Ask Esintili Yellerle Şiiri - Seyfi Karaca

Seyfi Karaca
5099

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Ask Esintili Yellerle

Göz yasiyla sulanip islanmadikca uslanip avunmasini bilmiyor
Hiclik vaktinden deli divanelere yangin vurgun kacakta
Hem kora hem küle sonra yeniden atese nara
Doydum kandim havadisinden habersiz zorlu yolda yavan dilde
Emsaline muhabbet kurucu
Esgaline sabirla sinayici
Sevdikce cana can katici
Divane gönüllere gönül yapici
Derdine düstügü dalyalarda yalnizliginin ugruna ömrünü serip
Kendinden sonraya iz birakan gölgelerle dünden azat yarinin yolcusu
Arsiz düslerinin pesinden huzuru itibarina sirri yürekte sakli sevgilinin
Bir zaman fiili nasil desem kendi basina deli
Bir deli rüya herkesten haric ve heryerden cok gezgin
Usuuul usul cagiran keyfe kedere nesini nasil desem
Dokunakli calan saza sizisi ince teller baglayarak
Uzakligin gidebilecegi kadar meraki durup gide gide
Kizil mor turkuaz leylak gül ve diken merami meyline
Hic kimseye degilken elde kalan kolyeleri eski günlerin
Sanki soguk koridor dilsiz duvar yarsiz yatak issiz oda bir yerden
Savrulmus bir yere hic yokmus gibi ugrumdan gecip giden kör kütük zaman
Dolup bosalan dükkanlar
Hic yokmusum gibi inis büküsler ve kendine yaban kalabaliklar
Güclükle nefes alan insanlik sehrini
Kuru gürültülerle bogulur bogusurken ayak baginda özneler nesneler
Her ciglik karanliga tutunmaya calisan soguk ve ölü defin
Etrafina bakmaktan yilmis yorulmus penceresiz
Sanki kirik kanatli kuslar cigrisan cam kiriklari
Agir aksak yerden görünmeyen gökyüzü
Hükmünü tasimakta acin gücün
Ve kendine son vermis gezegen gibi durup dururken hersey
Kimsesiz birakma buralarda beni yarabbi diye söylene deli basimla ben
Dösümdeki yanan gizli sizidan
Düsümdeki uyanip ciralanan yanik cagridan
Aska sürgün veren kalp yarasinda ezel günlerin igdeler bagindan
Süre gide cay vaktini coktan agira almis bir yere
Yar diyarina uyku dünek bilmeyen huzuru sakine
Kucaklari acik kollarda bekleyen kivriiim kivrim girdaplari dolanarak
Caddelerden cadde cikaran sihirli müjdeye telli duvakli bulmacaya
Ne güzel bir süslenmis salinmis gelin cagi agustosun simsicakligina yakin
Semtine yaklastikca yerinden yuvasindan cikip deliren
Ustura vurgunu ve kavusmaya sökün eden pasli bicaklardan kanayan kalbim
Düser miyim
Yikilir devrilir kalir mi elim ayagim birbirine dolasik
Sanki yüzyillarca orda durmus beklemiscesine ocagi bucagi sevgilinin
Kendini unuttu birden yedi kat arsi ala ve yaz güz dört mevsim
Sasti kaldi hayran ve hayret, nasil desem..
Cardagin alti damin üstü kiri pasi koskocaman sehrin silindi gitti
Sarildigi yerde bir daha kimselere birakma beni yarabbbim diyerek
Kac yüzyil sundu demlendi sevip sevismelerin takati nasil söylesem
Cirasini söndürünceye kadar karanligin sonundaki ev
Yitip kayboldugu kucaklasmalara kopmamak icin kilitlenen
Sarildigi sarhoslukta durdu karisti kaldi
Dilleri kollari dudaklari ve gözleri ikimizin
Zemberegin kacinci yüzyiliydi ne saydik ne duyduk
Yükünü aska bosaltmis cirilciplaklikla aksamin koynundan gecenin evine
Yeniden ve darmdagin soyunmak icin ertesi günü giyinip
Yokus bayir bir vakte degin tüm küflü kivrim ve kavsaklardan durup giderek
Dörtyol agzi bütün renkleri utangac bir trafik diregiydi
Manavdan sonraki rengarenk mahle
Gökyüzüne asili teleferik direkleriyle defilesi kiz güzeli yaza festival
Iki adim sonrasi üst katlardan her yani görünen parkin oralarinda
Levhasinda yar diyari yazili bir yer
Bambaska bir cevahir civarken
Sapsari taksiler hala aktarmasiz tasinan günü
Isigin ucundan catinin altindan plakasiz gün btimlarina boyaniyordu
Aksam gec vakit oluyorken böylece kozasini örer gibi caddeye sokaga
Sabaha kadar uykusuz düneksiz dönüp kivranarak kavakliderede bir otel
Ne gidesim ne durasim gelene icim icime sigmayan
Kuslar bile uyanmadan günaydinlarina sevgilinin
Barlar meyhaneler dolanip gittikce kendi icinde kaybolan girdaba
Kesik kopuk sesli bir plak gibi yollar yürüdüm
Siyaghi siyaha resmeden geceyi gectim
Az gittim zu yoruldum kapatmaya kahvehanesini yakin demlikten
Ictim icmedim arasi derin daldigim hayalde hülyada unuttum
Karanligin kadehini doldurup bosalmaya inisli yokuslu zindan
Sarmasiklari sayisiz merdiven basamagi yüzden yamactan savustum
Kocatepe camisinde küfüüül küfül yeller esiyordu
Teras ve tenha kanepelerin birine
Alip beni taaaa kaf daginin ötesinden uzaktan
Yolumu yapip yazgimi yazarak elimi tutup kalbimden kucaklayan
Gecenin rüzgarlari esiyordu ve karanligin baska kimse yok koynunda
Ara sira gelip giden mechul gölgelerler yükümü yiktigim yorgunda
Kendini topraga birakan yapraklar gibi avlusu acik terasta ben
Ve oturup kaldigim yerde kendi resmine bakan gece…
Bundan sonra kimselere birakma beni yarabbi sessizligini
Ezan sesi esstikce esen yaz yellerine karisik
Sükür dedim
Ettigine edecegine yazdigina yandigima sevdigime geldigime
Inanilmasi zor yasamasi efsane nazli ciceklerin hasiyla
Daldiiiim gittim icimde cayiiir cayir harlayip közleyen coskuya
Sevinci bitmek tükenmek bilmeyen sonsuzluk katindan
Konustukca konustuk icten icerden
Kimbilir nasil bir sarhoslugun deminde hic olmadigim kadardi
Dün ve yarin hepsi dünyasini sarmis gelmis hersey
Ve her yer yürekten sevmenin hülya hasretlisi yurdu yuvasiydi
Sanki yüzyillarca kuruldum kaldim saatine semtine
Unuttum gittim ben beni nerdeydim ve nasil
Ask söyledi ben sustum,
Ben söyledim sustu dinledi ask..

Ekim / 20

Seyfi Karaca
Kayıt Tarihi : 2.11.2020 15:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Seyfi Karaca