-özel kişime-
I. 2009
Yıl iki bin dokuz
Yirmi altı temmuz
Uzundu yolumuz
Kısaydı tanışıklığımız
Günler doldu temmuz çıkageldi
Değişen yoktu eskiyen yıldan gayri
Bir öğle ve ikindi arası
Üç yüz altmış beş gün
önce bugün
Akşamın ezanına ramak vardı
Ve 6 saati vardı şubattan kalma
Artık ayların eksik günlerine
Bu zaman arasında
Seni sakladım gönlüme
Oldun paha biçilmez hazine
Hangi yanıma koysam
Çekti beni gözlerine
Üç aylar
Aşk başlar
Ve dönence
Dönenceden bir ay önce
Yol görününce
Aşk başlamıştı bence…
Bir gece iki hece
Saat onda
Balkonda…
Konuştu gönüller
Gül doldu her yer
Tapındı tapınanlar
Yol ortasına bağdaş kuranlar
Sürtünen sürtükler dünyasına inat
yaşanacak bir hayat
bu yüzden işte
Nasip diyeceksin her şeye
Hakikate, güzele, kahpeye
Ve sevmeye
Dinliye dinsize
İşte her şeye
Diyeceksin ki nasip
Kutsal olan seni bulur gelip.
Ve kendi eliyle
Kutsal olanı
Bırakır gider sana getirip
Unutulan medeniyet canlısı
Hilafet yanlısı
Son Osmanlı kızı
Adı: eda
Şah damarımda yazıldı bana
Geceleri uyumam
Gündüz uyanık durmam
Beynime işlerken zaman
Durmaz sen olmadan
Tarihçe okunur şühedadan
Bir bir…
Aşkın şehitleridir:
Kimi çölde Mecnun
Kimi dağda Ferhat
Kimi Züleyha da Yusuf
Kimi de zavallı acınası
Aşkın şühedası…
Ve yılların milenyumunda
Bozkırların sıcak kumunda
Barışın ortasında
Aşkın adı artık: Eda
Güverciler yerini bıraktı sana
Meydan okudu aşk zaman
II.
Park Hüdavent
Ve nihayet
Parmaklar konuştu günahsız
Ey Kutsal ve aziz kız
Sen olmadan yaşanmaz
Düşünmesi zor
Hoyrat ve manasız
Yaşar mı Musa asasız
İsa çarmıhsız…
Durursa bir Nebi kutsalı olmadan
Doğmayan günde
Ancak ben de kutsal edasız
Ruh üflendiğinde
beynime
ölürüm sessiz sedasız
Hüdaventte bir akşam
Seni gördüm ne yana baksam
Yanımdaydın bir mesafe
Uzaktın bir o kadar.
Dokununca sıcak ele
Sevgi akar
Durulur cennet
Cehenneme bir yol
Melekler bekler nöbet
Sevmesen de haklısın be gülüm
İkimiz bir alem için gönderildik
Anladım
Vicdan azabı nasıl bir şey anne
Diyemiyorum yaşadıklarıma bana ne
Kutsal kız çıkınca karşıma
Dilim tutuldu gök indi yere
Sustu Hüdavent hatun
Ve inançlarım canlandı önümde
Ardından diyemedim durun
Ey insanlar
Yaratılmışlar
Yaratılacaklar:
Namazlar eda edildi
kazaya bırakılmadan
Mevlüt okusun müminler
Kuran okusun cinler
periler
Yedi tepe şehir
İstanbul
Çöksün üstüme bir bir
Eyüb’ün çilesinde bir şiir
Sana yazılır
Kalbe bestelenir
Gebe kalmak nasıl bir şey anne
Söylenmeyen yeni şiirlere
Gözlerine bakmadan yazılmaz şiir
Bunu en güzel seven bilir
Bu topraklarda yazmaya başladım
İlk kez aşk başlamadan
Başlangıçta yazdım
Sana her kelime yakışmıyor
Ve layık değil sana her cümle
Sıradan ve aciz bütün şiirler
Unutulan gönül yazgısı
Aşkımın sevgi durağı
Kaderimin son kızı
Adı: Eda
Anne karnında yazıldı bana
Sen de ve gözerinde gizli manalar
Ve eller
sana dokununca anlam taşırlar
karanlık çöktüğünde
Rüyanın bir köşesine
beni de al
Eskimesin hatıralar
Ne saz çalınır ne bülbül öter
Emin ol benim gönlüm ikimize de yeter
Düşünme bebeğim geçmeyen ne ki
Değişmeyen var mı dünyada
Biri başlar biri biter
Yeter ki bırak duygularını nefsane bazen
Aşk yaşayalım insana benzeyen
Güven var bakılmayan gözlerinde
Söz var konuşmayan dudaklarında
Sahipsiz güller içinde sahiplenen
El tutmanın heyecanını yaşar Hüdavent
Aşk vurulur kalbe
Sevgi işler darbe darbe
Sev ki dünyam canlansın
Sen bana özel bana başkasın.
III.
Aşk bende
Çöl fırtınaları eser beynimde
Seni görünce
Ve eriyince buzlar
Bitirirsin sevgileri
Başlatırsın kutsal sevgiyi
Bana özel olursun
Başkasına mahrem
Sevgiyi yaşamak
Aşkı kutsal bilmek
Yaşamak ve yaşatmak aşkı
Ötesini görmek alemin
çirkin toprağın elbisesi
olur mu dünya ya dur demek
silahın sesini sıkmak suya
kolay mı zamana erişmek
ben bir bozkır çocuğu
sevmeyi kutsal bilen
şiirinde bugüne dek
hep nefret işleyen
sevilmeyi düşlemeyen
sadece gönül veren
esmer toprakların çocuğu
ilk kez yazıyorum severken
duygularımın çoğu
buğulu
ardına gözyaşı serpen
bana sevmeyi hatırlattın
unutuldu mazide kalan satırlar
gizli kalır resimler
gölgen yükselir başım üstüne
sen gözlerin ve örtün
Oluyordu bir bütün
Adın Eda galubeladan göründün
Bekler seni cennet
Düşler yanında gerçek olur
Gözlerinin utanmasına
Ve aşkıma şahit Edeler
Yalan söylemez tutulursa eller
Parmaklar konuşur günahsız
İkimiz bir alem için gönderildik
Anladım
Bir aşk hikayesi yazılacak
Kuşaklar okuyup
Dinleyecek asırlar
Çözülecek gizli kalan sırlar
Ve Mazin silinecek Barış
Yüzüne vurulacak masum gülüş
Kutsallarına sığınacaksın
Seni anlayan bir tek onlar
Sen
yüreğimde çocuksu sevgili
olursun hallerimin masum dili
ellerine uzanmaya mahrem eli
kendi çile çeken Eyüp
bana da çektirdi semti yerleşkede
yedi Tepeli şehir
İstanbul
Üstüme yıkıldı bir bir
Sustu Fatih sessiz kaldı Bizans
Kontsantine de kalmadı kibir
Dünya karanlık ve zifir
Ve bir gönül andı adımı
İşte o gece
Adın geçince
Duygulandım ve duydu Venüs feryadımı
Ama sen
Kimseye söyleme ağladığımı
Her defasında gurura
Bir keresinde ihanete ağladım
Bu kez sevgiye…
Yalnızlığın geceye çöktüğü an
Her nesne susar
Sen de konuşman.
Lakin ben haykırırım:
Değerlidir gönlümün edası
Titrekçe yükselirken bir bakışın sedası
Çekilir kutsal kızın narin eli
Tutamazsın, dokunamazsın
Öğretir bana güven kelimelerini
Şüheda dinlesin beni
Aşkın bütün şühedası-
Tarihin kokusu andırsın seveni
Yıkılsın Orhun’un Kitabeleri
Gözlerin tarihe yüz tutmuş
Çağa meydan okumuş ruhun
Unutulan aşkların canlısı
Din yanlısı
Son masal kızı
Adı: eda
Tarih başlangıcında yazıldı bana
Seni bekledim
Hayalinin beynime kazınmasını
ruhuma yazılmasını
En güzel şiiri söylemek
Ve en güzel türküyü bestelemek
İçin
yazın kışında
Seni bekledim
Miladi takvimin hicri yılında
Yeni çağın başlangıcında
Kavgalar hatırlatır aşkı
Sövgüler iltifat olur
Unutur mu aşık yaşanılanı
Dünya küçük huzur
Nasip nerde olsa seni bulur.
IV.
Doğduğun gün
Yıldızlar göğe çakılır
Yerde kalır gizli olan her sır
İstendikçe yazılmaz
Yazdıkça istenmez
Aşk kalbe yazılır
Dil söylemez
Yok gerek bence
Kan kusar gece
Yeşil dallar sarkar mevsime
ve gerek bence
Aşk kalbe yazılmalı
Tarih bulunalı
Çağlar başlayalı
Aşk kalbe gerek…
Şafak otuz ikilerde bekledim seni
Olmayan günlerin durağan aylarında
Mevsimin ilk sigarasını sana yaktım
Güz geliyordu çiçeklere
Bahardı seni bıraktığım
Ayın gölgesindeki rıhtım
Güzellik bedendedir
İnsanlık ruhta
Sense güzel insansın
Masallar ülkesinin Kaf Dağında
Siyaset gölgesinin sağında
Gülpembeler
Mona Rozanın akşamında
Senin gölgende solar.
Kelimeler esnektir ve yetmez
Anlatmaya sana sevgiyi
Dirilttin gözlerimi
Bir başka baktı ellerim
Gülüm
bugün
Kutlu olsun doğum günün
Yılın her ayı güzel
Kasımı bana özel.
Bebektir ağlar, günahtır işlenir
Haramdır ki helal bilinir
Tertemiz sevgilere layıksın
sen olmazsan aşk hiçtir.
Vesselam…
Aşk, sende bilinir.
Sen de söylenir son kelam
Ve sen de biter çekilmez sancı
Unutulan aşk başlangıcı
Kutsal sevgi yanlısı
Son şiirimin kızı
Adı: eda
Galubeladan yazıldı alnıma
Sitem
Hatırlar mısın bilmem
Demek ki bir an
Gecenin gündüze çöktüğü zaman
Sesler unutturur sesimi
Yıldızlar örtüye bürünür
lakin gece hür
gece yalnız
gerçekleri tek gece görür
bakışın masum huzur
eskiyen her şeyi sen de bulur
Tanrı yok olur gözlerinde
Allah yolunu bulur
V.
Ve Şehir:
İstanbul
artık medeniyetlerin şehri
nursuz yüzlerin piri
Sen medeniyet artığısın belli
Yosmasın bir nevi
Ayıransın seveni
Herkes şiirler yazdı sana
Yüzyıllık çağdışılarına uyan şehir
Kutsal Edamı göster ki bana
Lanet okutma kendine
ayasofya dirilir
Sultanahmette kibir
diz çöker önüme
senin bulunduğun bu şehir
Herkese yeten İstanbul bana dar geldi
Herkesi taşıyan vapur ben de battı
Eminönün balık kokusu bile sevmedi beni
sinmedi üstüme
Basmadı bağrına
Ruhumu daraltırken memleketim
Seni gurbet üzmüş ne diyeyim
Parmaklarımı sıkıyor doğduğum şehir
Seninkini istanbul sıkmış ne ki
Yolculuk dokundu yüreğime sessiz
Sanki bıraktım seni
İstanbul yolunda kimsesiz
Unutulan fetih sevdası
Medeniyet yanlısı
Son destan kızı
Adı: eda
1453 te yazıldı bana
VI.
Cemreler düşer
Havaya suya toprağa
Birer birer
nefesin ince
ruh üfler ruhuma serince
ellerin dokununca elime
havaya düştü cemre
bir hal oldu göğe
adın yazıldı bana
işlendi kalbime zerre zerre
Bir şiir esiyor yüreğimde
Sana olan uzak sesimi
Ve
Aşkımı getirsin günler
Unuttuğum insanlığım hatırlansın
Hicran ersin sona
Kainatın her şeyi yakışır sana
Sense bana
Aşka direnmek gerek
İnadına sevmek
Çöpe atılan mazi sende silinir
Senin kalemin yazar sevgiyi
Ve senin sevgin siler maziyi
Ne güzel
Silmek herşeyi ve herkesi
Senin gözlerine saklamak
Bir başkaydı ölümü istemek
Birden toprağa serilmek
Düşmek, kalkmak
Hayatı işlemek ilmek ilmek
Ve başkaydı baharı getirmen
Gözyaşınla suya cemre düşüren.
Gökyüzünün güneşi sen
Sancısı yok sevmenin
Tadı var saflığın ve temiz olanın
İster günahkar ol ister günahlı
Gel yine gel.
Bir gün cennet ol
Allah a bir yol
yine de gel.
Okyanus ucu gibi uzaklarda
El değmeyen saçlara
Düşündüklerimi yazamıyorum
Yazdıklarımı düşünmüyorum
Anadolu’nun sıcak kumunda
Seni bulduğum yerde
toprağa düştü cemre
insan yaratıldı yedi günde
sevgi üflendi sessiz
bizden öte ruh aciz
ruhumu örter deniz
kalbimde senden kalır bir iz
olmasa da haberin
gece çöker üstüme
derin
ince
ve serin.
Rüyalarım dokunur saçlarına
Düşlerim ellerine dolanır
Sabahın inatçı rüzgarına
İnat
Edam olur bütün kainat
Susar Beethoven’ın nağmaleri
Silinir Vangoh’un resimleri
Kurulur Osmanlı
Yıkılır Bizans kalesi
Zamanlı
Anlı
şanlı
Düğün İlah sesi
Var mı bundan ötesi…
Yok bence
Ya sence?
Yada herhangi bi gece
Hayalin yokken yanımda
Birer birer
İkonalar yıkılır
Mabetler çöker
Sen olmazsan eğer
Edalım anlatamam
Belki ama
Gözlerim yaş döker
Gülüm
İşte budur hüküm
Evrene itaat lazım
Bak işte yine:
Düştü son cemre
Ve uyuldu İlahi emre
Adı eda
Galubeladan yazıldı bana
Kışım baharım yazım
Kutsal ve berrak aşkım
VII.
Sonlar
26 temmuzdur onlar
Şafak otuz ikilerde bekledim seni
Olmayan günlerin durağan aylarında
Mevsimin ilk bestesini sana yaptım
Güz geliyordu her yere
Bahardı seni bıraktığım
Ayın gölgesindeki rıhtım
Ardından maziye baktım
Vicdan azabı nasıl bir şey anne
Diyorum yaşadıklarıma bana ne
Kutsal edam çıkınca karşıma
Dilim tutuldu gök indi yere
Ve inançlarım canlandı önümde
Gebe kaldım yeni bir şiire
Ben
bir bozkır çocuğu
sevmeyi kutsal bilen
şiirinde bugüne dek
hep nefret işleyen
sevilmeyi düşlemeyen
sadece gönül veren
esmer toprakların çocuğu
ilk kez yazıyorum severken
duygularımın çoğu
buğulu
ardına gözyaşı serpen
Sen
yüreğimde çocuksu sevgili
olursun hallerimin masum dili
ellerine uzanmaya mahrem eli
kendi çile çeken Eyüp
bana da çektirdi semti yerleşkede
yedi Tepeli şehir
İstanbul
Üstüme yıkıldı bir bir
Sustu Fatih sessiz kaldı Bizans
Ve artık
Galubeladan başlayıp
Birbirimize yazıldık
Güzellik bedendedir
İnsanlık ruhta
Sense güzel insansın
Medeniyet ülkesinin İstanbul’unda
Siyaset gölgesinin sağında
Gülpembeler
Mona Rozanın akşamında
Senin gölgende soldu.
Kelimeler esnekti ve yetmedi
Anlatmaya sana sevgiyi
Dirilttin gözlerimi
Bir başka baktı ellerim
Gülüm
İşte budur hüküm
Evrene itaat lazım
Kutlu olsun doğum günün
Kasımın her günü güzel
Yirmi ikisi bana özel.
Rüyalarım dokundu saçlarına
Düşlerim ellerine dolandı
Sabahın inatçı rüzgarına
İnat
Edam oldu bütün kainat
Sustu Beethoven’ın nağmaleri
Silindi Vangoh’un resimleri
kuruldu Osmanlı
Yıkıldı Bizans kalesi
Zamanlı
Anlı
şanlı
Düğün İlah sesi
Var mı bundan ötesi..
VIII.
Tekrar tekrar
Ruhumu aşk sarar
Artık kalem durmalı
Elerim susmalı
geliyor sevdamın yazdıkça yazası
Ey:
Unutulan medeniyet canlısı
Hilafet yanlısı
Son Osmanlı kızı
Adı: eda
Şah damarımda yazıldı bana
Ey:
Hatırlanan gönül yazgısı
Aşkımın sevgi durağı
Kaderimin son kızı
Adı: Eda
Anne karnında yazıldı bana
Ey:
Bilinen aşkların yaşayanı
Din yanlısı
Son masal kızı
Adı: eda
Tarih başlangıcında yazıldı bana
Ey:
Yazılan kaderin başlangıcı
Kutsal sevgi yanlısı
Son şiirimin kızı
Adı: eda
Galubeladan yazıldı alnıma
Ey:
Tekrarlanan fetih sevdası
Medeniyet yanlısı
Son destan kızı
Adı: eda
26 Temmuzda yazıldı bana
Unutulan medeniyet canlısı
Hatırlanan gönül yazgısı
Bilinen aşkların yaşayanı
Yazılan kaderin başlangıcı
Tekrarlanan fetih sevdası
Adı: eda
İnsan yaratıldı ve yazıldı bana
Gülüm
İşte budur hüküm
Evrene itaat lazım
Bak işte yine
Düştü son cemre
Ve uyuldu İlahi emre
Adı eda
Galubeladan yazıldı bana
Kışım baharım yazım
Kutsal ve berrak aşkım
En güzel cennet sen de saklı
Dahası bana suçlu bana yasaklı
Alnıma yazılan kadersin
Meleklerden bana bir habersin
........................................BRŞ
............................Ağustos 7 ve yıl 2009
.......................................Gölcük
Kayıt Tarihi : 4.2.2019 21:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!