Haydarpaşa Lisesi 1963 - 1969
İTÜ İnşaat Fakültesi 1969 - 1975
' D o Ğ R u Y u G ü Z e L C e S ö Y L e R S e N o Z a N
D o Ğ R u G ü Z e L o L u R, G ü Z e L S u Ç o L u R '
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Buralarda ince bir sızı olur dolanır içime bu türküler.
Bir bakarsın yel olur birdenbire gelirler,
bir bakarsın el olur kaybolup giderler.
Sevda yüklü bir gelip bir giden sevgililer gibidirler.
Ağlatmayın beni böyle türkülerle, ağlatmayın siz ey türküler.
Kadının,
bir bebeğin göz bebeklerini
bedeninde;
tohumsuz bırakan her rüzgâra
çığlığıdır,
yankılanır durur şimdi,
Gecenin içinden sızan,
bu kasvetli uğultu,
çok uzaklardan gelen ayak sesleri midir?
Dört nala koşan cehennem atlılarının.
Küheylan yelelerinden tutarak koşturanlar,
Hüznümle astılar.
Darağacında sallanır, buzdan çıplaklığına kapanan mahrem bir bedende üşür;
kar lapaları altında,
gözlerime üflenen ışıkların tuhaf gülüşlerinde kırılırım.
Toz pembe bir baharla gelecekti Güneş, işgalinden kaçınılan,
Tarih,
kendi bilincini kaybettiğinden beri;
önünde zıplayan bir deli,
el ele tutuşan sivri akıllılar.
Alkışladılar.
Güneşten geldik ışığıyla uyandık.
Yokluğunda,
uğursuz bir karanlık;
nerden nasıl geleceği belirsiz,
kara bir kedi gibi ruhumuza saldıran.
Kabuğunu çatlatan nar
rengini saçar bir yüreğin,
bin kristal birden ışıldar;
sevincin huzmeleridir,
yansır yaşama.
Biz birbirimize kucak açtığımız günleri
unutmadık!
Aynı sevdalardayız.
Koşar adım her gelişinizle,
Toprağın tadını bırak ağzıma yağmur,
kokusunu ver bana o özlediğim.
Çocuk gönlümdeki şenlik gibidir,
her sağanak olup yağdığında baharı yaza çeviren,
yediveren meyvelere doğurgan.
Sevdası göz kapaklarına konup rüzgâr olanda;
fırtınalar estirir,
İçine bir kabarır,
bir kabarır.
Açılır,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!