Milyonlarca Müslüman’ın ‘’Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk ‘’ (Emret Allah’ım! Emret Allah’ım!) diyerek Beytullah’ın etrafında pervaneler gibi döndükleri görkemli manzara, muhteşem görüntü ve gönüllerin Allah’a yaklaştığı zamanların en ulvi mevsimi hac ayıdır.
Gözlerden süzülen gözyaşı ve dünyada ulaşabilecek olan mutlulukların en yücesi…
Bu gün Terviye günüdür. Milyonlarca hacı, Mekke’yi Mükerreme’den beyaz ihramlarıyla, Lebbeyk sedalarıyla, Mina’ya çıkıyorlar. Allah’ım haccımızı mebrur eyle, günahlarımızı bağışla....
Sehl İbnu Sa'd r.a. anlatıyor: 'Resûlullah s.a.v. buyurdular ki:
* 'Telbiyede bulunan hiç bir Müslüman yoktur ki, onun sağında ve solunda bulunan taş, ağaç, sert toprak onunla birlikte telbiyede bulunmasın, bu iştirak (sağ ve solunu göstererek) şu ve şu istikâmette arzın son hududuna kadar devam eder.' Tirmizî.
Ne güzelsin gül şehir, kudretsin, ümitsin.
Sen gönüllerimizin tacı, cihanın incisisin.
Nur saçan toprağında yatıyor peygamberim.
Resûller serveri seni methü senâ eyledi.
Baktıkça dayanamam, akar gözümün seli.
Hz. Aişe r.anha. Hz Ebu Bekir Sıddık r.a. kızıdır.
Hicret'ten dokuz sene önce Mekke-i mükerremede doğdu.
Kuvvetli bir zekaya sahipti, Faraiz ilmini bir çok İslami
hükümleri öğrendi. Resulullah’tan 2210 hadisi şerif
rivayet etti ve en çok hadis rivayet eden yedi sahabe arasına
girmişti.
Kader, Allah'ın geçmiş ve gelecek bütün olayları ezeli ilmiyle bilmesidir. Yaşanmış ve yaşanacak bütün olaylar zinciri, an an detay detay Allah katında planlanmış ve yaratılmıştır. Kader ilim sıfatına, kaza ise kudret sıfatına dayanmaktadır.Allah'ın ilmi zamana ve mekâna bağlı değildir,Sınırsızdır. Kader 'kalem' ile 'levh-i mahfuz' 'a yazılmıştır. Buna ' alın yazısı' da denir.
İbni Ömer’in r.a. nın rivayet ettiği hadisi şerifte Allah’ın Rasülü s.a.v. şöyle buyuruyor:
‘’Allah, göklerle yeri yaratmadan 50.000 sene önce yaratıkların kaderini yazdı. Arş'ı da su üzerinde idi.’’ S Buhari.
Allahu Teâla, Kamer Suresi:49 ‘ de şöyle buyurmaktadır:
Dünya kuruldu kurulalı hayır ile şer, Hak ile batıl kavga eder. Asırlar boyu inkarcılar, vicdan ve insanlığı çiğnemişler, hukuk dışı baskı ve talanı uygulamakla birbirleriyle yarışmışlardır. Müslümanların uğradığı ve uğramakta olduğu felaketler kalpleri sızlatıyor.İmanın kalbde yaşanması bir korun elde tutulmasından zor.İşte dünyanın hali malum meydanda. Allah rızasına ulaşma kapısının açılması gerek, korkunun umuda çaresizliğin çareye dönüşmesi gerek. Buda gerçek bir fetihle olur..
Ecdadımızın mazideki o yüksek ahlakının özlemi içindeyiz. Bizler de o insanların nesilleri olarak niçin bir caba gayret gösteremiyoruz. Kaldı ki imkanlar olarak onlardan daha ileri seviyedeyiz. Tarihin kanlı seyrine can ve kan borcumuzu ödemişiz.
Tarihimizde bazı hadiseler vardır ki, bunlar kulaktan dolma bilgilerle geçiştirilemez. İstanbul'un fethinin, sebep ve sonuçları itibariyle, özünü ve ruhunu yakalamakta her aklı selime büyük görevler düşmektedir.Fatih Sultan Mehmed Han sadece askerî sahada değil, ilim ve adalet sahalarında da dünyaya örnek olacak başarılar sergilemiştir. Bu nedenle Türk ve Dünya tarihini etkileyen bu önemli fethi, her yılın 29 Mayıs günü, aynı coşku ve sevinçle kutluyoruz.İstanbul fethinin yıldönümü münasebetiyle bu büyük fetihten ve Fatih Sultan Muhammed Han'dan bahsederek, kendisini saygı ve rahmetle analım.İstanbul'un fethi bizim için iki yönden önem arz etmektedir. Birincisi, Fatih Sultan Mehmed, bu şanlı zaferle birlikte bin küsur yıllık Bizans İmparatorluğu'nu tarihe gömmüş, böylece Müslüman Türk Milletinin kahramanlığını dünya tarihine altın harflerle yazdırmıştır.
İkincisi ise:Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) in, İstanbul'un Müslümanlar tarafından fethedileceğini asırlar öncesinden müjdelemesidir ki, bu yönü ile de bütün dünya Müslümanlarını ilgilendirmektedir.
Tarihin yüz akı bu milletin başında geçmiş nice acıları, kahramanlıkları, sevdaları, hüzünleri, kayıpları var ki, üç kıta yedi denize yayılmıştır. Bu millet sabırlı, inandığı şeylere tam ve fedakarca inanan, askeri kabiliyetleri yüksek, devlet, yurt ve otoriteye bağlı, izzeti nefsine düşkün, bereketli özellikleri üzerinde taşıyan zengin bir millettir. Kuvvetli idarecilerin sevk ve idaresinde büyük devlet kurmaya kabiliyetlidir. Böyle bir milleti Allah İslam la müşerref kıldı. İslam Türk milletinin kabiliyetlerini en son noktasına kadar genişletti. Böylece Dünya tarihi, hakka dayalı düşüncenin, bayraktarlığını yapacak bir milleti tanıma şerefine kavuştu. Ancak fetih ve Fatih’ledir ki güçlü devlet, hami devlet hedefine ulaşmıştır.
Fatih, bir taraftan Molla Gürânî'den, diğer taraftan Akşemseddin Hazretleri'nden dersler görerek hem mânen, hem madden çok iyi bir eğitim ve terbiye ile büyüyordu. Bu fethe lâyık olacak bir ciddiyetle yetişiyordu.Fatih en keskin zekâyla yaratılmış, nadiren gülen,fevkâlade atılgan, şehir surlarında dövüşen, atını dalgalara sürecek kadar cüretkâr.Kimseden çekinmez keskin konuşan, verdiği sözlere bağlı kalan, adalet duygusuyla yanan,bir büyük şahsiyettir. Fatih doğu ve batının kapılarını aralayan bir Cihangirdir. Bu iki dünyanın yararlı özelliklerini toplayan büyük bir alimdir. Unutmamak gerekirki onu bu tahta ve başarıya malik kılan Cenab-ı Haktır.
Dayanağı yok, Noel’in yılbaşına rastlamasının,
Kendi başına kutsiyeti de yok,tarih ve zamanın.
Çinliler, Japonlar değiştirmediler,alfabelerini.
Yahudiler takvimlerini,İngilizler ölçülerini.
Günün birinde askerler hummalı bir çalışmaya koyulmuş. Hattı zatında onların bu kadar çalışmalarına hiçbir gerekte yokmuş. Ama nerden bilsinler.
Komutanlar askeri birliği ziyaret edip birkaç askere, birkaç soru sorup oradan ayrılacaklarmış.Tören alanında tüm birlikler komutanların gelmesini heyecan içinde beklerlerken, birde ne görsünler, makam arabalarıyla peş peşe tören alanına girmezler mi.
Resmi geçit hayırlısıyla başlamış.Tören havası coşku ve sevinç içinde ilerlerken, işte tam o sırada komutanlardan biri gelmesi için bir ere işaret eder, asker hemen gelir emredersiniz komutanım der.
- Komutan sormuş,
- Deve mi büyük fil mi?
- Asker,
Allah Kur’anını indirirken indirdiği ayı kutsallaştırıyor,mübarek kılıyor. Orucu emrediyor,ayın sonunuda mağfiret kılıyor. Kitabının şerefi için bunları yapıyor.
Ramazan ayı Kur’an ayıdır. Sahabeyi kiram Allah’ın kitabına çokça itina gösterirlerdi.
Cebrail (a.s) ramazan ayında Peygamber (s.a.v) ile Kur’an-ı Kerimi Karşılıklı okurlardı. Müslüman bir kimsenin bu ayda çok Kur’an okuması gerekir. Sahabelerden kimisi, Kur’an-ı üç gecede kimisi yedi günde, kimisi de on gün de hatmederlerdi.
Onlar Kur’an-ı okurken etkilenirler ve bundan dolayı kalpleri ürperirdi. Şiir okur gibi Kur’an-ı okumazlardı. Allah’ı çok zikrederlerdi. Mallarının en iyilerini Allah yolunda harcarlardı. Sahabeler oruçlu olarak hatimlerini bitirir ve dua ederlerdi. Onlar geceleri yatmaz, göz yaşları yanakları üzerinden akıncaya kadar ağlarlardı. Resûlullah onların ağladıklarını farkedince Oda onlarla ağlamaya koyulurdu.
Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurmuşlar:
‘Allah korkusundan ağlayan kimse Cehenneme girmez’.
Seherlerde yanıp tutuşan söyleşen gönüllere,
Çeşme gibi akan yaşlara, buğday tenli yüzlere,
Avuç avuç göz yaşı döken buğulu elâ gözlere,
Gerçek vaad, gerçek af var, kadir gecesi.
Ay gibi parlak gözler, âşina olmuş yüzler.
Mukaddes diyar gönlümde arzuladığım yer,
Rahmet çöllerine inen bu Kuran bize yeter.
İlmin her sayfasını,Yaratan Allah adıyla oku.
Kuranın sevabı lütufla bize müjdeleniyor.
Harf harf şerefli gözeticiler kaydediyor.
HZ. ZEYNEP BİNTİ CAHŞ (r.anha)
Zeynep binti Cahş r.ah.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin
diğer bir hanımı... Efendimizin hala kızı...
ibadete düşkün oluşu ve cömertliğiyle meşhur...
dikiş, nakış ve el işi yaparak kazandığı paraları
fakir ...
sayın ali bey çok ilginçtir.birini ararken başka biri karşıma çıktı.siz sümeyranın babasımısınız? sümeyra sizin küçük kızınızmı? sizin onu küçük yaşta bırakıp gittiğinizi söledi hep bana ben onun izini ararken size rastladım.çok garip bu o sizinle görüşmediğini söledi.o zor durumda bunu bilin.ben on ...