Dağılır ince ayaz ve dağılır sızılar,
Buz kırağı yürekler neme vurur duygular,
Alırda üzerinden gözü yaşlı tortuyu,
Sen başını hep dik tut da,
El kutlasın yortuyu.
Kaf dağından ileri varmaz masal kitabı,
Döner karlı virajı, ölümün solukları.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Yüreğinize sağlık üstadım, akıcı ve etkileyici bir şiir tam puanla alkışlıyorum antolojimde saygılar...
Dünyanın gelip geçici olduğunu ve değişmez sonu vurgulayan mesaj veren çalışmanızı kutluyorum Sn:Yalçınkaya
Okunası ve düşünülesi bir şiir.
Emeğinize sağlık,çok değerli bir çalışma olmuş gerçekten.
Kutluyorum kaleminizi saygıyla.
Altın yapraklı zeytin barışı yayar göle,
Nur olur tüm cihanlar kara kalpte nafile.
Mem’ler yine çobandır, el değmemiş merada.
Kulun hayali büyük ermek güzel murada.
Bu sevda türkü olur botan denen mezrada.
Ak saçlı ihtiyarlar kartallarla konuşur,
Zaman kovalar yılı,
Tubası yeşillenir insan denen canlının,
Rahmetine gark olur tüm insanlık Halik’ın.
Dağ durur, deniz durulur.
Ayak basar toprağa,
Günü geldiği zaman
Toprak basar bağrına.
Al sana der
Bu makber
Aha burası mezar
Senin deminde bitti..
Sultan olsan ne yazar..
ve söz biter...
beğeni ile okudum kutluyorum
saygılarımla
Zeybek Hocamauydum ve döne döne okudum.
Olmadı kopyaladım ve kendime aldım izninizle.
Enfesti.
Emeğe değer güzellikte,
Saygımla,
Atilla Bey;
Şiiri 'evirip, çevirip' okumak gerek.. Öyle bir çırpıda değil... Bölüm bölüm... Ağır ağır...
Düşünce iklimi çok önemli... Coğrafya yani... Çünkü insanoğlu 'kuzeyde sarışın, ekvatorda arap/esmer' olmuyor boşuna... Yaşadığın yer mutlaka iz bırakır teninde, ya da 'beyninde...'
Şiir, 'iki dünyanın karşılaştırması' sanki... Birinde 'sultan' isen, gittiğin yerde kölesin belki..... Birinde 'nefsine', diğerinde 'ilahi emre' tabisin diyor kısaca..
Demem o ki, bu dünyayı 'zek-ü sefa' ile yaşayanların 'kirli yanları' şiirin teması........
Çarpıcı bir çalışma... Değerlendirmesi iyi yapılmalı bence....
Kutluyorum şiiri ve sizi........
Kutluyorum...Sonsuz ve candan saygılar sunuyorum...
Masallar dinlemekten yorgun düştük-Artık bir aldatma fırsatı daha verilmeyecek fıravuna-Ya özgürlük saracak dağı ovayı - ya özgürlük boğacak bizi-Özgür bir ölüm en güzel ölüm be şair- Yüz yıllar akmaycak dicleye ateş almayacak Botanı-Yer yüzü öfkeli- torak kızgın bağrının kızılından- artık gül açmak istiyor - dört bir yanına- saygılar ..kutlarım...
Bu şiir ile ilgili 38 tane yorum bulunmakta