Bi’ gündüz vakti arasana beni
Nasılsın desene...
Sadece birkaç dakika konuşup
Hatırlatsana mavi gözlerini
Arasana beni bi’ öğleden önce
Buram buram ayrılık kokuyordu yer gök,
Beni şaşırta şaşırta gidiyordun.
Kocaman bir sensizlik dökülüyordu denizlere,
Balıkları öldüre öldüre gidiyordun.
Ağlardan ölü denizler süzülüyordu,
Yeri göğü bir eden bomba
Bana bir başlangıç ver yeter
Alıp götüreceklerini yeniden bulurum da
Bu umutsuzluk çarkı,
Yüz kere ölmekten beter.
Bin tane gök gördüm;
Altlarından çayırlar geçiyordu,
Bin tane gök gördüm;
Diplerine gemiler bağlı.
Şehirlerin üstüne yayılmış,
Biz çocuklarız,
Bayram günü kapıları biz çalarız,
Şekerler, mendiller alırız...
Biz çocuklarız bayım;
Uçurtmaların ipleri elimizdedir...
Gülmeyi en iyi biz biliriz,
Hani geçen gün elele tutuşup yürüdüğümüz
o kızıl ağaçlı yolu hatırlıyor musun?
Anımsıyor musun, hafif hafif esiyordu rüzgar?
Seninle aramızda karakediler cirit atıyordu.
Belki tam o sıralarda Beyoğlu’nda birileri
keşkül yiyordu;
İçim bir göl
Durgun, akmıyor hiçbir yere
İçim bir göl
Sıkıntı bana mahsus
Bir sandal geçmiyor, esmiyor bir meltem
İçim bir göl
En zoru da uyumak için kafanı yastığa koyduğun anlar.
Değil desen de o yastık, o karanlık oda halini hemen anlar.
Ben pratikte saçlarına ait bir rüzgarım.
Teoride insan olsam ne, olmasam ne?
İki elim, iki ayağım varmış,
Konuşurmuşum, gülermişim,
Gazete okurmuşum mesela,
Su üstünden sekip de umudum, karşı kıyıya varır mı?
Yoksa, çarpık çurpuk bir taş gibi,
Önce sekmeye çalışıp
Ve ansızın
Batar
Mı?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!