O kıza...
Küçük, pembe, mavi yastıklı kompartımanda
Yola çıkacağız bu kış.
Çılgın öpücükler yuvarlanacak her yanda
İkimiz rahat, başıboş.
yazın mavi akşamlarıyla ineceğim patikalara
buğdaylarla bezeli ufak otları çiğneyerek:
ayaklarımda o tazelik, aklım bir karış havada
bırak yıkasın çıplak başımı rüzgar diyerek
konuşmayacağım, düşünmeyeceğim bir an bile:
İçinde öpücükler uyuyan
Görkemli çiçeklerle donanmış,
Yaprakları nakış gibi oyan
Mücevher kutusu, altın bir baş
Beyaz dişleriyle, Kır Tanrısı
Ey mevsimler, ey şatolar!
Deyin kusursuz kim var?
Ben de herkes gibi tuttum
Büyülü mantığı denedim.
(...)
"Gözlerinizi açıp bakın şu Mutsuzlara,
Vahşi güneş altında kavrulup al al yanan,
İnsafsızca ezilen, alınları çatlayan
Mutsuzlara bir bakın! Pek sayın Burjuvalar,
Onlar da sizin gibi insan. Lütfen şapkalar
İştahımız var diyelim
Hep taş toprak mı yiyelim.
Soframda her zaman hava,
Demir, kömür ve de kaya!
Dönün açlıklarım, kemirin
Çengi midir, nedir? .. İlk mavisinde sabahın
Düşer mi ölü çiçekler gibi darmadağın...
Duruyor önünde, ışığa gömülmüş kentin
Soluduğu aydınlık, görkemli düzlüklerin!
Sevdalar çağı dönsün,
Dönsün geri gelsin
Ah nasıl dayandım nasıl da
Unutamam artık dünyada,
Nice korkular kaygılardı
Güzelim oğlu Pan'ın! Çiçekler, yemişlerle çevrili alnın sıra gözlerin,
o biricik yuvarlar, dönüp duruyor. Esmer bir tortuyla gölgeli
yanakların çukur çukur. Pırıl pırıl dişlerin. Bir gitara benzeyen
göğsün, çınlamaları o sarışın kollarında akıp giden. O iki cinsin
birden uyuduğu karın boşluğunda küt küt atıyor yüreğin.
Geceleri kalçalarını, önce birini sonra ötekini, sonra da o sol
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!