fiery steel quenched in dark soils blood
plays the lyre in venice for a coin
tries the bones one by one
puts the butterfly in the snuff box
sleeps for one hour
always hears beautiful music
Mars, thy will be done, in heavens as in the soil that smothered your fire
I dreamt the gloomy Saturnian dreams in the womb of suffering, when you had gone
In breathless sleep where no lights gleam
Verd-î lebdir mezher-i hubb
Zehr-i şirâb şiraz
İki hâmiş vârek-i gül
Cânıma münsebib cânan
Do the ascended ones watch here
Unfortunate, the world is now
Away we are, from where we belong
Take us there, paint it again
If I could cry on your chest
Would you cry with me too
Would a tear fall out of your glaring eyes
Saffron eyes set ablaze my skies
Would you feel mercy for me
Gözlerine güneşler düşerdi süzülen
Masum melekler gibi bakarlardı
Sümbüller tutmuştu yolu sana giden
Ah masum bostanlara çarpan ay ışığım
Gölgelere uzanan hasret tutuyor sadece hayatta
Kumlar bitkileri yenip dehşet çığlıkla kavrulduğunda,
Çay yaprakları kubbenin mavi alevinde süzüldüğünde,
Kışın son gününü emanet saklayan ormana git,
Yüce dev ağacı bul ve etrafı gözeten dallarına koş,
Şimdi ise bakır tencere ihtiras yolunu bekliyor,
Sâye-i mah-ı leyl-i derûn
Vehb-i rabb
Daim azab
Maş'um ve mamnû' tarab
Zulm-uzzuhal, yeter ya rab
Neden hep bana bakıyorsun
Kara memleketim yağmurlu yoncalar
Bana muhammes yazdırdılar
Eski rüyalarımı hatırlattılar
Bir dağ parlak ve ak
Her şiirinde ayrı büyülendiğim bir şairsin. Sevgiler...