Bilmek istemiyorum
İnsanı insandan olanı
Yüzyıllar geçse değişmeyecek yüz karasını
Nefretle bakıyorum denize
Dökülen içlerin kokuşmuş yansıması
İyiyi kötüyü karıştırtığı her dalgası
Kutsal topraklarda aradım aşkı sevdayı
Coğrafyam kokan bir kadın gördüm
Gözlerinde Mezopotomya
Buğday sarısı teni
Güneşten ötürüydü gözleri
Yanıp Kavruldum sıcağında
Biraz insan ölür
Yaşamaktan dem vururken
Nice aydınlık sabahlar diler
Kapkara içinden
Hergün yeni gün içindir
Ölmekle mükellef bedeni sever
Bilindik bir sabah üzeri
Nefessiz bir soluk gibi
Yürümekteyim dünyayı
Hangi vakit hangi vilayet bilmiyorum
Üstüm geçmişten kalma
Bin hüzün bir sevda
Mutluyum seni sevmekle
Bilmeyip görmezden gelsende
Nedir ki hayatin sende tadı
Bir kaç hayat
İrili ufaklı lanet gülümsemeler
Bilmediğin sevgin zehir içimde
Ben ebedi duygular kuluyum
İçim bahar yanan bedenim
Zaman kirletmez
Aşklar tüketmez beni
Tutkum sevgim kendim
Hüsran acı ölüm benim
Üstünkörü yaşamaktayım
Bazı günler dünden geri
Aydınlık sabahlar dilerim
Gecenin sessiz çığlığında
Bazen bitmekteyim
Eskiden yaşamış bir ruhla
Galiba yaşıyorum
Aldığım nefes neden acı
Herşey çok uzak gibi
Mesela çiçeklere dokunamıyorum
Mavi hangi renkti unuttum
Kollarım uzuyor birden
Öyle bir vakit
Durgun bir o kadar lanet
Gemiler geçiyor fikrimden
Rüzgarı hayaller
Uyanırım öyle bir vakit
Dünya ya hayata zamana
Ölü
Bazı sabahlar uyanmak gibi
Çokta bişey istemedim manevî
Yukarıdan gelen maddiyat belli
Gece,
Öyle ki arkadaşım ilk düşmanım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!