Jetler homurdanarak somurdular havayı,
Bir devin ciğerlerine çekişi gibi.
Atıldılar ileri hep birden,
Bir kartalın avına atılışı gibi.
Bombalar açtılar yerde sanki,
Barış çiçekleri gibi.
Bazen yıkmak isterim duvarları,
Beni sana ulaşmamı engelleyen,
Kırılsın isterim gönlümün zincirleri,
Sevdalarımı paslı izlere vuran.
Sonra vazgeçerim isteklerimden,
Düşünürüm; gerçekte sen miydin?
Sesim Duyulmaz
Eşim demedim, çocuğum demedim,
Bana ne, dert senin derdin demedim.
Çırpındım durdum, yoruldum demedim.
Kolum, kanadım budadı dost dediklerim.
Özümde var benim mertlik,
Arla yoğrulmuş hamurum,
Beratımdır benim yiğitlik,
Türklük en büyük gururum.
Özümde var Bozkurt ruhu,
Daha yaşı henüz ondokuz - yirmi,
Akranları diskoda eğlenir kimi,
Tertemiz alnından yemiş mermi,
Kanlar içinde Uzman Jandarmam.
Dağlarda eşkıyaya vermez aman,
Yıllar sonra döndüm yaşadığın şehire,
Seni aradım Kemeraltı’nın dar sokaklarında,
Oysa sen yoktun kalabalıklar arasında,
18.45 vapuruna koştum eski alışkanlıkla,
İnsanlar koşuşturuyordu bir yerlere,
İnsanlar yorgun, insanlar heyecansız,
Gel diyorsun bana,
Koşup gelemem ki;
Bir kötürüme
Vermiştim ayaklarımı.
Ellerini uzat diyorsun,
Adana’nın sokaklarında yürüyorum,
Vakit akşam ve mevsim,
Ölü bir sonbahar.
Usul usul dökülüyor yapraklar,
Ağaçlar şikâyette hışırtıları ile.
Senden öğrendim her şeyi,
Vatanımı, bayrağımı sevmeyi,
Sen öğrettin alfabeyi,
Küçüğü korumayı, büyüğümü saymayı.
Sen candan ana oldun bana,
Karanlık… Kapkaranlık her yer,
Tek bir yıldıza bile hasret gökyüzü.
Ağlıyorum… Ağlıyorum bomboş,
Bomboş kaldı ellerim.
Hani nerde pırıl pırıl dolunay.
Hani nerde parlak iri yıldızlar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!