Anadolu’m yiğit dolu
Bükülmez bileği kolu
Mor menekşe sağı solu
Anayurdum, Anadolu’m.
Anadolu’m gelir dile
Maşuğun edasıydı
Aşığı usandıran
Leyla’nın sedasıydı
Mecnun’u uslandıran
Aslı’nın saçlarıydı
Ne tuhaf şey değil mi?
Ayrılık sokağında,
Kavuşmayı beklemek.
Evimizin en küçücük ferdiydin
Büyüklerin yegânecik derdiydin
Yeri geldi barut ile mermiydin
Yolun açık olsun git güle güle
Tüyü bozuk birazcık da sarısın
Gökyüzünü kapladı yine bulut
Benimkisi öylesine bir umut
Hani diyorum,bir yolunu bulup
Yağmur olup,sırılsıklam gel bana
Değil miydik seninle bir çift yürek
Demek şimdi gidiyorsun,öylemi..!
Böyle gitmek var mıydı.
Vedalaşmayı sevmem diyordun,
Doğruymuş.
Doğru değilmiş,beni sevdiğin.
Sensiz depremler oluyor
Tercüman olamadım duygularıma
Canlarımdan ayrı kaldım kalalı
Gözlerim hapsoldu uykularıma
Canlarımdan ayrı kaldım kalalı
Hissedar bulamadım gizlerime
Hüzünlü bir Eylül’dü, ayrıldım senden
Haberin yok, beynimi kemiren benden.
Unutamam aklımda, o buğulu gözlerin
Yüreğime saplandı, o manalı sözlerin
Yar düşünce yar yâd’a
Doyum olmaz bu tada
Kulaklarda şen sada
Bir kere sevmeye gör
Yar düşünce yar öze
Uykuları sürgün ettim gözümden
Eksik etmem seni hiçbir sözümden
Küle döndüm aşkımızın közünden
Bülbül güle, ben de sana hasretim
Buram buram seher yeli esiyor
Şehir gibi büyük bir kalbiniz,
Şiir gibi sıcak bir yüreğiniz var
Şair Müdürüm...
Sevgili dostum, yazmış olduğun şiirleri beğeni ile okuyorum. Çok güzel bir yorumun var. Dilin akıcı, her mısran değişik bir haz veriyor insana, kalemin dert görmesin yüreğine sağlık