Uçurum diyarında kalbim mahzun ve tenha
Yeniden ölür Leylâ, her bakışta bir daha
Bir âfet-i sûzan ki, âteş olur düşlenir
Her gece hayalimde bin cinayet işlenir
Çarpışır cân ile câm, kırılan ben olurum
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şair-i merhumun faş etmekten imtina ettiği yani, sakınca gördüğü aşk'ı Kerbela vakıası ile alakalıdır ki, Hüseyni bir sevdadan bahsetmiş! Lakin şiirin hacminin kısalığı bu mevzuyu izah etmesi için yeterli olmamış, sakıncalı sevdasının türü beyadan mahrum bırakılmıştır.
Evet; Kerbela vak'ası ki bu ayda vuku bulmuştur. İzahı gerçekten; manen, dinen, vicdanen, aklen mümkün olmayan bir hadisedir. Sırf saltanat sevdası için bu kadar menfur ve vahşi bir katliamın yapılması hafsala dışı bir olaydır!İnsanoağlu hakiki din-i İslamdan ve ya, din-i İslamın hakikatından uzaklaşınca en olmayacak denaetleri, şenaetleri ve cinayetleri gözünü bile kırpmadan irtikap edebiliyor!
Rabbim Ümmet-i Muhammedi ve insanlık alemini bu gibi gayr-i İslami ve gayr-i insani vahşetleri irtikap etmekten ve maruz kalmaktan muhafaza etsin, aminnn.
Şaire, Allah(cc)tan rahmet, arkadaşlara da hayırlı çalışmalar dilerim.
Ne mutlu ona, herkes ardından böyle bir eser bırakmak ister. Yalnız hayatı hakkında belirtilmeyen bir husus var; Yakından tanıyanlar şairin öldüğünü belirtiyor. Bu güzel şiiri, seçici kurul günün şiirine uygun görüp seçerken bir de öldüğüne dair not düşseydi iyi olurdu. Ölmüşse Allah gani gani rahmet etsin. Kabri nurla dolsun. Ardında bıraktığı eserler emeklerinin semeği boşa gitmesin. İnsanlara akıl fikir olsun diyorum.
Yitişlerine ulaşmaya ramak var,
Pişmanlıkların ayak bağı olmasın!
Hayat akıyor,gözyaşların neden aksın!
Selamla heyecanlarını,
içindeki çocuğa kıyma,
Hadi,yeniden başla!
Görülmedik o kadar yer,
sevilmedik öyle sevdalar var ki...
Keşkelere ağlama zamanı değil.! !
..
..................
kalemin emeği saygı duyarım. Allah rahmet eylesin.
Çarpışır cân ile câm, kırılan ben olurum
Ansızın düşer tetik, vurulan ben olurum
Ben de beraber...
Aşk nefisle savaştır. nefisle savaş Allah'a olan aşktır.
aşk biraz delilik biraz velilik biraz eziyet biraz meziyet ister.
Merhum Olcay Yazıcı ağabeyime Cenab-ı Allah'tan gani gani rahmetle yadediyoruz bizde mekanı geniş olsun
Osman Olcay Yazıcı'yı yıllar önce abonesi olduğum Türk Edebiyatı Dergisi ve bu dergide zaman zaman yayımlanan birbirinden güzel şiirleriyle tanımış ve sevmiştim. Aynı zamanda benim de üyesi bulunduğum İLESAM üyesi de olan Olcay Yazıcı ağabeyimin 12 Eylül 2010 tarihinde memleketinden İstanbul'a dönerken ani rahatsızlanması sonucu hayatını kaybettiğini büyük bir üzüntüyle basından öğrenmiştim.
'Neylersin ölüm herkesin başında' zaman su gibi akıp gidiyor, tam tamına üç ay geçmiş aramızdan ayrılalı. Merhum Olcay Yazıcı ağabeyime Cenab-ı Allah'tan gani gani rahmet diliyorum, bu güzel şiiri vesilesiyle bir kez daha rahmetle anıyorum. Mekanı Cennet olsun..
Merhaba bu güzel şiiriniz için sizi tebrik ederim.
Bu güzel şiirinizi, wwww.ultrailan.com sitesinin şiir bölümündede görmek isteriz.Başarılarınızın artarak devamını diler ,saygılarımı sunarım.
Dr İbrahim Necati Günay
Bu şiir ile ilgili 18 tane yorum bulunmakta