İslam inancına göre, insanın hayatında her şeyin kaynağı Allah’tır. Allah, her varlığın yaratıcısı ve yöneticisidir. Bu nedenle, insanın sahip olduğu her şeyin aslında birer nimet olduğunun farkında olması gerekir. Her an, her nefeste Allah’ın sonsuz lütuflarıyla çevrili olduğumuzu anlamak, insanı doğru bir kulluk bilincine ve derin bir şükür hissine yönlendirir. İslam’da, insanın Allah’ın karşısında aciz bir varlık olduğunun farkında olması gerektiği vurgulanır. Bu farkındalık, insana Allah’a olan teslimiyetini ve kulluk bilincini kazandırır. Allah’ın insanlara verdiği nimetler sonsuzdur. En basitinden içtiğimiz suya, nefesimize, gözlerimize, aklımıza ve kalbimize kadar her şey, Allah’ın bize sunduğu birer lütuftur. İnsan, sahip olduğu her şeyin Allah’ın izniyle kendisine verildiğini unutmamalıdır. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın bu lütuflarını insanlara hatırlatırken, insanın kulluk bilincine sahip olmasını öğütler. Allah’ın, insanlara sunduğu nimetlere şükretmek, insanın kalbinde derin bir huzur ve içsel bir rahatlık oluşturur. Her an Allah’ın kontrolünde olduğumuzu bilmek, O’na emanet olduğumuzu kabul etmek, kişinin iç huzurunu artırır. Zira Allah’a teslimiyet, insanı yalnızca fiziksel değil, manevi olarak da güçlü kılar. Kur’an’da, Allah’ın sonsuz kudretine ve nimetlerine dair birçok ayet bulunmaktadır. Bunlardan birinde, Allah şöyle buyurur:
“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka ilah yoktur. Her şeyin Yaratıcısıdır, öyleyse O’na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir.” (En’am Suresi, 102)
Bu ayette, Allah’ın yegâne ilah olduğu ve her şeyin yaratıcısı olduğu vurgulanmaktadır. İnsan, sahip olduğu her şeyin Allah’ın lütfu olduğunu unutmamalıdır. Allah’ın her şeyin yaratıcısı ve yöneticisi olması, insanın O’na karşı olan sorumluluğunu artırır. İnsan, Allah’ın her an kendisini koruduğunu ve ona hayat veren nimetleri sunduğunu bilmelidir. İşte bu farkındalık, insanı her an şükretmeye ve Allah’a kulluk etmeye yönlendirir. Bir diğer ayette ise, Allah’ın insana verdiği nimetlere şükretmenin önemi anlatılmaktadır:
“Öyleyse Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O’na kulluk ediyorsanız Allah’ın nimetine şükredin.” (Nahl Suresi, 114)
Bu ayet, Allah’ın insanlara verdiği nimetlerin helal ve temiz olanlarının kullanılmasını öğütler. Aynı zamanda, insanlara verilen her türlü nimet için Allah’a şükretmek gerektiği vurgulanır. Şükür, insanın kalbinde Allah’a karşı olan sevgisini ve teslimiyetini artırır. Her an, Allah’ın verdiği nimetler için şükretmek, insanı manevi olarak olgunlaştırır ve ona huzur verir. İnsanın, Allah’a olan kulluğunu derinleştirebilmesi için, sahip olduğu her nimeti birer şükür vesilesi olarak görmesi gerekmektedir. Nefes almak, bir parça ekmek yemek, sevdiklerimizle vakit geçirmek, gözlerimizle dünyayı görmek… Tüm bunlar Allah’ın lütfudur ve her biri, şükretmek için bir fırsattır. İnsan, bu nimetleri kullanırken Allah’a karşı olan sorumluluğunu bilmelidir. Sonuç olarak, insanın hayatında her şey Allah’ın lütuflarıyla şekillenir. Her an, her nefeste Allah’a karşı bir şükür duygusu taşımak, insanın iç huzurunu artırır ve kulluk bilincini derinleştirir. Allah’ın nimetleri sonsuzdur ve insan bu nimetleri kullandıkça Allah’a olan şükrünü de artırmalıdır. Her şeyin Yaratıcısı olan Allah’a kulluk etmek, insanı hem dünya hem de ahiret hayatında başarıya götüren en önemli yoldur.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta