Aşk denizinde bindiğim sandal da
boşa kürek çekmedim.
Önce küreğimi,
sonra yüreğimi kırdın,
ipe sapa gelmez nedenlerle.
Sen unuttun da,
balıklar bile unutmadı
sevdamın rengini.
Şimdi
kıyıları göremiyorum.
Gecenin bir duman gibi çöktüğü
limanlara sürükleniyorum.
Senden kalan herşey,
bir İstanbul gecesinin balkonundan
gökyüzüne karışıyor.
Biraz da korkuyorum.
Çünkü
İstanbul sensin ve seni bu balkonda
unutmak değil,
yalnızca daha az hatırlamak mümkün
belki de.
Ben her gece gökyüzünde izini,
kahvelerde kokunu aramaktan yoruluyorum.
Çıkıp çıkıp gelme artık rüyalarıma.
Ben topladım valizimi,
gidiyorum gecesiz,
sensiz bir yerlere.
Geceler değil aslında
hasretine düştüğüm.
Hasretindir,
gecemi zifiri zindan,
yaramı tuzdan çok yakan
sevdiğim.
Ey benim okyanusu göklere taşıyan
maviliğim,
canıma can katan
bahar tazeliğim…
Adın dilimden
tam söyleyecekken düşen bir virgül gibi.
Şimdi
içime yağan kar
adını soğutuyor dilimde.
Aramızdaki Aralık'ta
ellerim titriyor,
Aralık ayının kış güneşinde.
Hatıraların gölgesinde
aynı sandala binip
yine kırık bir kalple
aynı denize açılır mıyım?
Asla.
Aşk,
bir çocuğun avuçlarına sığmayan kuşu
gökyüzüne salıvermesidir.
Sen uçtun gittin,
ben kanat sesine düştüm.
İçimde maviye çalan bir şey var;
adını koysam küserim,
susarsam zaten küsmüşüm.
Giderken
arkanda bıraktığın boşluğa oturdum,
Yanaklarım avcumun içinde.
Tuhaf bir şey:
İnsan bazen kaybettiği yere batıyor,
su alan bir sandal gibi.
Şair diyor ya:
“Aşk iki kişiliktir.”
Bizimki si de öyleydi.
Sadece,
birimiz erken unuttu,
Öteki hâlâ hatırlıyor.
Volkan Gülbitti
Kayıt Tarihi : 6.12.2025 00:19:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!