Bir ocak altmış beşte,doğum ebesinin kıçıma attığı şaplakla
ağlayarak gözlerimi açtım dünya'ya.Bu ağlamaklı halim gençlik
yıllarıma kadar sürdü. Aldığım darbeden olsa gerek, hep
dik ve ciddi baktım hayata.
Aklım erene kadar ne yaptığımı bilmiyorum! ama 3-4 yıl
/önce düşlerim vuruldu sonra çocukluğum./
oysa bir an önce büyümeliydim
omuzlarıma ağır geliyordu yaşam yükü
hayatın on yıl önünde koşuyordum
En derin yerinde uyandım düşümün
saat zamanla dalaşmakta
kaldırdım masamdan
akşamdan kalma
ayağı birbirine dolaşan
sarhoş kelimelerimi
(hayat; her zaman tospembe olmuyor,acılarda yaşamın bir gerçeği) ...
I.
henüz; iki yaşındaydı,bir cami avlusuna bıraktıklarında.
göğsüne iliştirilmiş bir yazı vardı 'artık bakamıyorum' diyordu,
kulak zarımı yırtarcasına işliyordu beynime,
minare'deki hoperlörden yükselen,
arabesk gırtlaklı müezzin'nin sesi...
neredeyse hergün sela okunur oldu.
müezzin,daha okumaya başlamadan,
bayram telaşlı güzel;
lahza salise farkıyla karışıyor geçmişe
kanayan bir yaranın kangren ifrazatı bu
hayat bir neşter vuruyor yaşama...
okula geç kalmış çocuğun tedirginliği,
henüz yirmi yaşımdayım
daha iki yıl önce rüştümü ispatladım
misketlerimi,topacımı bıraktım
onlarla şimdi kardeşim oynuyor
bıyıkların terledi sen artık erkek oldun dediler
aşk şiiri yazmak
sevdiğine
çiçekçiden bir demet çiçek almak
yada
'seni seviyorum'
diyebilmek gibi bir şey.../
kendimi düşünürken
seni düşünüyorum,
seni düşünürken
çocukları düşünüyorum,
öyleyse biz
bir aileyiz...
Hazır başlamışken pozlar vermeye,
Albüm oluşturmanın tam zamanı;
Haber verin eşe dosta herkese,
Göğsümüzü germenin tam zamanı! ...
Şöyle sağına soluna duralım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!