Anacığım
Anacığım
Hayattaki tek dayanağım
Yaşam kaynağımdın...
Seninle sensizlikte
Bir ömür nasıl gelip geçti
..
Bir çığlık,
Ağlayan kim, gülerken anne
İlk sarılış,
İşte ben, meleğimin ellerinde,
İlk öpüş,
Sımsıcak, yumuşacık bir anne.
Ela gözlerindi ilk gördüğüm dünya
..
Bir kadın annedir böyle bilelim,
Ağlasa gözleri görüp silelim,
Beraberce ağlayıp o'nla gülelim,
Anneler gününü bizler analım.
Annemizin bize sevgisi başka,
Bizi mutlu görse gelendir aşka,
..
Bir türkü tuttururdun uyumam için
Hiç söyleyemedim ama,
Ben ninni severdim her bebek gibi.
Sırf senin sesin diye,
Alıştım zamanla ninni dediğin türkülere.
Anlamı yoktu, senin söylemediğin cümlelerin
Anne o tatlı sesini çok özledim.
..
Dün gece düşümde seni gördüm anne
Ve hiç bitmesini istemediğim
Çocukluğum geldi aklıma
Beni şefkatınla büyüttüğün
Sevginle yüceltdiğin
O güzelim, kocaman yıllar
..
Ben de büyüyecektim!
Benim de yeşil gözlü, mavi gözlü, zeytin gözlü,...
Bir sürü arkadaşım olacaktı.
Her akşam ''Kahverengi gözlerin''i söyleyecektim belkide
Saçlarımı tarayacak, jöle bile sürecektim,
Arabanın altında kalmamış olsaydım
..
Sevgili Anam,,, 10/05/2009
Sana olan sevgimi kelimelere nasıl dökeceğimi bilemiyorum.
ama ilk olarak,
Yüce Allahın kelamıyla Selamlarımı sunuyor,
ellerinden öpüyorum.
Anam,Ahh çileli Anam…
Bir yaz günü ekin biçerken tutmuş bana sancın,
..
Türkçe’mizdeki bir kelimeyi yazmak istedim bu yazımda…
Kendi küçük, anlamı muhteşem o dört harfli kelimeyi…
Ağzımızdan iki çırpıda çıkıveren, onsuz hayata başlangıcın mümkün olmadığı o
yüce varlığın adını
An- ne…
Ayaklarının altına cennetin serildiği, şarkıların beste beste onu terennüm
ettiği, şiirlerin dize dize sıralanıp adından bahsettiği…
..
Başımı göğsüne koyduğum zaman,
Huzuru nasılda bulurdum anne.
Elinden bir tas su içtiğim zaman,
Ateş yüreğimde sönerdi anne.
Küçücük çocukken nasıl seversem,
Becerilerini nasıl översem,
..
Bir varmış bir yokmuş
Diye başlamış o büyük mucize
Ve Tanrı
Günlerden bir gün
Duru sularında yüzdüğüm
O büyülü karnının içine koyuvermiş beni
Annelerin en güzeli.
..
Bu gün armağan olsun!
tüm annesizlere;
en vefasızlarına bile,
bırakıp da gittiği için;
dünyanın tüm güzelliklerine.
Bu gün Anneler Günü:
Karşıma alıp konuştum,
..
Merhaba sevgili babam
Gittiğinden beri bu sana ikinci mektubum.
Arayı biraz uzatıyorum
Kusura kalma,af buyur.
Bugün mayısın onu,günlerden Pazar
Bugün anneler günü babam.
Yüreğim buruk sensiz
..
AH BİZİM MASUM ÇOÇUKLUGUMUZZ
Bügün yolda yürürken
Parkta oynayan çoçukları gördüm
Gözümün önüne kaybolan yıllarım ve çoçuklugum geldi
Ne yüzümüzde masumiyet ne hayatımız
Nede hayatımızdaki tatlı günler kalmış
..
Mayıs ayının 2.Pazar günü…
(ANNELER) evlerimizin olmazsa olmaz baş tacı,
(N) eren ağrırsa annen çare olur, odur bunun ilacı.
(N) edense her zaman her yerde anneler çeker acı.
(E) rinmeden her gün bizler için sabah erken kalkar.
(L) atife yaparak,güler yüzle bizlerin yüzüne bakar.
(E) lini uzatır bizleri giyindirir,yedirir,içirir…yıkar.
..
Nasıl düşünmeyeyim, nasıl düşünmeyeyim. Geldi kapıya dayandı neredeyse bir sevgililer günü daha. Bir aydır, yok yok altı aydır onu düşünüyorum şu on dört şubat gelse de; ki kendileri az buçuk ''Sevgililer Günü'' oluyorlar, ben de sevgilime bir şeyler alsam. Karım da bu duruma hayatta kızmaz ha, neden derseniz; bizatihi karım aynı zamanda sevgilimdir de ondan, bilmem anlatabildim mi?
Yahu arkadaşlar bu meret, yani sevgililer günü yeni icat oldu sanırsam, yoktu bizim gençliğimizde böyle özel günler fazla. Biz bir anneler gününü, bir de babalar gününü, bir de Kabotaj Bayramı'nı bilirdik gerisi hikâye ve hatta seri halinde fotoroman bile diyebilirsiniz...
Bakayım dedim şöyle bir iki gün öncesinden vitrinlere, bir de fuar var başkentte. Allah razı olsun adamlardan ne güzel düşünüyorlar da sevgilileri fuar yapıyorlar, her bir şeyleri ayağınıza kadar getiriyorlar. Herkes bütçesine göre sevgilisini düşünsün artık. İsteyen saç tokası alsın ya da bir demet çiçek, isteyende milyarlık saat alsın.
..
Hep sordum kendi kendime
Niye unuttum Seni Anne?
Niye Seni hiç hatırlamadım,
Aramadım.
Senden ayrılınca...
Seni yitirdiğimde...
..
Yokluğunu düşündüm,irkildim.
Olmasaydı şâyet;
Kimlerin boynu bükük,
Kimler yapayalnız kalırdı diye…
Esenlikler,meramlar,
Hep kırık dökük
İfâdesiz olurdu diye.
..
Yarama dokundun öğretmenim. Bak, kanıyor şimdi.. Anlat diyorsun… Ben annemi sana nasıl anlatırım? Anneler anlatılır mı? Gün gelecek; bu satırlar siz öğretmenlerin el kitabı, yetişme çağındaki çocukların yaşam hikâyesi, genç anne – babaların rehberi, yaşlıların ise gözyaşı şişesi, gerçek yaşam takviminden koparılmış birer yaprak olarak kalacak…
Şuan ise benim sığınma evim… Sevecen bir baba kucağı, çocuğunun her isteğini gözlerinden okuyan, sıkıntısını davranışlarından anlayan, dost, anlayışlı, arkadaş, ılımlı, hoşgörülü, özveri abidesi bir anne limanım…
Anne limanım diyorum… Çünkü onların yüce duygularının saklandığı, beslendiği, hazır bekletildiği yeri, en güzel anlatan kelime o, benim için. Bilirsiniz işte; sefere çıkacak olan her kaptanın, gemisinin her türlü ihtiyaç hazırlığını yaptığı o limandır. Düşünmeden, kuşku duymadan, korkmadan gemisinin demirini atıp, güven içinde bıraktığı yer, yine o limandır.
Gemileri tüm tehlikelerden, fırtınadan, tufandan, borandan koruyan yine o limandır. Sevgililerin el sallayıp vedalaşarak ayrıldığı, hasret duvarlarını aralarına örüp, ayrılık gözyaşlarını akıttıkları yer, buluşan sevgililerin kavuşma sevinciyle, özlem giderip mutluluk gözyaşlarını paylaştıkları, kalplerinin pır pır atıp, tansiyonları yükseltip, azaltan yer de, o limandır…
Hele yabancılık duyulan, yalnızlık duyulan, korunma ihtiyacı duyulduğu anlarda kaptanların bile güvenle sığındığı, gemisini bıraktığı, dönünce de bıraktığı anki sağlamlığı ile gemisini, iç huzuru ile geri teslim aldığı yer yine o korunaklı sahil değil midir?
Bir yerde anneler de, o sahil görevini görmezler mi? Sevginin otağı anneler… Rahmetin kaynağı anneler. Yüce duyguların abidesi o kutsal insanlar. Anneler… Benim annem de onlardan biriydi. Ve ben onu, çocuk yaşta kaybettim.
1958 yılının Kasım 16’da… 12 yaşında bir çocuktum o sıralar… Bir buçuk yaşlarındaki iki küçük yeğenlerimi bakmaktan, doyasıya ağlayamadım başucunda… Tabutu eller üstünde evimizden ayrılır-ken bile gözyaşlarımı içime akıttım. Açıkça ağlayamadım. Onlar korkmasın, (Yeğenlerim) onlar ağla-masın diye… Bir de “ Erkekler ağlamaz…”sözüne uymak için ağlamadım. Yaşlarımı içime, acımı yüreğime gömdüm. Amma, ben de candım. Benim de seven ve yanan bir kalbim vardı. Ana acısına nasıl dayanılırdı?
..
Yarama dokundun öğretmenim. Bak, kanıyor şimdi.. Anlat diyorsun… Ben annemi sana nasıl anlatırım? Anneler anlatılır mı? Gün gelecek; bu satırlar siz öğretmenlerin el kitabı, yetişme çağındaki çocukların yaşam hikâyesi, genç anne – babaların rehberi, yaşlıların ise gözyaşı şişesi, gerçek yaşam takviminden koparılmış birer yaprak olarak kalacak…
Şuan ise benim sığınma evim… Sevecen bir baba kucağı, çocuğunun her isteğini gözlerinden okuyan, sıkıntısını davranışlarından anlayan, dost, anlayışlı, arkadaş, ılımlı, hoşgörülü, özveri abidesi bir anne limanım…
Anne limanım diyorum… Çünkü onların yüce duygularının saklandığı, beslendiği, hazır bekletildiği yeri, en güzel anlatan kelime o, benim için. Bilirsiniz işte; sefere çıkacak olan her kaptanın, gemisinin her türlü ihtiyaç hazırlığını yaptığı o limandır. Düşünmeden, kuşku duymadan, korkmadan gemisinin demirini atıp, güven içinde bıraktığı yer, yine o limandır.
Gemileri tüm tehlikelerden, fırtınadan, tufandan, borandan koruyan yine o limandır. Sevgililerin el sallayıp vedalaşarak ayrıldığı, hasret duvarlarını aralarına örüp, ayrılık gözyaşlarını akıttıkları yer, buluşan sevgililerin kavuşma sevinciyle, özlem giderip mutluluk gözyaşlarını paylaştıkları, kalplerinin pır pır atıp, tansiyonları yükseltip, azaltan yer de, o limandır…
Hele yabancılık duyulan, yalnızlık duyulan, korunma ihtiyacı duyulduğu anlarda kaptanların bile güvenle sığındığı, gemisini bıraktığı, dönünce de bıraktığı anki sağlamlığı ile gemisini, iç huzuru ile geri teslim aldığı yer yine o korunaklı sahil değil midir?
Bir yerde anneler de, o sahil görevini görmezler mi? Sevginin otağı anneler… Rahmetin kaynağı anneler. Yüce duyguların abidesi o kutsal insanlar. Anneler… Benim annem de onlardan biriydi. Ve ben onu, çocuk yaşta kaybettim.
1958 yılının Kasım 16’da… 12 yaşında bir çocuktum o sıralar… Bir buçuk yaşlarındaki iki küçük yeğenlerimi bakmaktan, doyasıya ağlayamadım başucunda… Tabutu eller üstünde evimizden ayrılır-ken bile gözyaşlarımı içime akıttım. Açıkça ağlayamadım. Onlar korkmasın, (Yeğenlerim) onlar ağla-masın diye… Bir de “ Erkekler ağlamaz…”sözüne uymak için ağlamadım. Yaşlarımı içime, acımı yüreğime gömdüm. Amma, ben de candım. Benim de seven ve yanan bir kalbim vardı. Ana acısına nasıl dayanılırdı?
..
**
Dokuz Mayıs Gül pazar, iki bin on sene,*
Selamünaleyküm can, Anneler Nur sîne.*
**
Anne baldan tatlı söz, söyle dil bal tatsın,*
Anne gül kokulu öz, kokla ten gül satsın.*
**
..