Bir tapınağa girdim sessizce,
zaman diz çökmüş kapısında.
Taşlar kadim bir kalbin atışıydı,
yüzyılların nefesini taşıyordu.
Aşkın simgesi heykeller çevremde,
kırık ama mağrur;
her biri unutulmuş bir yemin kadar eski.
Gökkuşağı renklerinde bir nehir akıyordu,
masumiyetin ilahi akışı gibi.
Duvarlara kazınmış melek tasvirleri
kanatsızdı artık;
belki de çok sevmişlerdi.
Aşk tanrısına adaklar adanırken
gökyüzü sustu,
ve nehrin rengi kızıla çaldı.
Bir ayin başlıyordu.
Gizli, derin, ürpertici…
Kalpten kalbe sızan bir yakarıştı bu.
Eros, kutsal bir görevli gibi
çıktı karanlıktan;
yayını gerdi,
dua edenleri vurmak için değil,
görünmez bir bağla mühürlemek için.
Tutku ve aşk orada buluştular,
kader ırmağının başında.
Ateşle su gibi
birbirlerine karıştılar,
her sevgilinin yüreğinde
yeniden doğmak için.
Göğe doğru,
zamanı aşan
ve ölümü unutan bir ant içtiler.
Bu mabedde sonsuza dek
bir dua gibi yankılandı
adı konmamış,
ama hissedilen
ölümsüz aşklar.
Mesut Yüksel
Kayıt Tarihi : 16.12.2025 16:14:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!