ANILAR… ANILAR…
MUDANYA’DA YAŞANMIŞTIR
“APARTMAN TOPUKLU AYAKKABILAR”
Hanımların modaya olan tutkuları, bazen başlarına beklenmedik işler açabiliyor. O sene Apartman topuk ayakkabı modası revaçtaydı. Bu moda akımı (1972) li yıllarda başladı ve hanımlar arasında hızla yayıldı. İstanbul’un susuzluk çektiği yıllardı. Suyu bol, havası güzel, denizi temiz diye Yalova’dan daire almış ve yazlığa gelmiştik. Ben ve kız kardeşlerim İstanbul’da ayrı ayrı okullarda okuyorduk. Modayı yakından takip etmeye çalıştığımızdan, çeşit çeşit apartman topuklu ayakkabı, sandalet ve terlikler almıştık. Annem de (O zaman daha genç sayılırdı) bizden özendi:
“Bana da apartman topuk, yazlık sokak terliği alalım, çok hoşuma gitti” dedi.
“Anne belki sen onlarla yürüyemezsin” dedik ama dinlemedi:
“Yürürüm, koşarım bile” dedi
Anneme de çok yüksek olmayan, güzel bir apartman topuk sokak terliği aldık. Yalova o yıllarda çok güzeldi, fazla kalabalık değildi. Sabahtan plaja gidip yüzer, akşamüzeri de sahilde dolaşır, çay bahçelerinde güzel vakit geçirirdik. Biz dört kız kardeş ( Ablamız evliydi) güzelliğimiz ve şıklığımızla dikkat çekerdik.
Bir gün dayım ve iki kızı Yalova’ya geldiler. Annem yeğenlerinin hiç olmazsa bir hafta bizde kalmalarını istedi. Dayım, kızlarını bırakıp gitti, onlar da çok güzel, 12- 13 yaşlarında yeni yetişen gösterişli kızlardı. Biz evde altı tane güzel kız olduk. Bir akşam annem, misafir gelen yeğenlerini ve bizi canlı müzik olan, çay bahçesine götürmek istedi. Hepimiz giyindik, süslendik. Ayaklarımızda apartman topuklu ayakkabılarla tıkır tıkır yürümeye başladık. Kızlar önümüzden yürüyor, ben annemle birlikte arkalarından gidiyorduk. Annem de yeni terliklerini giymişti, benim koluma girdi, yolda yürürken gülmeye başladı:
“Anne niye gülüyorsun?” diye sordum.
“Çok sinirlerim bozuldu. Maşallah boy boy genç kızlar, kendimi civcivli tavuk gibi hissettim” deyince hepimiz gülmeye başladık. O kadar çok güldük ki annem bizi uyardı: “ALLAH hayırlara çıkarsın, çok güldük” deyince sustuk ama içimizden yine gülüyoruz.
Annem gülmekte haklıydı en büyüklerim bendim. Ben 24, kardeşlerim 20, 17, 14 yaşlarındaydı. Annem gülmemek için kendini zor tutuyor, adeta talebelerini gezmeye götüren öğretmenler gibi gayet ciddi duruyordu.
Akşamın tatlı serinliğinde yavaş yavaş yürüyerek, sahildeki çay bahçesine geldik. Canlı müzik başlamıştı ve çay bahçesi doluydu. Garsonlar bize masa ayarladılar. (O yıllarda Yalova’ya pek çok ünlü sanatçı gelirdi). Güzel ve çok eğlenceli bir gece geçirdik. Solist son şarkısını söylerken kalktık ve eve gitmek için tekrar caddede yürümeye başladık. Evimiz iskeleye çok yakındı, vakit geç olmuştu ve trafik olmadığından caddeden yürüyorduk. O sene Yalova’nın ana caddelerindeki elektrik direkleri değiştiriliyordu. Tretuvarların hemen dibinden cadde boydan boya kazılmış ve topraklar tretuvarların üzerine yığılmıştı. Elektrik direkleri yerinden çıkarıldığı için cadde karanlıktı. Biz de ayakkabılarımız kirlenmesin ve rahat yürüyelim diye asfalttan yürümeye başladık. Beş kız yine önden yürüyor, ben de annemle arkalarından yürüyorduk. Bir ara annem benim gerimde kaldı: “Düşüyorum” diye bağırınca hemen arkamı döndüm. Baktım annem dengesini kaybetmiş, tökezleyerek üzerime doğru koşarak geliyor. Ben annemi tutmak için kollarımı öne uzattım. Aklımca hızını kesmek için hazır vaziyette beklerken annem hızla gelip bana bir çarptı, annem bir tarafa, ben öbür tarafa adeta uçtuk. Asfaltın üzerine resmen yattık, kızlar düştüğümüzü görünce çığlık çığlığa, kahkahalarla gülerek yanımıza geldiler. Annem ve ben gülmekten yerden kalkamıyoruz. ( Düşene gülerler) diye söz vardır, doğruymuş biz kendimize bile güldük. Gecenin sessizliğinde o kadar bağırış olmuş ki, caddenin karşısındaki lokantadan adamlar fırladı, bizi caddenin ortasında, yerde yatar görünce iki taraflarına bakarak:
“Kim çarptı, kim çarptı?” deyince kızlar düştüğümüzü söylediler ve sustular. Adamlar tekrar lokantaya girdiler. Adamların şaşkın halini görünce tekrar gülme krizi tuttu hepimizi.
“Ben o zaman elli kilo kadardım, annem ise kiloluydu, eğer o hızla üzerime düşseydi, mutlaka bir yerim kırılırdı. Allah’dan en ufak bir sıyrık bile olmadı. Kızlar bizi ayağa kaldırdılar ama hala gülüyoruz. Annem, etrafına bakındı:
“Terliğimin teki yok” deyince hepimiz yine gülerek aramaya başladık.
Terlik adeta uçmuştu. Caddenin elektrik direkleri söküldüğünden etraf karanlıktı, çukurların içi hiç görünmüyordu. O saatte tek tük açık olan dükkânların ışığında dakikalar sonra, annemin terliğini kazılan çukurların içinde bulduk. Kendimizi gülmemek için sıkmaktan, karnımıza ağrılar girmiş, fena olmuştuk. Eve girer girmez tekrar gülmeye başladık. Annem mahcup bir tavırla söylendi:
“Gülmeyin artık yeter, karanlıkta önümdeki taşı göremedim takıldım. Yoksa ne güzel yürüdüm, apartman topuk terliklerin bir suçu yok” dedi.
Biz de annem üzülmesin diye odalarımıza çekilip yattık ama yatakta bile gülmeye devam ettik. Ne zaman bu olay aklıma gelse hala gülerim. Hatta şimdi yazarken bile çok güldüm. Anneciğim, ruhun şad, mekânın cennet olsun. Toprağın incitmesin seni. Ne güzel anılar bıraktın bize.
Kayıt Tarihi : 4.11.2020 16:50:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İnci Germenliler](https://www.antoloji.com/i/siir/2020/11/04/apartman-topuklu-ayakkabilar.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!