Bana hâz vermiyor, şehir hayatı.
Keşke dağ başında, yaşar olaydım.
Çörek, börek değil kuru bayatı,
Yaprakları yiyen, beşer OLAYDIM...
Pisliğe gömülmüş, her yer kokuyor,
Her nefes aldıkça canım çıkıyor.
Gideceğin gece bastım bağrıma.
Yatırdım ağladım sabaha kadar.
Senden ayrılınca geçtim odama,
Oturdum ağladım sabaha kadar.
Karanlık dünyamı aydınlatan,
Benim Ay’ım, Güneş’im öğretmenim.
Öğütleyip güzelliği anlatan,
Anam, bacım, kardeşim öğretmenim.
Eksilmez ki; gülücükler yüzünden,
Ciğerparem sana nasihatım var,
Dürüst ol,başka yol deneme oğul!
Bu yolun feyzinden izahatim var,
Nefsine hakim ol,sınama oğul!
Başlangıçta günah şirin görünür,
Cehennem ateşi serin görünür,
Deli gönül sana nasihatim var;
Münafıktan iyi hâl bekler olma.
Ne huzurum kaldı, ne sıhhatim var.
Fesadın ağzından kâl bekler olma
Seninle bozulur ahtım, âkidim
Şu yalan dünyaya geldim geleli
Ağladım olmadı, güldüm olmadı.
Doğduğumdan beri başım belalı
Direndim olmadı, yıldım olmadı
Henüz bebeg idim derde bulaşdım
Hep kendi kendime sorar dururum;
Yol, yolak bilmeyen önder olur mu?
Bu soruya cevap arar, dururum.
Şakiler uslanıp, han dar olur mu?
Duvarları yeşil, beyaz kıyafet,
Bitirdim ömrümü ah çeke çeke,
Hissedip sevinci sezemiyom ben.
Kader dedikleri yüzümde leke,
Anlıma yazılmış, bozamı yom ben.
Derdim Everest’e gölge ediyor,
Beşbin yıldan beri ben buralıyım
Öteden geldiler ötelediler
Ne vesikalıyım ne turalıyım,
Sahte kardeşliği itelediler
Anadolu oldu Mezopotamya
Keşmekeş öyle bir kaderim var ki;
Başımın belası çöktü gitmiyor.
Kurutmuş kanımı, bağlandı bahtım,
İşkenceden başka, bir şey etmiyor.
Dedemin dedesi, nesli kuşağı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!