Ayakkabıya ihtiyacım vardı dün ayakkabıcıya gittim tabanında 42 yazan bir çift ayakkabıyı alıp geldim. Hiç aklıma gelmemişti kalıpların firmalara göre farklı olabileceği… Eve geldim bu gün dışarıo çıkarken yeni ayakkabıları giymek istedim olmadı, ayaklarım içine bile girmedi sanki 39-40 numaraydı ayakkabılar, gittim iki numara büyük ayakkabı aldım aynı yerden…
Bütün üreticilerde ayakkabı kalıbı aynı olmayınca yaşanacak bu sıkıntılarda olduğu gibi.. Hem küreselleşmeden bahsedip hem de her ülkede ayrı yasaları uygulamak da aynı sıkıntılara sebep olmakta…
Ayakkabıcıların kendi mallarını satmak için kendilerine has kalıplar edindikleri gibi, sözde küreselleşen dünyada, ezen ve ezilenlere göre de iki ayrı standar uygulamaya konulunca buna benzer sıkıntılardan kurtulmak mümkün değil…
Küresleleşme kaosundan kaynaklanan belirsizliklerden, bencil bir toplumun bireyleri ve kurumları, kendi çıkarlarına göre hareket ediyorlar… İşlerine geldiği yerde uluslar arası yasalar rahatlıkla uygulanırken işlerine gelmeyen yerlerde kendi ulusal yasalarını kullanıyorlar… Bergamada uluslar arası yasalara uyarken, İnsan haklarına gelince ulusal yasaların uygulanması gibi…
Bu nedenle AİHM’lerinde defalaca cezaya çarptırılan bir ülke olma rekoru kırarak ve o cezaları da uygulamayarak, insan haklarını çiğnemede kendimizi kahraman ilan ederek ‘’ilerliyoruz.’’
Yeni Anayasa yapma çalışmaları mı diyelim, yeni Anayasa yapıyoruz diye uyutma çacaları mı diyelim, denizaltı ilerlemesi, gibi sessizce ve derinden çalışmalar yürütülüyor. Yürütülüyor ama diğer taraftan da ısrarla ‘’Tek dil tek din, tek bayrak, tek inanç’’ kalıbıyla davranmaya devam et…
Samimiyetsiz şoklanmış, dondurulmuş… Sizlere canlı canlı balık yedireceğim derken, dolaptan şoklanmış balık çıkarmak gibi… Tabi böyle bir örnek işi biraz basitleştirecek, benzetmem, insanlarla dalga geçilirken ki davranışı anlatabilmek için…
Hem Kürt kimliğini tanıyorum diyeceksin hem de eski dondurulmuş ezberleri okumaya devam edeceksin… Bu tahrik değil de nedeir? Bu da bir provakasyon değil midir? Dünyada birçok çok uluslu devlet vardır, beraber yaşamayı sürdürebiliyorlar… Biz neden beceremiyoruz… Ya da denemekten korkuyoruz? Sorun eşit görememekten kaynaklanıyor. Tanrı ve kul olarak, bey ve köle olarak yaşamak iliklerimize o derece işlemiş ki, sanki bu eşitsizlik bozulursa ardından ölüm gelecek gibi… ‘’Dünyanın bütün kapitalizleri ucuz işgücü ararken, biz niye elimizin altındakinden vazgeçelim! ’’ der gibi…
Durum böyle olunca diğer bütün ‘’tanıma’’ sözcükleri sahteliğini koruyor. Tutuklama ve cezalandırmalar bu niyetlerin tuzu biberi oluyor, ayrıca bu denceyi bozan bürokratların ödüllendirilmesi de, Kimliklerini ve özgürlüklerini isteyenlerde olumsuz etki yapıyor. İstismar edilmek kandırılmak, dalga gelilmek, aşağılanmak da insanı çileden çıkaran ve bütün kurlaları çatlatan toplumsal eylemlerin patlamasına sebep oluyor… Evet TV karşısında sadece egemen güçlerin yüksek sesli yalanlarını kendi kafalarında ‘’Gerçek’’ olarak donduranlar çoğunlukta olabilir… Ama doğanın akışı öyle değil… Bu toplumun baraj üretmekle övünen yöneticileri, toplumsal barajlarında enerjisini hesaba katmak zorundadırlar…
Gözlerinizi açmak için barajların patlamasını beklemeyin!
Yoksa daha Anayasanız daha anasından doğmadan ölüme mahkum olabilir.
Kayıt Tarihi : 13.2.2013 13:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!