yani son haberler, İstanbul’u sel götürdüğünü mü söylüyordu
şehrin sokaklarına sinmiş küf kokusunun, sırılsıklam olduğunu
yani böyle mi diyordu, kimsesizlik korkusu çıldırtmış iskeleleri
şimdiye kadar ne görülmüş- ne duyulmuş, öyle lodos esmiş ki
ayılamadan yıkılmış galata kulesi, en gösterişli sarhoşluğundan
söz ediliyor muydu sahi, henüz haber alınamadığı, Marmara’dan
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Devamını Oku
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
yani son haberler, İstanbul’u sel götürdüğünü mü söylüyordu
SON HABERLER: İSTANBUL BAŞTA OLMAK ÜZERE, NE YAZIK Kİ YURDUN
BİR ÇOK KESİMİNİ KAN GÖTÜRÜYOR.........
ÇOK ÜZGÜNÜM.........BÜTÜN DİLEĞİM EN KISA ZAMANDA BİR ÇÖZÜM BULUNMASIDIR........
İNCİ GERMENLİLER
Bir yandan gündeme, yaşamın hay huyu içinde geçiştirilen hayata, basit, masum ve bir o kadar da cıvıl cıvıl mutluluk anlayışıyla yaşamın gerçek derinliğinin ayırtında olan ya da olamayan insanı irdeleyerek FARKINDALIĞIYLA ayna tutan, diğer yandan;
Gelişen teknik, bilgi ve iletişim olanaklarına ters orantıyla hoyrat ve sorumsuz yönetimlerin metropol olmuş bir kentte, kent / kentli bilinciyle, çağdaşlık anlayışıyla örtüşmeyen yaklaşımlarının, acizliğinin fotoğrafını çizen şair;
Sanki her an ne olacağı belirsiz bu yaşam kıskacının sürpriz gelişmelerine karşılık kendi içsel akışıyla bir direnç, bir yanıt, bir karşılık verme, , o çilingir sofrasıyla aslında nasıl bir görsel ve moral güzelliğinin mesajını veriyor giz içindeki net diklenişiyle.
Bazen basit, salaş yaşamlarda ne büyük mutluluklar barınır; içinde karşılıksız, abartısız ama saygın sevecenlikleri iç içe taşıyarak…
Bazen de ne büyük mutsuzluklar yaşar, maddi zenginliğin görkemli ve abartılı derinliğinde..
Oysa en basitinden işte İstanbul, Marmara örneği… Bir yağmurla ne acılara büründü! Var mı yarınlara dair kesin mutluluk reçeteleri ya da hayata sağlıklı kazık atma önlem ve önerileri…
Oysa an’ a kurban gidebilme olasılığıyla karşı karşıya olduğumuz şu karmaşık ve beceriksiz yaşam kavşağında mutluluk;
Bir peynir bir karpuz dilimi ya da, bir zeytin tanesiyle ışıl ışıl karagözlerimiz, yalın masum tebessümünü umutla sarmalayarak , pekâla yarına taşıyabiliyor bizi, yine de..
Anlamlı, derin dokundurmalarla dokunurken yaşama ve yaşamı anlamlı kılan her bir şeye;
Her ne olursa olsun, yine de yaşıyor olmanın paha biçilmez güzelliğini kıymetlendiren özlü bir paylaşım.
Güçlü ve değerli kaleme saygı ve dostlukla…
“henüz vakit varken gülüm”, yarını beklemeden, bugünün ilk ışıkları ile birlikte… eğer evde varsa iki somun ekmek, fırınların önünden bile geçmeden, geç kalmadan….…
Hayatımızın son günüymüş gibi yaşamak her günü...
Uzun yada kısa da olsa ömür,sayemizde olumlu yönde değişecek her şey anlam, değer katar nefeslerimize...
Ve sevgiyle...
Ve sevgiliyle...
Yaşanan ya da yaşanacak olan tek bir gün değer bir ömre...geç kalmadan,sonsuzluğa uzanan..
Kelebekcesine...
''henüz vakit varken gülüm''(N.Hikmet)
Yüreğinize sağlık.
Anlamlıydı, çok güzeldi.
Saygı ve Sevgiler...
Alçak basınç öncesi
yani son haberler, İstanbul’u sel götürdüğünü mü söylüyordu
şehrin sokaklarına sinmiş küf kokusunun, sırılsıklam olduğunu
yani böyle mi diyordu, kimsesizlik korkusu çıldırtmış iskeleleri
şimdiye kadar ne görülmüş- ne duyulmuş, öyle lodos esmiş ki
ayılamadan yıkılmış galata kulesi, en gösterişli sarhoşluğundan
söz ediliyor muydu sahi, henüz haber alınamadığı, Marmara’dan
/Biz şimdi bir gün öncesindeyiz. Sabah çok erken kalkıp, kırlarda karınca yuvalarına giden bütün yolları ekmek kırıntıları ile döşeyeceğiz. Bu arada
belki ellerimiz de birbirine değecek, ama o an sadece gülümseyeceğiz.
O kadar işte...../
--------- C.Ç-----
Yüreğine ve yetkin kaleminize sağlık büyük usta, inşallah unutturur yalnızlığımızı, kuracağımız mütevazi ve sıradan 'ÇİLİNİR SOFRALARI' Sizde inanmıyorsunuz buna ya, değerli usta sizde! Heyhat... yatma vakti gelmişse başka yapabileciğimiz birşey kalmamış demektir. O zaman uzanıp yatalım, 'herşeyimizi ALLAHA emanet ederek' yatalım! Yeni gündemlere gebe gecelerin sabahlarında irkilerek, gözlerimiz faltaşı gibi açılmış olarak uyanmak üzere.
Sevgiler saygılar sunarak kutluyorum güzel yüreğinizi ve sunduğunuz anlamlı mesajları.
Kemal Polat
son savaştan bu yana ilk kez ekmek, gene düşmüş karaborsaya
tezgah altında sıralı kadınlar, çocuklar açlığa körebe sokaklarda
ama duyuyor musun hiçbir ses, ses vermiyor bu kıyamet gününde
ne bir siren ne de bir ağıt, gök gürlemesi gökyüzünde hani nerede
diller mi tükendi bu sessizlik ondan, yoksa sağır mı olduk hepimiz
hangi kuşun kanadına saklandı, bir ağızdan söylenen türkülerimiz
Belki kuşlara öğrettiğimiz türküleri bu defa biz söyleriz bir ağızdan. Sarhoş olunca. Gece yarısını geçince de yatarız.
Yağmur başlayınca yani...../
işte bu yaşamın çığlığında sessiliğin içimizin tükenmişliğini yeniden evet yeniden hayata döndercek ses kuşlar çok anlamlı çok değerli dizeler durup biz insanız dedirten değer yüklemeleri.
]Bir gün öcesinde düşleri kurulan, hayal edilen bir gün sonrası, Perşembenin geleceği çarşambadan belli olur hesabı, yüzde yüz olmasa da, ona yakın kurulabilir.
Tabi olaylara nereden baktığımıza bağlı.
İnançlar, kültürler, hayata bakış felsefeleri, olayları değerlendirme ve izleme açısından önemlidir.
Mesela; Fransız ihtilalinde, ihtilali yapanlar için ortamdaki her türlü olumsuzluk zafer iken, diğer taraf için işin bittiği an.
Mesela; Ankara'da birinci meclis kurulduğunda, Anadolu'da yeni bir heyecan varken, Istanbul'dakiler için toparlanıp, akrabalarının yanına gitme vakti.
Ve günümüzde olaylar, bazıları için tüm olumsuzları içerirken, diğer taraf için, yıllarca katlandığı horlanmışlık, ezilmişlik, itilmişliğin karşılığında kendine gelişliğin simgesi.
Ve batı sorgusuz sualsiz kendisine yandaşlık eden Türkiye'yi artık kaybetmeye başladığının yangısını yaşıyor.
Ve günümüzde hala, Amerikan düşmanlığını öne çıkaranlar Amerika ve Batı lehine, Türkiye'nin eksek değişikliğinin tartışıyor.
Ve insanın aklı almayor, bu ne biçim Amerikan düşmanlığı, bu ne biçim emperyalizme karşı oluş. Bu ne biçim ulusal özgürlük kavramı.
Bazıları için ülkenin ulusal özgürlüğü, batıyla kolkola işbirliğinden geçiyor.
Çarşambanın panoraması perşembeyi, değişik açılardan müjdeliyor.
Ve hiç kimse tatminkar değil.
Sabah vakti, değişik duygular uyandıran çalışmanız için teşekkürler.
edebiyat bize gerekli.....sesimizi duyurmanın en kalıcı yanı
dünya edebiyatının bütün büyük yazarları bir kaçı şu an dilimde victor hügo, emile zola, balzac bire bir insan ilişkilerini ve de siyasal toplumsal yapılarıyla iç dünyalarının ruhsal ve çelişki açmazlarıyla yansıttılar..bize kendilerini
savaş ve barış.....Anna Karanina.......( İKİ KLASİK,TE KÜTÜPHANEMİN RENKLERİDİR)...BU UNUTULMAZ AŞK ROMANLARINDA sistemin bireyleri bireyin yok olmasına neden olan görünmez baskısını içimizi daraltan baskısıyla etki yaratmadımı bizde.......
Cevat Çeştepe..dostum hep bu büyük yazarları çağrıştırır bende.... yazdığı eserlerle...aşka sıcacık duygulara bakışı dokunarak okuyucusuna geçirirken içinde mutlaka siyasi geçmişte yaşananlardan bugüne gelene kadar hatta gündeme bir bomba ağırlığında düşen acılarımıza kadar anlatır........... görebilene..........o... bence iyi bir edebiyat yazarı.....kutlarım dostum... ve evet ondan öğrenilecek çok şey var daha ömrün uzun ola ve elin kalem tuta .muhteşemdi
Bu mesajımı sil
Tek kelimeyle harika .okuken sonu gelsin istemiyor insan..İnanmayacaaksınız aama iki defa okudum zevkle.Vakit gecenin bilmem kaçı.Ama umurumda mı
Tabi ki listemdesinzi ve tabiki puanlarımın en büyüğü
Saygılar Sn.ÇEŞTEPE
Harika bir çalışma, okudum, beğendim kutluyorum duygu dolu yüreğinizi Saygı ve Selamlarımla
SİZİ OKUMAK SİZDEN ÖĞRENMEK COK GÜZEL .YİNE SEVEREK OKUDUM .KUTLARIM USTADIM .SELAMLARIMLA 10 PUAN
Bu şiir ile ilgili 95 tane yorum bulunmakta