yaralarını gizler bozkır
kırar kadehlerini gece
inler çilehanesinde rüzgâr…
uzaklarda,
pervane yanmış gül solmuştur
kirli neon dehlizlerinde
şarkılar söylüyorum içime doğru damarlarımda çağıldıyor ırmaklar
şebnem damıtıyor şafak sakallarıma yapışıyor rüzgâr
ben hiç marş söylemedim nutuklardan kaçtım
kaçtım rüyalara kefen biçen avcılardan
çocukluğumda yüzen esmer bulutlar değil kuş cıvıltıları
gece çöker masal başlar uzardı yollar
Ölümcül tufanlardan geçerek geldim
Dağ dağ dalgalar şahit yalnızlığıma
Sen; mekanın son menzilinde hancı...
Ben; hatıraların ılık nefesinde yolcu...
Gün göçer,
Bir martı kanadında süzülürdü zaman
Hatırlar mısın?
Bir mecnun edasıyla dolaşırdım
Vahavari sokaklarında
Seninle tek yürek gibi
Bitişikti tenlerimiz
Bak şimdi nasıl da mahzun akıyor
…ve sükût delinir
dağların karnını yarar billur ırmaklar
bir kanaviçede yüzer ellerim sen ben tabiat
yol alır gece ve gündüz yol alır doludizgin atlar kâinat
sürgünler rıhtımında sürgünler sürer gider
toprak ürperir kabuk çatlar
mevsimin kapısı açılır düşün adı konur
ebruli bakıştır sevda boy verir akasya dallarında
bir gün apansız kopar şarkı
ağaç savrulur çatı uçar
anne gözleri vardır geceyi ıslatan
Uzaklardasın
Yıldızlarca...
Yalnızlık rüzgârıdır kapımı çalan
Hüzünlü bir gece sinerken kışlanın duvarlarına
Beni nasıl biliyorsan öyleyim:
Yine vuslata kanat açan kelebek,
Hüzünlü gurbetler büyüttüm yokluğunda
Çarmıhlara gerildi
Müjdeli şafaklara gebe hayalim
Sahibi meçhul dillerce
Memnû cümlelere dizildi kelimelerim
Ruhuma kefen oldu
Ali Osman Bey, isminizi uzun süre editörlüğünü yaptığınız derginin arşivini bulmaya çalışırken farkettim O dergide yayınlanan şiir ve hikayelerime ulaşmak istiyorum ama maalesef olmadı. .Arşiv sanırım internetten tümden silinmiş.Tek tük bir kaç sayının PDF Formatı dışında bir şey yok.. Ulaşabild ...