ama meğer o ev bir yolcu hanıymış, kalıcı değil, geçiciymiş…
Sen yola çıkmak için hazırlanıyormuşsun, bense kök salmak için.
Bir gün baktım, bavulun kapının önünde.
Gidişin sessizdi ama o sessizlikte binlerce kelime gizliydi.
Ve o gün anladım; bazı ayrılıklar sesle değil, nefesle başlar.
İnsan sevdiğini unutmuyor, sadece susmayı öğreniyor.
Ben de sustum.
Sana yazmak istedim defalarca, ama her kelimenin ucunda senin gülüşün vardı.
Kâğıt seni taşımaya yetmiyordu.
Kalem dayanmıyordu bu kadar özleme.
O yüzden yazmadım.
Çünkü biliyordum ,seni yazmaya başlarsam, kendimi silemeyeceğim.
Bir zamanlar ellerin vardı; şimdi rüzgârda yankısı.
Bir zamanlar sesin vardı; şimdi içimde bir boşluk onun yerine konuşuyor.
Ve ben o boşluğu dinlemeyi öğrendim.
Çünkü orada hâlâ sana ait bir yankı var:
“Ben buradaydım” diyen bir fısıltı, “Sen hâlâ bekliyorsun” diyen bir hatıra.
Bazen gece oluyor, şehir susuyor, herkes birilerinin omzunda uyuyor.
Ben ise senin yokluğunun omzuna yaslanıyorum.
Yokluğun bile sıcak bazen, varlığından kalan bir gölge gibi.
Bir an, sanki kapı çalacak, sanki sen döneceksin…
Ama kapı çalmıyor.
Ve ben yine aynı sessizliği içiyorum bardak bardak.
Adınla yanıyorum, adınla sönüyorum.
Zamanla anladım; bazı aşklar bitmiyor, sadece biçim değiştiriyor.
Bir mevsimden diğerine geçiyor, bir kalpten diğerine sızıyor,
bir cümlede yankılanıyor bazen, bir şarkının içinde saklanıyor.
Bizimkisi de öyle oldu.
Ne tamamen gitti, ne tamamen kaldı.
Arada bir yerde yaşıyor , “belki” kelimesinin tam ortasında.
Seninle geçirdiğim zamanı unutmadım.
Ama artık onu özlemle değil, şükranla anlıyorum.
Çünkü sevmek, birine sahip olmak değil;
birine kendini bırakabilmektir, korkmadan, eksilmeden, hesap tutmadan.
Ben sana kendimi bıraktım.
Sen de bana bir ihtimal bıraktın.
Ve belki bu, aşkın en saf hâliydi.
Herkes kendi kalbinde bir mevsim taşır.
Benim mevsimim senin adınla açan bir bahardı.
O bahar hiç bitmedi; sadece takvime uymadı.
Şimdi her yıl, aynı tarihlerde bir koku gelir burnuma.
Senin sesin gibi, senin gülüşün gibi.
Kalbim tanır onu , “o geldi” der.
Ve ben usulca içimden geçeni fısıldarım:
“Bir zamanlar biz vardık.”
Belki yine aynı şehirdeyiz,
belki aynı gökyüzünün altındayız ama artık aynı yıldızlara bakmıyoruz.
Yine de biliyorum, bazen sen de durup bir an düşünüyorsun beni.
O an, rüzgâr yön değiştiriyor,
ve ben hissediyorum.
Bir anlığına, kalbimin kapısı aralanıyor,
ve içeriye tanıdık bir sıcaklık doluyor.
O kadar gerçek, o kadar sen ki…
İnsan unuttuğunu sanırken aslında sadece dinlendiriyor kalbini.
Benim kalbim seni unutmadı.
Sadece seni daha sessiz bir yere koydu.
Orada kimse rahatsız etmesin diye.
Orada sen hep gül, hep iyi ol diye.
Ve orada, her şey bittiğinde bile, bir “biz” kalsın diye.
Sonra döndüm kendime
Ve dedim ki….
Bensiz günleri unut,
Bütün bildiklerini de,
Aşktan başlayacağız.
Hüseyin Erdinç
Kayıt Tarihi : 13.11.2025 13:54:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!