Ah! Seni bir bilseler, bilselerdi Sevgili,
Değil kalpler taş olsun, taşlar kalp olur idi.
Bütün nefisler Sana yönelirdi ezeli,
Sonsuz güzellikteki Cemalin seyrederdi.
Kalbimi kadeh yaptım ruhum aşkını içti,
On sekiz bin aleme sığamadım dar geldi.
Gözlerim seyran olup Cemalini seyretti,
Başka şeylere artık bakamadım ar geldi.
Hep Seninle olayım razıyım Cehenneme,
Kalbimi ısıtamaz dünyanın ateşleri.
Sensizlik zemherisi buz kestirir sineme,
Çözemez buzulları kainat güneşleri.
Kalbim özlemle geçer Senle her temasına,
Her dem bendeki Senle beni buluşturarak.
Varlıklar vecde gelir gözümün dem'asına,
Dem'alar arşa çıkar derya oluşturarak.
Aşkımı yazacağım kainat semasına,
Yıldızlardan yan yana harfler oluşturarak.
Nur ile hayatlanmış aşkının lem'asına,
Gönlümü açacağım aynasın parlatarak.
Senin aşkın ile ben Senden başka her şeyi,
Tek tek kaydedeceğim gaybın defterlerine.
Hep hasret çektikleri Senin isimlerini,
Nurunla yazacağım gönül meşherlerine.
Senin adın ile ben noktalardan yan yana,
Çizgiler çizeceğim, çizgilerden tablolar,
Asacağım yokluğun görünmez duvarına,
Dirim, dirim dirilsin hiçliğe ulaşanlar.
Her ismin bir evrendir, evrenler aşacağım,
Her birinde yepyeni sevdalar yaşayarak.
Her birine nurundan güneşler asacağım,
Aşkımın sevdasını gönlümden taşırarak.
En son Senin Şahsında beni yaşayacağım,
Nice aşk ve sevdalar benden bana olacak.
Kendi aynalarımdan kendime bakacağım,
Cemalimi seyreden aşıklarım olacak.
(30. Ekim. 2005 - İzmir)
Ali OskanKayıt Tarihi : 22.6.2006 23:23:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
AÇIKLAMA:
Aleyküm selam ve bil mukabele Sevgili Kardeşim, Allah’ın selamı, rahmeti ve şefkati üzerinize olsun.
Sevgili Cihat Bey Kardeşim! Risale-i Nur’da hemen her kesin idrak ve anlayışına göre bir çok meslekler vardır ve önerilmiştir ve hatta diyebilirim ki; Risale-i Nur’da “mevcudat adedince meslekler vardır”.
Mesela pek fazla uğraşmadan bir kaçını zikredelim:
1 – Risale-i Nur’un meslek-i nihaisi talim-i Esmadır yani, Allah ahlakıyla ahlaklanmak yani, Allah’a ayine olmaktır.
2 – Fena fil a’fal, fena fis sıfat, fena fiş şuunat fena fiz Zat.
3 – Enaniyetini terk etmek ve dünya ve ahiret kemalatlarını da terk etmek, yani kendine Allah tarafından mertebe ve makam da verilse, onu dahi terk etmeye kendini mecbur bilmek, iman hizmetinin aksamaması adına bir fedaiyet.
Üstad bir başka vesileyle şöyle diyor: “…, Nurun mesleğinde hiçbir cihette benlik, şahsiyet, şahsi makamları arzu etmek, şan ve şeref kazanmak olmaz. Nur’da ihlası bozmamak için uhrevi makamlar dahi bana verilse, bırakmaya kendimi mecbur bilirim …” (On Dördüncü Şua)
4 – Acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak ey aziz’i biraz örtülü olarak önermiştir. Bunu biraz açarsak; “sınırsız acz” ile “sınırsız fakr (ihtiyaç) ” ölmeden önce tamamen ölmek manasına gelir ve biri Allah’ın kudretinin, diğeri o kudretten gelen kuvvetin ve bir çok sıfatlarının (gölgeleri veya cilveleri değil) tam tecelli edebileceği bir sınırsızlık demektir.
“Acz ve zaafın, fakr ve ihtiyacının ölçüsüyle Allah’ın güç ve kudreti ve her şeyi terbiye eden, egemenliği altında bulunduran Allah’ın sonsuz zenginliğinin görünüm ve yansıma derecelerini anlamaktır. Nasıl ki açlığın dereceleri ölçüsünde ve ihtiyacın çeşitleri miktarınca yemeğin lezzeti ve dereceleri ve çeşitleri anlaşılır. Onun gibi, sende sonsuz aczin ve fakrınla, Allah’ın sonsuz kudret ve sınırsız zenginliğinin derecelerini anlamalısın.” (On Birinci Söz)
Şevk-i mutlak yani, “sınırsız şevk” ise; şevk ‘sınırsız aşkın’ muzaafıdır yani iki kat sınırsız aşk demek olduğuna göre, iki kat sınırsız aşkla sevilen Allah’a ise sınırsız şükür edebilme mertebesine gelinir, ‘ey aziz’ diyor. Aziz ne demek: A-z-z kökünden gelir ve manası; “mağlup olmayı reddeden ve alçak şeylere tenezzül etmeye müsaade etmeyen yüksek bir hal”dir, izzet sahibi bir kişidir.
“En ala ve en yüksek yol olan kulluk ve sevgi yolunun dört esasından en büyük esası şükürdür ki, o dört esas şöyle tabir edilmiş:
Aczi fakrı hissetme yolu içinde dört şey gereklidir:
Acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak, ey aziz” (Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup.)
Yani: “Sınırsız acz, sınırsız fakr, sınırsız şevk, sınırsız şükür, ey aziz” diyor.
5 – “Meyelanın muzaafı olan arzu ve onun muzaafı olan iştiyak ve onun muzafı olan aşk-ı İlahi, onu daima marifet-i Zülcelale sevk eder.” (Mesnevi-i Nuriye, Nokta, 214, 215)
Meyelan, arzu, iştiyak, aşk-ı İlahi ve daimi marifet-i Zülcelal.
Yani: 1 – Allah’a meyilin iki katı arzudur, 2 – Arzunun iki katı iştiyaktır, 3 – İştiyakın iki katı Allah aşkı, 4 – Allah aşkı ise daimi olarak izzet ve azamet sahibi olan Allah’ı tanımaya sevk eder.
6 – Muhabbetullah, rızaullah, likaullah, cemalullah. Yani: Allah’a sevgi, rızasını kazanma, O’na ulaşma ve rü’yet-i cemal-i İlahi.
7 – Tevhid, teslim, tevekkül ve saadet-i dareyn önerilmiştir. Kur’an’ı Kerim’de: “Ey iman edenler, iman ediniz” deniliyor yani, “Ey Allah’a iman edenler bu imanınız tevhid-i amiyane idi, şimdi tevhid-i hakiki’ye gidiniz” demek istiyor.
8 – Acz, fakr, şefkat, tefekkür önerilmiştir.
“Birincisi; tefekkürdür. <
![Ali Oskan](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/06/22/ask-i-ilahi-1-kalbimi-kadeh-yaptim.jpg)
tasavvuf erbabının ifade tarzlarını tasvip etmemiş ve bu sahada müceddit olarak yepyeni bir çığır açarak, aşk yerine;acz fakr, şefkat,tefekkür tarıkını bizlere ders vermiştir.ve bu tarzın daha kısa daha keskin ve daha eslem olduğunu izah ve ispat etmiştir.
size acizane tavsiyem,yanlış manalara ve tevillere çekilebilecek beyanlardan ifadelerden içtinap etmenizdir.malum davamızı yanlış yorumlayanların yapacakları yanlış hareketler bizi büyük veballer altına sokar. bize ve size düşen, manay-ı harfi ve manay-ı ismi hakikatini iyi anlayıp muhataplara bu kıstasları güzelce ders vermektir.selamlar ve dualar.
TÜM YORUMLAR (15)