Tenin sustu…
Ve bütün şehir yangınlara teslim oldu.
Sana dokunmaya cesaret eden her hece
Kül oldu dilimde.
Geceyi sıyırdın omzundan,
İçimde yırtık bir dua gibi geçtin,
Ve ben…
Senin sustuğun yerde en çok kendime bağırdım.
Tenin alevdi.
Ama yangını dışarıda değil,
İçeride unuttun.
Kalbime benzeyen bir mezarlıkta sustun mesela,
Mezar taşlarında hâlâ adını taşıyan
Binlerce yanık nefes var.
Beni yakmadın…
Beni yakmayı reddettiğinle yaktın.
Sanki ateşe suyla baktın da
Su, seni yakmaktan utanmadı.
Tenin, konuşsaydı belki kurtulurdum.
Ama sen sustun.
Sustukça ben
Çığlıklarımı içime çeviren
Bir çöl oldum.
Neydi o gece?
Bir bedenin dili tutulunca
Kalbi neyle anlatılır söylesene!
Bir suskunluk bazen öyle büyük olur ki
Koca bir aşkı
Bir bakışta boğar.
Ellerin titremedi,
Ama benim ellerim hâlâ senin sıcaklığını taşıyor.
Sensizlik geçmiyor,
Çünkü sen giderken
Sadece susmadın,
Alev gibi sustun.
O yüzden anlatamıyorum kimseye.
Çünkü bu hikâye,
Duyulmamış bir suskunluğun
Küllerinden yazıldı.
Ve ben…
Hâlâ içimde bir yangının başucunda
Nöbet tutuyorum.
Alev gibi sustun tenin…
Ve ben,
Dumanında kayboldum.
Kayıt Tarihi : 15.6.2025 05:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!