Sana her gelişte acıyla doldum,
Kederden saçımı, başımı yoldum.
O bile yetmedi, aklımdan oldum,
Kaldırımın gibi, yüzün kapkara,
Artık sevmiyorum seni Ankara.
Kimsesiz çocuklar, gariban kullar,
Yokluğa çıkıyor, sende tüm yollar.
Dosta hasret kalmış açılan kollar,
İnsanlar perişan, yürekler yara,
Artık sevmiyorum seni Ankara.
Gülmek tümden yasak olmuş yüzlere,
Işık gitmiş, hep yaş dolmuş gözlere.
Ne kastın var idi, senin bizlere?
Çataldır dillerin, benzersin mar'a,
Artık sevmiyorum seni Ankara.
Fatihler, Sedatlar mendil satıyor,
Gecenin ayazı kalbe batıyor.
Parklarda, metroda gençler yatıyor,
Nasıl da düşürdün onları dara?
Artık sevmiyorum seni Ankara.
İnsanlar sel gibi geçip, akarken,
Yokluğun acısı evler yıkarken.
Boyun bükük, gözler fersiz bakarken,
Sahip çıkan yoktur, o yoksullara,
Artık sevmiyorum seni Ankara.
Mevkie, makama çoktur talipler,
Fakir, fukaralar, neye sahipler?
Sinemi deliyor, evsiz garipler,
Onulmaz derdim var, düşmüşüm har'a,
Artık sevmiyorum seni Ankara.
Çabuk değişiyor, gelenler sana,
Bütün sohbetleri maddeden yana.
Biraz “Erdem” desem, gülerler bana,
Saygı yalan olmuş, sevgiyse para,
Artık sevmiyorum seni Ankara.
Oturdum şöyle bir Gençlik Parkı’na,
Hem garbına baktım, hem de şarkına.
Mutluluk kalmamış vardım farkına,
Yaşanan her saat, hatta an kara,
Artık sevmiyorum seni Ankara.
Bütün umutları “Tüh”le “Vay” ettin,
Fakirin gününü, hafta, ay ettin.
O bile yetmedi, seni zay ettin,
Aynaya bir bak da kendini ara,
Artık sevmiyorum seni Ankara.
Başşehir dediğin temiz olacak,
Vatandaş, orada derman bulacak.
Tek bana iyilik yapsan n’olacak?
İstersen yelinle saçımı tara,
Artık sevmiyorum seni Ankara.
25.02.2007
T.
Kayıt Tarihi : 29.3.2007 06:35:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Özel bir işim nedeniyle gittiğim Ankara'da zamanın günden güne daha da kötüye doğru seyrini görüp, benim ülkemin başkentindeki açlık, fakirlik ve sefalete tanık olduğumda içimden gelenleri mısralara dökme ihtiyacı hissettim. Şiirde geçen Fatih ve Sedat, Ankara'da tanıştığım mendil satan çocukların isimleri... Fatih ile ilgili olarak halen sayfamda yayında olan; 'Yenişehir İstasyonunda Bir Çocuk... Adı:Fatih' isimli bir şiir yazmıştım. Son gittiğimde ise Sedat'la tanıştım. Şubat ayının ortasında ve havanın soğuk olduğu bir günde; Ankara'yı -özellikle de Kızılay'ı- birkaç kez görmüş olanların çok iyi bildiği üst geçitlerden birinde altında bir karton parçası bile olmadan buz gibi sacın üzerinde oturan, 13 yaşında bir çocuktu Sedat. Yanına çömelip, 'Üşümüyor musun? ' diye sorduğumda, alıştığını söyledi. Üşümemenin de alışkanlık haline geleceğini hiç düşünmemiştim ama bu küçük adam alıştığını söylüyordu. Kısa süreli de olsa sohbet ettik. Öğle vakti 12.00'de okulunun bittiğini, saat 14.00'e kadar derslerini yaptıktan sonra da 14.30 civarı bu üstgeçitlerden birinde 'İŞE ÇIKTIĞINI' söyledi. Bu yaşta bir çocuğun ağzından 'İŞE ÇIKIYORUM.' kelimesi duymak içimi paralamıştı. Ardından anlatmaya devam etti. Toplam 7 çocuklu, Mardinli bir ailenin ikinci çocuğu imiş ve kendisinden büyük bir ağabeyi varmış. Ağabeyini sorduğumda, onun da Kuğulu Park'ta 'işe Çıktığını' söyledi. Yaşıtları oyun oynarken, işe çıkan küçük bedenli ama kocaman yürekli masum çocuklar... Onlar bizim çocuklarımız ve eğer onların o halde çalışmaları ayıp ise, bu ayıp sadece ailelerinin değil, hepimizin ayıbıdır...
![Mustafa Erkenekli](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/03/29/ankara-108.jpg)
Tekrar kutluyorum.Sevgiler, saygılar.
selamlar saygılar
sevgili dostum. en pahalı doğalgazı, en pahalı suyu, en pahalı petrolu ve en pahalı hayat şartlarını biz verdiğimiz halde maalesef Payitaht bu halde. ya ucuz olsaydı? ucuz olan da maalesef insan ve emeği...
sevgilerle...
TÜM YORUMLAR (37)