Bir bıçak saplanır…
Ta can evine.
-Baba! Almadın mı,
Hani?
Yaklaşır eşi,
Pencere
Yağan kardan zevk alabileceğin
Önündeki çayda yüzen bir çift ördeğin
Yerine geçebileceğin
Bir pencere aç kendine
Bir pencere aç kendine
İnce bir sızı var, yürek kanıyor…
Dert nerede? Derman nedir? Bulsana…
Bunca yılı yele veren biz olduk;
Haydi gardaş! El uzatıp alsana…
İnsan bir muamma; bilir misin ki?
Yıllar oldu… Bindim kara trene:
İçimde sevdası, bir saz isterim.
Sekiz saat sonra indim virana,
Selam oğlunuzdan, bir saz isterim.
Bir yağmur yağıyor… Karaman’dayım…
Hayretle gözlerimin
Önünde canlanan.
Andız bir ince dal sunuyor.
Hafifçe yana eğerek;
Bu aşkın her gününe…
Henüz onbir ayı yeni bitirmiş
Gün gelir çocukluk yok olur gardaş
Anasını görüp aklın yitirmiş
Bu yük bu sıpaya çok olur gardaş
Baksana kuzular koşup oynuyor
Sorar m’ola
Ne tez geçti günler aylar
Bitti tükendi hay haylar
İyi günlerdeki beyler
Acep anar sorar m’ola
Bir elde silgi,
Birinde kalem.
Yaz, tekrar yaz,
Bir daha yaz!
Sonra oku istersen!
Okumasan da olur, kızgınsan…
Sümmani okudum, levh-i mahfuzdan.
Kocaman yüreği dara yazmışlar!
Ervah-ı alemde, ulu hafızdan,
Enfas-ını ruzigara yazmışlar.
İnsanız, ruhumuz gelir ezelden;
Tanıdım..
Bir acaip ses var gelir Konya’dan
Sahibi kim ola sesi tanıdım
Bağlı kulübeye çabalar boşa
Başı gizli amma fesi tanıdım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!