Yorulur bir gün, yorulur.
Savaşan yorulur,
Ölüm yorulur.
Bir tiz şarkı duyulur siperlerden,
Gökyüzüne zeytin dalı bir taç kurulur...
Deniz gibi görürüm bazen kendimi
istediğim yere giderim derim
istediğim yere
giderim de bazen uzaklara
ne kadar
sana dönecek kadar işte
Savaş kendi diliyle konuşturmak ister seni,
sen şarkı söyle;
barışı kaldır siperlerden,
suda boğulmakta olan bir çocuğu,
suyun üzerinde tutmaya çalışmak gibi
çünkü başladı mı bir kez acının tene deyişi,
Biz unutunca şiiri
sana gitme demeyeceğim
demek yerine, gitme diyeceğiz sadece sevgiliye,
üşüyorsun ceketimi giy gibi
bir incelik akmayacak sözcüklerimizin dehlizinden/
Biz unutunca şiiri
Güldüğüm zamanları saklasam der gibi,
Sevinmenin en pahalı olduğu zamanlarda insan.
Ucuna hayat asılmış bir uçurum kıyısı her gün,
İnsan, ucuz figüranı ağzı salyalı kötülük silüetlerinin.
Saklandığı yerden çıkmıyor artık iyilik;
Kaç savaşta sobe dedi oysa kan, vahşet.
Şiir sevmeyenin
Seni seviyorum demesi
Kurumaya giden
Bir çöl kaktüsünün
Ben aslında bir Selvi ağacıyım demesi…
Kuşlar vurulur gökyüzünde
sen vurma
sen gökyüzünü maviye boya
bil ki
barut kokusu duymakla geçer
bazılarının zavallılık korkusu
Bir korkuluğu gibi bir tarlanın
rüzgarına, mevsimine
yeşiline, sarısına durur bakışın uzak/
Bir kara trene bindir yokluğunu,
acemi bir yaşamak aslında bu seninki
dilinde hep hoşça kal zaman türküsü/
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!