Arayışa Üvey Bakış... Sarhoşluk Sağanağı ...

Cihan Kılıç Arslan
24

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Arayışa Üvey Bakış... Sarhoşluk Sağanağı -13

Bizans İmparatorluğunun şaşaalı, devrinde geçer hikaye.
Yer Yedikule Surlarının kapısı.
Kapının önünde üç sarhoş:
biri şarap, öbürü kokain, daha öbürü de esrar sarhoşu.
Surların kapısı kilitli durumda.
İçeri girmeye niyetleri var ama, nasıl girecekler?
Üç sarhoş da
bulundukları sarhoşlukların durumlarına göre ayrı ayrı tekliflerde bulunmuşlar.
-Ne düşünüyoruz, kapıyı tekmeleyip, devirelim, içeri girelim demiş
şarap sarhoşu.
Buna karakteri derin bir sulhçuluk, sabır ve tahammülden ibaret
kokain sarhoşu şöyle cevap vermiş;
-Yahu, telaşınız ne garip!
Şuracığa uzanıp sabahı bekleyelim, kapılar açılınca içeri girelim.
Birbirine tam aykırı bu iki arzuya karşı esrar sarhoşu basmış kahkahayı;
-Yahu, ikiniz de ne kaba ne ahmak insanlarsınız!
Kapının anahtar deliğinden süzülüp içeriye girmek varken
hala neden boş yere konuşuyorsunuz.
(Necip Fazıl Kısakürek, Hikayelerim, 1969)

Evet önümüzde duran kapılar kapalı
ve kilidin nerede olduğu meçhul.
Hangi sarhoşun deha fikriyle gireceksiniz hayat kapısından içeriye.
Yeni bir yol denenecek mi mesela.
Mesela ayık ve dinç bir akılın kapalı kilitlere çözüm olacağı düşünülecek mi?
Kim bilir kapı nöbetçisine bir çorba parası verilerek mesele halledilebilir.
Yahut da yalvarmayla karışık bir sürü yeminle ikna edebiliriz nöbetçiyi.
Yemin üstüne yemin, söz üstüne söz.
Yeni nesil yalancıların silahları oldu adeta.
Çok fazla yemin eden çok fazla yalan söylemekte bir nevi.
Yeminlere bu kadar sarılış, acınılası
ve her kapının önünde edilen yeni yeminler,
ortaya çıkan yeni yetme yeminciler.
Büyük üstat Necip Fazıl Kısakürek
Hikayelerim adlı eserinde yemin müessesesini şöyle eleştiriyor.

“ Ve böylece hasta kumarbaz,
ruhun büyük haysiyetlerinden biri olan yemin hadisesini
yüksek kaldırım orospusuna çevirip yine tesellisini bulmuştu.'

Ortalıkta bu kadar sarhoşluk ve bu kadar yalan yere yemin varken
bu tespite söylenecek çok da fazla bir şey yok.
Diyelim yukarıda ki taktiklerin hiçbiri işe yaramadı,
olanca sarhoşluğumuzla hangi kahramanı bekleyeceğiz.

İnsanoğlunun yaşadığı derin trajedi
ancak bu hikayeyle tarif edilebilirdi.
Değişik türden sarhoşluklarla yaşama kılıf uydurma sevdası.
Yapılması lazım gelen ilk husus sarhoşluktan vazgeçmek.
Aklı öne çıkarmak, yanına duyguyu yerleştirmek.
İnsanoğlunun yüksek yaradılış gayesine ulaşmak için çabalamak.
Açık olan vicdanların yapabileceği,
vicdanları kapalı olanların hayal bile edemeyeceği
bir olgunluk seviyesine ulaşmak.

Civarda küfelere bindirilmiş bir sürü insan,
küfeciler hallerinde memnun olsalar gerek.
Gittikleri ve döndükleri yerler sıra sıra ve aynı.
Havada boş naralar ve geçici mutluluk serpintileri.
Küfeler kervanına katılmak için sabırsızlanan
ve sırasını sabırsızlıkla bekleyen genç çehreler.
Kırmızı halılar içinde yürüyen ünlüler,
küfeleri daha lüks olsa gerek.
Haykırışlar, çırpınışlar.
Sözün özü her tarafta densiz sarhoşluklar.
Ölüm kapısına dertsiz tasasız bir yürüyüş.
Belki de kapıların en çetrefillisi,
kimisi kapının tam önünde farkında değil kimisi zaten ölmüş
yaşamayı beklemekte.
Ölürken yaşayacaklar mı,
yaşarken ölüyorlar mı bilinmez.
Montaıgne’nin dediği gibi.

“Dünyaya geldiğiniz gün bir yandan yaşamaya,
bir yandan ölmeye başlarsınız.
Hayattan sonra ölümdesiniz;
ama hayatta iken ölmektesiniz.”

Cihan Kılıç Arslan
Kayıt Tarihi : 10.12.2007 20:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Cihan Kılıç Arslan