Uyandım rüyadan çok uzun
Orada sanki sen yoktun
Uzaktaydın, soğumuştu hasretin de
Hemen özleyiverdim o hasreti sızıyı kalbimde
Yalancı bir anı gibiydi, seni sevmek
Her şeyden uzak, sessiz karanlık
Varlığın hiçliğe kavuştuğu diyarda
Yalnızlıkları paylaşan sönmüş sokak lambasıyla
Geçmişin düşlerinden koparan karanlık
Okunamamış şiirler eser rüzgarlarında
Dışarıdan bakan gözler
Az önce düşündüklerimi bilmiyor
Bu dünyanın nasıl işlediğini
Veya vahşi yapısını bilmiyor
Büyük ayı küçüğe kardeş değil
Ehl-i aşkın neşvegâhı kûşe-i meyhâne mi
Ya ruhban bir gâh mı yahut-ki-dahi
Beyt-ul l'evfâni, merâ' al-ghizlânîn
Per ruh-û seyranda visâl-i yârin
I could sleep for a thousand years
under these constellations
alike a mist of diamonds on dark velvet
ardent like silvery flames
and in my restless dreams I see
myself gazing at the brightest star afar
Gözlerimi dayadım hayat perdesine,
Kapının eşiğinde soğuk mermere,
Odağımı çektim gelecek olana,
Serildi gerçek önüme karanlığın ardında,
Yürüdüm ölüler ayaklarımı tutarken,
Fındık dalları oldu pençelerin
Tırmalar mahşer günü gibi ayrılık belasını
Asıldın sen kumaşına kurban olsunlar
Şimdi kara saçın perçemin düşmüş
Gün ile beraber ağırdın sen
Zülf-i çûn mâr asvad
Ayn-ı dilkeş çûn gülhâ-yi siyâh mevt
Nefesgâhım âğûş-ı tu’dur
Şevk-i ser-mest-i yâr
İşk tarumâr
Zevk-i eşkâr u hûbân-ı didâr
Ben, Ordular adına buradayım
Staufenberg yollarında bakınırım
Fauville olayında vardım
Toulon mahkemesindeydim
Worms'tan doğanları tanıdım
Gülşende her dem âh ile cânân hayâliyle,
Bülbüller öter, aşk-ı seherden şeb-i lal ile.
Gönlümde bir âvârelik, âh u figân eyler,
Rüzgârla seher vaktinde mestân-ı hâl ile.
Nev-bahâr rûhsârı, nevmîd-i gülistân,
Her şiirinde ayrı büyülendiğim bir şairsin. Sevgiler...